Muğla Cumhuriyet Başsavcılığı'nın, 15 tutuklu hakkında başlattığı soruşturma tamamlandı. Başsavcılığın çalışması sonucu elde ettiği bilgiler ışığında hazırlanan 52 sayfalık iddianame, Muğla 2. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderildi.
"Örgüte bilerek isteyerek yardım etme", "Görevi yaptırmamak için direnme", "Silahlı terör örgütlerine silah sağlama", "Göçmen kaçakçılığı yapma", "Resmi belgede sahtecilik", "Görevi yaptırmamak için direnme", "Tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma veya el değiştirme", "Sayı ve nitelik bakımından vahim olan silah veya mermilerin taşınması", "Silahlı terör örgütlerine silah sağlama" suçlamalarından sanıkların 5 yıldan 15 yıla kadar hapislerinin istendiği iddianame, mahkemece kabul edildi.
İlk duruşma tarihi 9 Mayıs olarak belirlendi.
"Kaos ortamı oluşturmak için plan yapmışlar"
İddianamede, PKK/KCK terör örgütünün sözde üst yönetimi tarafından Ekim 2016 içerisinde yaklaşık 60 örgüt mensubunun, Türkiye'de savaş ve kaos ortamı oluşturmak için faaliyette bulunduğuna yer verildi. PKK/KCK terör örgütünün son dönemde gerçekleştirilen operasyonlar neticesinde ağır kayıplar verdiği vurgulandı.
Çıkış arayışı içinde olan örgütün yandaş kitlesini harekete geçirip, hala güçlü olduğunu göstermek amacıyla silahlı, bombalı, canlı bomba, bombalı araç, sabotaj ve intihar saldırısı tarzında eylem yapma ve ülke genelinde özellikle batı illerinde kaos ortamı planladığına işaret edildi.
Adliye, askeriye, emniyet binaları başta olmak üzere kamu kurum ve kuruluşlarına, enerji nakil hatlarına yönelik eylem planladıkları, örgüt mensuplarının eylem yapmak üzere Amanoslar'dan, Toros dağ silsilesine geçerek Akdeniz ve Ege bölgesinin kırsalında tutunmaya çalıştığı tespitine de iddianamede değinildi.
"Gemilerle silah taşımışlar"
Tutuklu örgüt üyelerinden Veysil Şengül, iddianamedeki beyanında, 2015 yılında örgüte katıldığını, değişik alanlarda eğitimler aldığını, orta otomatik ve ağır silahlar üzerinde uzmanlaştığını ardından Türkiye'ye güney batıdan girmek üzere Halep'e geldiğini, daha sonra Lazkiye'ye geldiklerini anlattı.
Gemiyle Seydikemer’e geldiklerini anlatan Şengül, Mehmet Can Yiğirer'in abisinin yanlarına geldiği araca binmelerine müteakiben güvenlik güçlerinin kendilerini yakaladığını, "Ege açılımı" organizasyonunu ise Suvar Derviş kod adlı örgüt mensubunun düzenlediğini ifade etti.
Ege açılımında toplam 5 grubun bulunduğunu, genel sorumlunun Sekvan Babat olduğunu belirten Şengül, ifadesinde şunları kaydetti:
"Ege açılımı yapılanmasında gelen gruplarda uzun namlulu silahlar bulunuyordu. Grup üyelerinde AK-S, tim komutanlarında ise M-16 tüfek, bu silahlara ait 5 adet dolu şarjör ve yedek mühimmat, tabanca ve mühimmat vardı. Her grupta kişi başı 5 kilo patlayıcı, 10 adet el bombası, termal ve gündüz dürbünü ile iki adet el telsizi, RMS denilen büyük telsiz cihazı ve yaşam malzemesi vardı. İlk hedef AK Parti teşkilatlarıydı. Kaymakam ve Valilerin de hedefler arasındaydı. Polis ve asker ikinci tür hedeflerdendi. Asıl amaçlanan Türkiye'de bir savaş ortamı olduğunu tüm dünyaya duyurmak ve kaos ortamı oluşturmaktı."
Kayık silahlarla birlikte denize gömülmüş
İddianamede, tutuklu sanıklar Serdar Ararat ve Mehmet Çiftçi'nin Suriye Lazkiye'den Seydikemer Gemiler Koyuna yanaşarak balıkçı teknesi ile örgütün "Ege açılımı" kapsamında geldiklerine de yer verildi.
