112 Acil Sağlık Hizmetleri çalışanları, "asrın felaketi" olarak nitelenen Pazarcık ve Elbistan ilçeleri merkezli 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremlerin ardından ailelerini ve sevdiklerini geride bırakarak afetzedelerin yardımına koştu.
Hatay İl Sağlık Müdürlüğünde görevleri başındayken depremlere yakalanan sağlıkçılar, yakınlarını kaybetmenin verdiği acı ve sevdiklerine ulaşamamanın yarattığı endişeye rağmen yaralılara müdahale etmek için canla başla çalıştı.
Yaralı depremzedeyi, birlikte şarkı söyleyerek uyanık tutmuş
Paramedik Rabia Nur Kızılkaya, yaşadıklarını kelimelerle anlatmanın zor olduğunu söyledi.
Kendilerini düşünmeyip vatandaşlara koştuklarını dile getiren Kızılkaya, "Sürünerek istasyondan dışarı çıktım. Ayağa kalktığımda ambulansa koşan ampute insanlar vardı. Alabildiğimiz bütün hastaları ambulansa taşıdık. Birimiz müdahale ederken diğerimiz tıbbi malzemeler taşıyordu." dedi.
Kızılkaya, hastalara müdahale etmeye başladıklarını belirterek, "Ampute olanlara uyumamaları gerektiğini söyledim. Bir depremzedeye, 'aklınıza ilk gelen şarkıyı beraber söyleyelim' dedim. 'Güzel günler göreceğiz çocuklar' söylüyordu. Ona eşlik etmeye çalıştım, çok fazla kan kaybediyordu. Elimizden gelen her şeyi yaptık." diye konuştu.
Kızılkaya, ambulansa yönelen herkese yardım etmeye çalıştıklarını, yolda sıkışan araçlarını ise çevredeki vatandaşların ittiğini aktardı.
Ailesinden haber alamasa da komşularını enkazdan çıkardı
Ailesinden haber alamamasına rağmen görevine devam ettiğine değinen Kızılkaya, "Aileme ulaşamıyordum, 'öldülerse de yapabileceğim hiçbir şey yok' deyip bulduğum yaralılara müdahale ettim" dedi.
Kızılkaya, ailesine bakmaya gittiği binadan 3 kişinin kurtarılmasını sağladıklarını anlatarak, "Sonradan gelen arkadaşa ambulansı teslim ettik. Onlar da enkazdan çıkan, kendilerini kurtaran, balkondan atlayıp yardım etmeye gelenlerdi. Hava gerçekten çok soğuktu. Battaniyeleri, yorganları ambulansa koyduk, üşüyen insanların üzerlerine örtmeye çalıştık" şeklinde konuştu.
Yıkılan evlerinin enkazına gittiğini ancak 6. katta oturan ailesinden haber alamadığını aktaran Kızılkaya, şunları söyledi:
"Çıktığım her katta 'ses veren var mı' diye bağırdım. Şu an olsa cesaret edip o binaya giremem ama o an çıktım. Kahve içip sohbet ettiğimiz alt kattaki komşumuzdan ses geliyordu, sıkışmıştı. Ekipçe onu çıkardık. Binadan inerken komşumuzun kızı, 'Annemle kardeşim de yukarıda' dedi. Tekrar yukarı çıktım. Kadın kuvvetimizle onları enkazdan çekip çıkardık. Belki şu an yapamam ama o an yaptım. Enkazdan 3 kişiyi çıkarmış olduk. Sonrasında çalışmaya devam ettik."
Rabia Nur Kızılkaya, enkazdan çıkarılan ailesinin durumlarının iyi olduğunu, daha sonra öğrendiğini ifade etti.
Vakalara ulaşabilmek için motosiklet kullandılar
Paramedik Ayşegül Alabaş da depremin ardından evinden çıkıp göreve koştuğunu söyledi.
Telefon hatlarının iptal olması nedeniyle 112'ye ulaşamadıklarına işaret eden Alabaş, "Sonrasında 'inisiyatif alıp sahada elimizden gelen her şeyi yapacağız' dedik ve müdahale etmeye başladık. Trafik kitlenmişti, yollar kapalıydı. Gördüğümüz tüm yaralılara müdahale etmeye çalışıyorduk ama kıyamet günü gibiydi. Herkes gelip yardım istiyordu, ambulans ilerleyemiyordu. Pansuman malzemelerini alıp araba araba dolaşarak kanaması olanlara müdahale etmeye başladım" ifadelerini kullandı.
Alabaş, büyük acılara şahit olduklarını anlatarak, bir mesai arkadaşının fedakarlığını şu sözlerle anlattı:
"Nöbetteki ablamız, ekip arkadaşımız, çocuklarına ulaşamadığını söyledi. Çocukları, annesiyle kalıyormuş. Hemen evinin olduğu sokağa yöneldik. Varmak üzereyken bize çocuklarını kaybettiğini söyledi ve oyalanmadan başka vakalara yönelmemizi istedi. O durum çok acıydı."
Vakalara daha rahat ulaşmak için motosiklet kullandıklarından bahseden Alabaş, "Yoğunluktan ambulans olmadığı için 'arkadaşımızdan motosiklet bulalım' dedik. Acil durum çantası hazırladık. Ambulansın giremediği yerlere motosikletle gidip müdahalelerimizi yaptık ve çoğu kişiyi öyle kurtardık. Hiç durmadan devamlı çalıştık" diye konuştu.
Ambulans sürücülerinden Vehbi Koç da ailesini güvenli noktaya bırakıp, enkazda kalan akrabalarını çıkardığını, sonrasında da insanlara yardım etmek için motosikletiyle yıkılan binalara gittiğini anlattı.
Oğlunu enkazdan çıkarıp göreve devam etti
Ambulans şoförü Abdullah Öztürk ise 25 yaşındaki oğlunun, görev yaptığı Akademi Hastanesinin enkazında kaldığını aktararak, 12 saat sonra çocuğunu çıkarmayı başardıklarını söyledi.
Çocuğunu eve bıraktıktan sonra koşarak görev yerine gittiğini söyleyen Öztürk, şunları söyledi:
"Yıkılan binaların molozları nedeniyle adreslere ulaşmakta güçlük çektik. Vakaya ulaşmak için travma tahtalarıyla 500 metre koşmak zorunda kalıyorduk. Deprem nedeniyle 39 yakınım toprağa verildi. Görevi bırakmamak için yakınlarımın mezarına veya taziyelerine gidemedim. Dışarıdan gelen ekipler vardı. Onlar çalışırken, ailemiz gibi gördüğümüz vatandaşları bırakıp da bir yere gidemezdik."