Türkiye’nin en önemli besin kaynaklarından biri balık.
Her sene olduğu gibi bu sene de balıkçılar av sezonunun başlamasını dört gözle bekledi ve 1 Eylül tarihinde denize açıldı.
Av sezonuna umutla giren balıkçılar, henüz beklediklerini bulamadı.
Haliyle bu durum tezgahlardaki balık çeşitliliğini ve fiyatları da etkiledi.
Sayılarla Türkiye’deki su ürünleri
TÜİK verilerine göre balık avcılığında son 10 yılın en verimli dönemi olan 2011’de elde edilen balık miktarı 514 bin 755 ton iken, 2018 yılında 314 bin 94 tona kadar düştü.
İstanbul Üniversitesi Balıkçılık Teknolojisi ve Yönetimi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Firdes Saadet Karakulak, bu düşüsün sebeplerini şu sözlerle anlatıyor:
“Düşüşün en önemli sebebi aşırı balıkçılığın yapılması. Ama bunun yanında deniz kirliliği, küresel iklim değişikliği, ülkemiz sularına gemilerin balast sularıyla gelen istilacı diğer türler de, balık stoklarını olumsuz etkiliyor.”
Sürdürülemez balıkçılık
Balıklar yumurta bırakamadan ve göçlerini tamamlayamadan avlandığında, doğal bir üremenin önüne geçiliyor. Bu durum da sürdürülebilir balıkçılığa yıllar içinde zarar veriyor, balık rezervlerinin azalmasına sebep oluyor.
Prof. Dr. Karakulak olumsuz tablo hakkında şunları söylüyor:
“Eğer stok azalma eğilimi gösteriyorsa, balıklar kendi neslini devam ettirebilmek için ilk üreme boyunu düşürüyorlar. Üreme sezonunu uzun tutup, yumurta verimliliğini artırarak kendi neslini devam ettiriyorlar. Bu durum meydana geldiğinde balığı korumak lazım. Eğer biz balığı korumayıp aşırı avlarsak ertesi yıl gitgide yine azaldığını göreceğiz. Aslında iyi bir balıkçılık yönetimi yapılarak balık stoklarının artırılması ve sürdürülebilir balıkçılık yapılması mümkün.”
Olumsuz etkiler ilk olarak büyük balıklarda görülüyor
Deniz ekosisteminin bozulup bozulmadığını anlamak için, küçük balıklar yerine büyük balıklara bakmak gerekiyor. Üremeleri ve kendilerini yenileme süreleri daha uzun süren büyük balıklar, deniz kirliliği ve küresel iklim değişikliğinin etkilerini daha çabuk hissediyor.
“Aşırı avcılık yapılıyorsa, deniz kirliliği varsa veya yeni bir istilacı tür geldiyse ekosistemde öncelikle büyük balık dediğimiz avcı türler kayboluyor. Köpek balıkları, orkinos ve kılıç gibi türler bundan olumsuz etkileniyor” diyen Prof Dr. Karakulak, küçük balıkların 1 yıl içinde üremeye geçebildiklerini, büyük balıkların ise üreyebilmeleri için en az 2-3 yıla ihtiyaçları olduğunu söylüyor. Ekosistemin bozulup bozulmadığını anlamak için ise lüfer, palamut gibi büyük balıkların avcılık miktarlarına bakılması gerektiğini belirtiyor.
“Balıkçılığın yok olmaması için avcılıktaki kotaya uyulmalı“
Aşırı avcılığa dikkat ederek sürdürülebilir balıkçılık mümkün. Bu konuda kanunen belirlenen sınırları geçmemek, kaçak avcılık yapmamak, balık rezervlerinin artmasına yardım edebilir. Özellikle endüstriyel balıkçılığın devletin koyduğu 24 metre sınırı dışında yapılması sürdürülebilir balıkçılık için önemli.
10 yaşından beri küçük ölçekli balıkçılık yapan Ahmet Erol Damaç da, denizlerde balığın azalmasından şikayetçi. Damaç, şunları söyledi:
“Endüstriyel balıkçılık olmazsa halkımız zaten balık yiyemez. Biz oltacıların, küçük esnafın tuttuğu balıkla tüm Türkiye’ye ulaşamayız. Ama balıkçılığın yok olmaması için avcılıktaki kotaya uyulmalı. Biz kanunlara uyarsak gelecek sene balıkçılarımız ‘Bu sene balık olur mu?’ diye düşünmek zorunda kalmaz.”
Kurgu: Ünsel Ayhan Aybek