Seydikemer açıklarında girintili bir koya yaklaştıklarında motorlu bir kayığa silah ve malzemeler ile birlikte bindikleri, bir müddet gittikten sonra kayığın su alarak battığı, silah ve malzemelerin kayıkla birlikte denize gömüldüğünü anlattıkları iddianamede aktarıldı.
İddianamede ifadesine yer verilen tutuklu sanıklardan Mehmet Çiftçi, Haziran 2013'te PKK/KCK silahlı terör örgütüne katıldığı, 2014 yılında örgütten kaçmak için Türkiye'ye dönmeye karar verdiği, bu kapsamda örgütün sözde özel kuvvetlerine katıldığı, görevlendirildiği Amanoslar grubuna katıldığı kaydedildi.
Cemil Bayık ve Murat Karayılan'ın kendilerine talimat verdiğini anlatan Çiftçi, şu ifadeleri kullandı:
"Örgütün Ege bölgesi açılımında 5 grup bulunuyor. Bu gruplardan Suvar Derviş ve Mervan kod isimli şahıslar sorumlu. İlk 15 kişilik grup Haziran 2017 sonlarında Irak'tan Suriye giriş yaptı. Benim de içinde bulunduğum ikinci grup birkaç gün sonra Irak'tan Suriye'ye geçiş yaptık. Suriye'ye geçtikten sonra YPG kıyafetleri giydik. Kobani'de bize örgüt tarafından mühimmat ve patlayıcı verildi. Araçla Soreş, Varger, Reşit, Ferhat ,Fırat, Firaz ve Adil kod isimli örgüt mensuplarıyla birlikte Lazkiye'ye geldik. Suvar Derviş kod adlı kişinin kendileriyle genel durum hakkında konuştuktan sonra, Xalitin grubu gibi çantalarınızı suya atmayın şeklinde uyarılarda bulundular. Suriye bayraklı gemiye bindikten sonra Kıbrıs açıklarına geldiğimizde gemiye Kongo bayrağı çekildi. Bindiğimiz gemi aşırı yükten battı ve silahlar da denize gömüldü. Biz yüzerek karaya çıktık."
Takibe alınan balıkçı teknesinin sahile bir bot ile 3-4 şahsı indirdiğinin tespit edildiğine yer verilen iddianamede, bunun üzerine Santo isimli balıkçı teknesine yapılan operasyon sonucu gemi kaptanı, mürettebatı ve terör örgütü üyelerinin yakalandığı belirtildi.
Lazkiye'den 6 sefer illegal giriş
Tekne Kaptanı Ossama Jouni'nin ise 6 sefer deniz yoluyla illegal giriş çıkış yaptığı iddianamedeki ifadesinde şöyle aktarıldı:
"Bildiğim kadarıyla Adil isimli örgüt mensubuyla birlikte bulunan ismini bilmediğim 3 örgüt mensubu 26 Ağustos 2017 tarihinden önce Amir isimli Suriyeli şahsın kaptanlığını yaptığı 'Şam' isimli tekne ile Suriye Lazkiye limanından Muğla Seydikemer Gemiler Burnuna geçiş yapmaya çalışmışlar. Sahil Güvenlik botunu görmeleri üzerine paniğe kapılarak yanlarında getirdikleri silah, teçhizat ve erzak çantalarını denize atarak Lazkiye Limanına geri dönmüşler. Bunun üzerine Lazkiye'ye dönüş yapan gemi kaptanı Amir isimli Suriyeli şahsın Suriye İstihbarat Servisi El Muhaberat tarafından 260 bin dolar para cezası ile cezalandırıldığını ve sonrasında öldürülmüş olduğunu duydum. Sonra bu işi ben yapmaya başladım. Toplam 5 sefer yaptım. Seydikemer Gemiler koyunun yanındaki deniz fenerinin bulunduğu koya, ilk gelişimde, bahse konu noktaya 100 metre kadar yaklaşarak bu mesafede 2 saat kadar bekledikten sonra Adil ve yanında bulunan 3 örgüt mensubu ile toplam 7 sırt çantasıyla belirlenen noktadan bot vasıtasıyla karaya çıkış yaptılar. Malzemeleri ve örgüt mensuplarını bıraktıktan sonra tekne ile Lazkiye'ye geri döndük."
Gemi mürettebatından Ahmad Abu Dast ise ifadesinde Lazkiye'de yaşadığını, Türkiye'ye yasal yollarla girişi olmadığını, illegal yollar ile 3 defa gemiyle giriş yaptığını söyledi.
