İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hakkında "silahlı terör örgütü üyeliği" suçundan 15 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açılan Faruk Güllü, yargılamayı yapan İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesince 12 Şubat 2020 tarihli duruşmada üzerine atılı suçtan 8 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırılırken, dosyaya yansıyan sağlık sorunları ve tutuklu kaldığı süre dikkate alınarak tahliye edilmişti.
Mahkeme heyeti, Güllü'ye verdiği cezaya ilişkin 179 sayfalık gerekçeli kararını tamamladı.
Gerekçeli kararda, sanık Faruk Güllü'nün savunmasında 2008 yılından sonra mali krize girdiği için mağazalarını kapatmaya ve franchise vermeye başladığını, bir başka alıcının olmaması üzerine Hasan Gültekin isimli kişinin sanıktan franchise aldığını, ilk işlemin 2012 sonu 2013 başlarında olduğunu söylediği anlatıldı.
Ancak sanığın krize girdiği yıllarla Hasan Gültekin’e verdiği ilk franchise tarihinin arasında çok uzun bir süre olduğu kaydedilen kararda, Güllü'nün 31 Ağustos 2015 tarihinde Gültekin'e devir işlemleri yaptığı ancak hisselerin devrinin örgüte yönelik soruşturmaların çoğalması sonrası 25 Aralık 2015 tarihinde gerçekleştiği belirtildi.
Gerekçeli kararda, "İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kamuoyunda FETÖ’nün iş adamları ve iş dünyası yapılanması olarak bilinen TUSKON davasının soruşturmasına FİADER operasyonu ile başlanıldığı, sanığın bu soruşturma haberlerini aldığı, buna göre şirketlerinde devir işlemlerine girdiği, her ne kadar taraflar devir hususunda noterden bir işlem yapmamışsa da büyük çaplı, tanınan ve maddi değeri yüksek bir ticari ilişkinin adı yazılı şekilde yapılmasının yine ticari hayatın olağan akışına aykırı olduğu" ifadelerine yer verildi.
2015-2016 yıllarında FETÖ silahlı terör örgütünün tüm sektörlerdeki benzer dava dosyalarında benzer şekilde hareket ettiği, Hasan Gültekin hakkında da ayrı bir soruşturma yapıldığı, bu kişinin şirketlerine de kayyım atandığı kaydedilen kararda, Gültekin’in iş yeri aramasında bulunan bir ajandasında bulunan bir notta "2017 sonuna kadar fabrika benim şirketinde kalacak, 2016 sonunda eğer halen birbirimize güven sorunumuz devam ediyorsa, Hasan Gültekin adı altında 2017 sonuna kadar 5-6 mağaza açıp, beraber 3 gruba ayrılacak, 2016 tarihi sonuna kadar personeller bizim kadromuzda olacak, kendisi istediği müdür veya usta veya muhasebeciyi atasın" ifadelerinin yazılı olduğu belirtildi.
Kararda, Güllü ile Gültekin’in aralarının bozulması ve Gültekin hakkında da soruşturma başlatılması sebebiyle bu şahsın 3 Ocak 2017'de elindeki işletmeleri başka bir kişiye devrettiği, bu şahsın şirketi Avrupa’ya taşımak ve kaçmak için altyapı hazırladığı anlatıldı.
Öte yandan Faruk Güllü’nün 2004 yılından bu yana Hasan Gültekin ile hareket ettiği dile getirilen kararda, sanığın savunması esnasında aralarında husumet bulunduğunu söylese de dosya kapsamında böyle bir durumun görülmediği kaydedildi.
Örgüt talimatıyla Amerika’ya para transferi
Sanığın, savunmasında yurt dışı bağlantısı olarak hatırlamadığını iddia ettiği bir erkek şahsın kendisinden rica etmesi üzerine TUSKON Amerika merkezine 26 Mayıs 2015 tarihinde 5 bin dolar gönderdiğini söylediği, açıklama kısmına ise "Talimata istinaden Burçak Arslan tarafından nakit olarak yatan" yazdığı kaydedilen kararda, şunlar kaydedildi:
"FETÖ silahlı terör örgütü tarafından talimatla para yatırıldığı, başka dava dosyalarından da bilindiği üzere Amerika’ya yapılan para transferlerinde, 'fishing' denilen belli bir meblağın altında çok sayıda kişi tarafından gönderilen paraların kontrolsüz bir şekilde ABD’ye gönderildiği ve yine sanığın parayı getiren kişiyi örgüt bilinci ile deşifre etmek istemediği ancak para transferi açıklama kısmına ismi yazılmak suretiyle örgüt içi kimin görevini yerine getirdiğinin anlaşılmıştır.
