Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde öğrenim görürken 2,5 yıl Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) evlerinde kalan Adıyamanlı Derya Turgut, evde kalırken kendilerinden Zaman Gazetesi ve Sızıntı dergilerine abone yapılmasının istendiğini anlattı.
Ailelerin ve akrabaların da abone olması için dayatmalarda bulunulduğunu ifade eden Turgut, abone yapanların el üstünde tutulduğunu, onlara ödül olarak tabletler verildiğini kaydetti.
Haftada bir gün bölge toplantıları yapıldığını belirten Turgut, şöyle konuştu:
"Bölgenin başkan ablaları olurdu. O evlerde toplanılır, tüm öğrenciler gelirdi. Daha çok FETÖ kitapları okunurdu. Onun üzerinden mesajlar verilirdi. 'Güneşin doğup battığı her yere biz askerlerimizi yetiştireceğiz. Bütün dünyanın hakimi İslam'ı yayacağız. Tek doğru biziz. Diğer cemaat gruplarının hepsi yok olacak. Biz İslam'ın gerçek neferleriyiz. Dünyada en hakim biz olmak zorundayız' gibi konuşmalar oluyordu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan o zamanlar Başbakandı. 'Recep Tayyip Erdoğan'ın bir güç zehirlenmesi yaşadığını, şu anda yaşadığı o gücün verdiği sarhoşlukla yanlış şeyler yaptığını, çok yakında zaten başına bir musibet geleceğini' söylüyorlardı."
"Bakımlı kızları para toplamak için gönderiyorlardı"
Bayramlarda FETÖ'cü ablaların esnaftan para toplanması için kendisine zarflar dağıttıklarını anlatan Turgut, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ablalar, bakımlı ve dış görünüşü iyi olan kızları para toplamak için esnafa gönderiyorlardı. İlk başta tabi yapmak istemedik. Ama ablalar bana 'Sana iftira atarız. Dediğimizi yapmak zorundasınız. Okul hayatın biter. Ailen bize bir şekilde inanır. Bir şekilde aileni inandırırız. Dini bir yapılanmayız, dini bir cemaatiz. Yapmak zorundasın' gibi yaklaşımlarda bulundular. 17 Aralık sürecinde sosyal medya üzerinden özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan hakkında tweet atmamızı, dershanelerin kapatılmasının Cumhurbaşkanı Erdoğan'a kötü şekilde döneceğini, öğrencilerin mağdur olacağını söylüyorlardı. Adıma, istemediğim halde hesaplar açılıp, tweetler atılıyordu. Bu konu hakkında bana baskı yapıldı. O gün gizli bir toplantı yapıldı. Acele şekilde öğrenciler gece uykularından uyandırılıp zorla 'Tweet atacaksınız. Sosyal medyayı karıştıracaksınız' denildi."
Evlerde kalanların üniversitede de farklı muamelelere tabi tutulduğunu aktaran Turgut, "Okuldaki akademisyenler cemaat evinde kaldığım için olumlu bakıyorlardı. FETÖ kitaplarını okuduğumuz taktirde derslerimize çalışmazsak da olur deniliyordu. Akademisyenler bize tolerans tanıyorlardı. Dersleri geçmemizde yardımcı oluyorlardı." dedi.
"Beni ailemle tehdit ettiler"
Turgut, FETÖ'cülerin isteklerine daha fazla dayanamadığı için evlerinden ayrılmayı düşündüğünü, yurtlara başvurduğunu, ancak kontenjanlar dolu olduğu için bir süre çıkamadığını belirtti.
Bir akademisyene konuyu ilettiğinde kaldığı evde ablaların o akşam kendisiyle konuştuğunu dile getiren Turgut, "Beni odaya kapatıp etrafımı sarıp konuşmaya başladılar. Sonra telefonumu alıp 'Sen kötü şeyler yapıyorsun. Kötü yola düşersin. Buradan çıkmana hiçbir şekilde müsaade etmeyeceğiz' dediler. Beni ailemle tehdit ettiler. Hatta hattımı kırdılar. Tahammül edilemeyecek bir durumdu. Çıkmam gerektiğine inanıyordum. Zaten o dönem Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, öğrencilere o evlerden çıkın diye çağrı yapıyordu. Ben de o zaman tesadüfen Şanlıurfa Belediye Başkan adayıyla tanıştım. O da bana sağ olsun yardım etti. Ben devlet yurduna girdim." diye konuştu.
Evden ayrıldıktan sonra okuldaki FETÖ'cü akademisyenlerin kendisini sürekli odasına çağırıp "Evlerden neden çıktın? Çıkmaman gerekiyordu" gibi ifadeler kullandığını anlatan Turgut, "Bana 'Çalıştığın burada fayda etmeyecek, O evlerde kalsan zihnin açık olur. Artık hiçbir şekilde başarılı olamazsın. Belki kötü şeyler yaşarsın' gibi şeyler söylediler. Bunu söyleyen dekan yardımcısıydı. Beni odasına birçok kez çağırıp bunları söyledi. Ben de çok ciddiye almadım. Çalışırsam yaparım diye düşündük." dedi.
FETÖ'cülerin evlerinde kalanlara soruların verildiğini belirten Turgut, şunları kaydetti:
"Soruların cemaat evinde kalan ablaların elinde olduğunu, hiç çalışmadığı halde 90 aldığını, benim ise hiçbir şekilde geçemediğimi görünce şikayet için akademisyenin yanına gittim. 'Sınav kağıdımı görmek istiyorum' dediğimde 'Göremezsin' dediler. Sonra bir hoca bana, 'Bu okuldan mezun olamayacaksın' gibi şeyler söyledi. Çalıştığım halde karşılığını alamayıp bütün derslerden kalınca daha fazla okula devam edemedim. Psikolojik olarak çöküntü içerisine girdim. Çalışıyordum ama sınavları geçemiyordum. Bir sürü alttan dersim birikmişti. Başarılıyken bir anda düşüş yaşadım. Sonunda okulu bırakmak zorunda kaldım. Şu anda okuyamıyorum. 1,5 yıldır evde oturuyorum."
"Artık ailem FETÖ'yü iblis olarak görüyor"
Turgut, 17/25 Aralık sürecinden sonra FETÖ'cülerin gerçek yüzünü gördüklerini, ailesinin de buna ikna olduğunu belirterek, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra ailesinin bunu daha da iyi anladığını ifade etti.
Kendisinin ve ailesinin bu süreçte FETÖ'cülerin ne kadar tehlikeli olduğunu ve ileri gidebileceğini gördüklerini anlatan Turgut, "Biz 15 Temmuz darbe girişiminin akşamından itibaren hepimiz meydanda nöbet tuttuk. Bütün ailem FETÖ'yü iblis gibi görüyor. Onu bir hain olarak görüyoruz." dedi.