Çocukluğundan beri balıkçılık yaptığını anlatan Dast, Santo isimli gemide 2 aydır çalıştığını belirterek, şu bilgileri verdi:
"Türkiye kara sularına yaklaştığımız esnada büyük bir gemi gördük. Bize daha önce tehlike görürsek çantaları denize atmamızı söylemişti. Ben büyük gemiyi görünce paniğe kapıldım. Çantaların tamamını suya attım. Bizim Türkiye'ye getirdiğimiz örgüt mensupları gizlenmek amacıyla teknenin alt katında bulunuyorlardı. Çantaları suya atmam üzerine Ebu Reşit isimli şahıs beni dövdü. Alişer adlı örgüt mensubu ise bana ve gemi mürettebatına silah çekerek tehdit etti. Denize attığım çantalar kapalıydı. Çantaların içerisinde ne olduğunu bilmiyordum. Lazkiye’ye döndük. Daha sonra 2 örgüt mensubu ile birlikte Santo isimli tekneyle Lazkiye limanından çıkış yaptık. 12 deniz mili sonra teknede bulunan Suriye bayrağını Kongo bayrağı ile değiştirdik. Türk karasularına girince de tekneye Türk Bayrağı çektik. Bu şekilde seyire devam ettik. Belirlemiş olan indirme noktasına geldik. Örgüt mensupları filika ile karaya çıktı. Bir süre sonra geri geldiler ve Lazkiye'ye döndük."
"10 gün boyunca aç kaldık"
Tutuklu örgüt üyesi Mehmet Can Yiğirer ise eylemlerde kullanılmak üzere yanlarında yaklaşık 12 kilo patlayıcı aldıklarını ancak ilk gelen grupta bulunan patlayıcının teknenin batması sonucu denize düştüğünü ifadesinde belirtti. Sanık Yiğirer, şunları anlattı:
"Biz gemiden inip karaya çıktığımızda geminin yakalandığını gördük. Bunun üzerine içinde iki adet M-16 ve bu silahlara ait 10 adet şarjör, 6 adet el bombası, el telsizi ve kıyafet ve yaşam malzemeleri bulunan çantaları araziye bırakarak bel çantaları ile yürümeye başladık. Bel çantalarında tabancalar vardı. Benim çantamda 5 adet el bombası bulunuyordu. Belimdeki çantayı ve el bombalarını araziye bıraktım. 10 gün boyunca aç kaldık. Daha sonra ağabeyimi aradım. Ağabeyim 2 araçla yanımıza geldiğinde ekipleri bizi yakaladı."
"Yaklaşık 4 yıl boyunca örgüt adına para topladım"
İddianamede tutuklu örgüt üyelerinden Muhammed Reşşo ise sahte pasaport ve kimlik kullandığını, terör örgütü üyelerinin Türkiye'ye aktarımını yapmak için deniz yoluyla 4 kez geldiğini anlattı.
1995 yılında Suriye'nin Afrin şehrinde örgüte katıldığını belirten Reşşo, Afrin ve bağlı köylerinde yaklaşık 4 yıl boyunca örgüt adına para toplayarak yine bu zaman zarfında yeni katılım yapan örgüt mensuplarına genellikle Kürt nüfusun yoğun olduğu yerlerde ideolojik eğitimler verdiğini kaydetti.
1999 yılında Ahraz şehrine geçtiğini anlatan Reşşo, "2001 yılının ilk aylarında 15-20 kadar örgüt mensubu ile birlikte Rüstem kod adlı örgüt mensubunun sorumluluğunu yaptığı Kandil Dole Koge bölgesine gittim. Suriye devletindeki zorunlu askerlik görevini yapmakta iken firar ettim, bir süre siyasi suçtan dolayı tutuklandım ve cezaevinde kaldım" ifadelerini kullandı.
Reşşo, son olarak Türkiye'ye gelişini ise şöyle aktardı:
"Lazkiye'den gemiyle hareket ederek örgüt mensuplarını Seydikemer'e getirdim. Ben götür getir işleri yapıyordum. Örgüt mensuplarını kıyıda bıraktıktan sonra Ahmet ile birlikte kayığa binerek tekneye geri döndük. Yaklaşık 5 dakika sonra da devriye gemisi yanımıza geldi ve yakalandık. Yakalandığımız esnada tekne kaptanı Usame telefonu bana uzatarak Ebu Kerim'i arayarak yakalandığımızı haber vermemi istedi. Ben de arayarak yakalandığımızı söyledim. Ben 4 defa gemiyle örgüt üyelerini bu bölgeye getirdim."
Kaynak: AA