Kararda, sanıkla ilgili soruşturma aşamasında alınan MASAK raporunda gerek sanığın ve gerekse şirketin yapmış olduğu parasal işlemlerin incelendiği, sanığa ait Baklavacı Güllüoğlu Gıda San. ve Dış Tic. AŞ unvanlı şirkete FETÖ silahlı terör örgütü suçlamasıyla hakkında dava ve soruşturma açılan kişiler tarafından para gönderildiği vurgulandı.
Gerekçeli kararda, sanık Güllü’den elde edilen dijital veri incelemelerine de yer verildi.
"Cep telefonunu sıfırlayarak delilleri karartmaya çalıştı"
Güllü’nün cep telefonu saatinin ve internet son etkinleştirme tarihinin 1 Ocak 1970 olarak görüldüğü belirtilerek, cep telefonuna format atmak veya sıfırlamak suretiyle verilerini sildiği, delilleri karartmaya çalıştığının anlaşıldığı aktarıldı.
Sanığın emniyetteki ifadesinde kendi kullanımında olduğu beyan ettiği GSM numarasına tanımlı "Önemli Güllüoğlu Ailesi" adlı WhatsApp grubuna kayıtlı olduğu, söz konusu grubun 29 Temmuz 2014 ila 1 Ağustos 2016 arasında açık kaldığı bilgisine yer verilen kararda, sanığın bu grup içinde 15 Kasım 2014’te "Estonya‟da maklube ziyafeti" şeklinde bir paylaşımının bulunduğu, söz konusu yemeğin örgütsel bir ritüel kapsamında değerlendirildiği kaydedildi.
Sanığın ikinci cep telefonuna ilişkin yapılan dijital incelemede ise FETÖ elebaşının sohbet, video, ses kayıtlarının ve paylaşımlarının olduğu ozgurherkul.org sitesi ve bamteli sitelerine ait LOG kayıtlarının tespit edildiği vurgulandı.
Kararda, sanığın Türkiye-Estonya Uluslararası İş-Kültür-Eğitim Derneği’nin yönetim kurulu üyesi olduğu, derneğin Dışişleri Bakanlığı tarafından FETÖ ile irtibatlı dernekler kapsamında olduğunun bildirildiği değerlendirilerek, "Ayrıca sanığın FETÖ’nün finans ayağını oluşturan legal görünümlü illegal yapılanmalarından olan ilk iş adamı derneği niteliğindeki İş Hayatı Dayanışma Derneği (İŞHAD) üyesi ve TUSKON yönetim kurulu asıl ve yedek üyesi olduğu, her iki derneğin FETÖ iltisakı nedeniyle kapatıldığı, bir dönem yönetim kurulu başkanı olduğu Küresel Atılım Sanayici ve İşadamları Derneği’nin FETÖ ile iltisakı bulunduğu" belirtildi.
Güllüoğlu Baklavaları Şirketi’ne ait hard diskten elde edilen bilgilere göre de Sanık Güllü’nün FETÖ-cemaat değişimi dönemi sonrası da ikili ve sosyal ilişkileri kapsamında irtibatının devam ettiğine dikkat çekildi.
"Fabrika binasında askeri öğrencilere 100 TL harçlık"
Dava dosyasında ifadesi bulunan 3 kişinin, Kara Harp Okulu öğrencileriyle, 2010'da okuldan mezun olmadan hemen önce sanık Güllü’nün Yenibosna’daki fabrikasına gidildiğini, burada sanıkla kahvaltı yapıldığını, içinde 100 TL harçlık bulunan zarf alındığını, bu eylemin örgüt içi bir ödüllendirme olduğunu, ayrıca sanığın sorumluluğunda olduğu asker kişilere her ay baklava gönderdiğini söyledikleri belirtilen gerekçeli kararda, şu ifadelere yer verildi:
"Bu kapsamda fabrika binasında sanığın Kara Harp Okulunu bitirmek üzere olan tanımadığı kişilerle kahvaltı yapıp harçlık vermesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu, her ne kadar sanık mahkeme aşamasındaki beyanında ara ara yardıma muhtaç bazı öğrencilere yüzer lira harçlık verdiğini iddia etmişse de Kara Harp Okulu’nu bitirmek üzere olan 3 öğrencinin yardıma muhtaç konumda olamayacağı, kaldı ki sanığın yardım ettiği kişilerin asker şahıs olduğunu beyan etmediği, bu haliyle sanığın asker kişilerle görüşmesinin FETÖ bünyesinde ödüllendirme ve sızma girişimleri için uyumlu, sanığın örgüt faaliyetleri kapsamında hareket ettiğine delil teşkil ettiği değerlendirilmiştir.
Kararda, sanık Güllü’nün, bir başka davada yargılanan Palmiye Gıda Şirketi sahibi Abdullah Yıldırım Demirci ile 2 Temmuz 2016’da bir telefon görüşmesi yaptıkları, Güllü’nün bu görüşmede "Son dönemde birazcık tuhaf tuhaf telefonlar gelmeye başladı" dediği ve devamında da "Bu telefon benim ama kimse öğrenmesin" şeklinde uyarıda bulunduğuna dikkat çekilerek, Güllü’nün sık sık GSM hattı değiştirdiği, adına kayıtlı hat olmadığını, çoğunlukla şirket üzerine kayıtlı hatları kullandığı belirtildi.
Sanığın bu hat değiştirme çabasının örgütsel gizliliği sağlamaya dönük olduğu, zira köklü bir mağaza zincirleri bulunan bir tacirin sık sık GSM hattı değiştirmesinin sanığın tanınmışlık ve ulaşılabilirliğiyle tezatlık oluşturduğuna işaret edildi.
Kararda, sanığın sahibi olduğu ve bu markaya ait en değerli şubelerini soruşturma kapsamı dışında tutmak gayesiyle ödeme kabiliyeti olmayan ve yakın arkadaşı olduğu değerlendirilen Hasan Gültekin’e ve oradan da nihai olarak şirket çalışanı İlhami Şahin’e devrettiği anlatılarak, "Sanık mahkeme savunmasında, borçlarının arttığı ve kredi ödeme güçlük çektiği şeklinde beyanda bulunulmuşsa da sanığın ticari faaliyetleri kötüleşirken arkadaşının işlerinin arttığı ve geliştiği, birbiri ile irtibatlı ticari işletmelerin birinin kazanırken diğerinin ticari olarak zora girmesi ticari hayatın olağan akışına aykırıdır." denildi.
"17-25 Aralık sonrası soruşturmalardan etkilenmemek için tedbir aldı"
Sanığın hakkındaki soruşturmalarla ilgili bilgi sahibi olduğu, 17-25 Aralık sonrası süreçte ticari faaliyetlerini kontrol altında tutma ve soruşturmalardan etkilenmemek için tedbirler almaya başladığı ifade edilen kararda, "Bir başka soruşturmaya konu olan Mehmet Kanar ile Mehmet Nejat Güllü arasında geçen görüşmede, sanık hakkında malların başkasının üstüne olduğu, bir tek Merter’deki imalathanenin kaldığı, onun ise işe yaramadığı ve borcu olduğunun konuşulduğu, Nejat Güllü’nün, kardeşi ile görüşmediğini ve kardeşinin söz dinlemediğini beyan ettiği" kaydedildi.
Sanığın savunmasında, 2012 yılında Bank Asya hesaplarını kapattığını iddia etse de bankadan alınan verilerde sanığın hesaplarını kapatmadığı, aksine Mayıs 2014’de çok sayıda TL hesabı açtığı, bunun yanında döviz ve katılım hesaplarının da bulunduğu ve kapanmadığı, bir banka hesabının kapanması ile para yatırılmayıp hesabın açık tutulması arasında fark olduğu bildirilen kararda, sanığın yine savunmasında gazete ve dergi abonesi olmadığını iddia etse de, franchise olarak verilen şubelere belli bir gruba yönelik yayınların düzenli olarak gelmesinin ve sanığın bunu bilmemesinin gerçeği yansıtmadığının altı çizildi.
Sanığın şirket devirlerinde şaibeli işlemlere de rastlandığı bildirilen kararda, sanığa ait Güllüoğlu Grubu ile ticari ve finansal ilişki içerisinde bulunduğu tespit edilen FETÖ silahlı terör örgütü ile iltisaklı kurum, kuruluş, vakıf ve derneklere, sanığın gerek şahsi banka hesabından, şirket hesaplarından bağışların yapıldığı ve bu işlemlerin çoğunlukla ortaklar cari hesabı ile kapatıldığının tespit edildiği bildirildi.
"Bilerek ve isteyerek örgütün değirmenine su taşıdı"
Kararda, şunlar kaydedildi:
"Sanığın örgütle canlı ve geçişken olan organik bağ kurduğu, bu organik bağın emir ve talimat almaya ve vermeye müsait bir hiyerarşi ilişkisi doğurduğu, sanığın örgütle ilişkisinin yakalanma günü olan 18 Ağustos 2016 tarihine kadar devam ettiği, örgütle süreklilik arz edecek bir ilişki içinde olduğu, FETÖ/PDY'nin legal görünümlü illegal STK yapılanması içerisinde yer aldığı, sanığın örgütün finans ayağına hizmet eden piramidal dikey yapılanmasına göre ikinci kattaki 'sadık tabaka’ içinde yer aldığı deyim yerindeyse sanığın bilerek ve isteyerek örgütün değirmenine su taşıdığı görülmektedir."
Mevcut delil durumu itibariyle sanığın eylemlerinin 17/25 Aralık ve özellikle 1 Mart 2014 tarihli TUSKON 5. Olağan Genel Kurul Toplantısından sonra da devam etmesi nedeniyle hata hükümlerinden ve etkin pişmanlıktan yararlanmasının mümkün olmadığı, zaten kendisinin de böyle bir talebi olmadığı vurgulanan kararda, "Sanığın bilakis isim vermekten imtina ederek yuvarlak cümlelerle geçiştirmeler yaptığı", sanığın eylemlerinin bu haliyle silahlı terör örgütü üyeliği suçunu oluşturduğu aktarıldı.
Sanığın savunmalarının ceza tehdidinden kurtulmaya yönelik olduğu belirtilen kararda, "Sanığın dosyaya yansıdığı kadarıyla 1994 yılından bu yana devam eden yoğun örgütsel ilişkileri, örgütteki 'Büyük A Plus' olarak nitelendirilen mütevelli konumu, örgüte bağlılığı, suçun işlendiği yer ve zaman ile sanığın bu suçu işlemedeki amacı, yani örgütü finansal açıdan güçlü tutma gayesi hususları birlikte dikkate alınarak sanığın alt sınırdan uzaklaşılarak cezalandırılmasına, cezasında Terörle Mücadele Kanunu uyarınca yarı oranında arttırım yapılmasına, sabıkasız olması ve duruşmada gözlemlenen olumlu tutum ve davranışları ile cezanın sosyal ve ekonomik anlamda geleceğine olan etkisi nazara alınarak hakkında takdiri indirim yapılmasına karar verilmiştir." denildi.
Kararda son olarak, sanık Güllü’nün ortaklığındaki şirketlerin FETÖ'nün talimatıyla ve sermayesiyle kurulduğuna, FETÖ’ye ait olduğuna, şirketlerin ticari faaliyetleri sadece paravan olarak kullanıp kara para akladığına, hayali işlemler yapıldığına, şirketlerin suç gelirlerinin olduğuna, ticari kazanç elde etmediklerine veya asıl gelirlerinin örgütsel faaliyetlere dayandığına, şirketlerin mal varlığının suçtan elde edildiğine dair yeterli somut delil bulunmadığından, ortaklığındaki şirketler hakkındaki el koyma ve kayyım atama kararlarının hükmün kesinleşmesiyle birlikte kaldırılmasına hükmedildiği ifade edildi.