Soruşturma dosyasından elde edilen bilgilere göre, iki kadının karşılıklı gasp şikayeti adliyeye taşındı.
Önce Türkmenistan uyruklu H.Y. adlı kadına, erkek kuzeni Ü.C'nin Özbekistan uyruklu sevgilisi Z.E'ye ait cep telefonunu gasp ettiği iddiasıyla İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açıldı.
Davanın karar duruşmasından birkaç gün önce uzlaşmak için kuzeninin Şişli'deki evine giden H.Y, bu görüşmenin ardından Z.E. ve Ü.C'den şikayetçi oldu.
H.Y, polis merkezinde verdiği ifadede, husumetli olduğu kişiler tarafından uzlaşma maksadıyla davet edildiğini, kendisinin de barışmak için görüşmeye elinde yemekle gittiğini söyledi.
Uzlaşma konusunda anlaştıklarını ancak Z.E'nin davalık oldukları cep telefonunu hatırlatarak, "Telefonu getirirsen şikayetimi çekerim." dediğini anlatan H.Y, "Ben senin telefonunu almadım." demesi üzerine saldırıya uğradığını öne sürdü.
Z.E'nin, saçını çekip tekme attığını, boğazındaki kolyesi ve 2 bin lirası ile pasaportuna el koyduğunu iddia eden H.Y, kuzeni Ü.C'nin sonradan geldiği için olayı görmediğini belirtti.
Ü.C'nin olayı öğrendiğinde Z.E'ye "İyi yaptın" dediğini, kendisini de kafasına vurup evden kovduğunu ileri süren H.Y, çok ağrısı olduğu için darp raporunu olay akşamı değil, 4 gün sonra hastaneye gittiğinde alabildiğini ifade etti.
Şikayet üzerine Z.E. ve Ü.C. ifadeleri alınmak üzere polis merkezine götürüldü.
Şüpheli kadın Z.E. daha önce kendisini darp edip cep telefonunu zorla aldığı için H.Y.'den şikayetçi olduğunu, bu nedenle H.Y. hakkında gasp davası açıldığını polise anlattı.
H.Y'nin bu kez uzlaşmak için yanında polis olarak tanıttığı biri ile evine geldiğini belirten Z.E, "H.Y. benden özür diledi ve şikayetimi çekmemi istedi. Kendisini affettiğimi ancak benden aldığı cep telefonumu geri vermesini söyledim. Çünkü cep telefonumda vefat eden çocuklarımın resimleri vardı. Bunu kabul etti ve pasaportunu verdi. 'Mahkeme sırasında ben sana telefonu veririm sen de bana pasaportu verirsin.' dedi. Ayrıca bana özür mahiyetinde altın kolye hediye etti. Bu kolye hediye kutusundaydı. Anlaştık ve çay demleyip içtik. Sonra Ü.C. geldi, konuştular. Herhangi bir tartışma olmadı, H.Y. saat 21.00 gibi evden ayrıldı." ifadelerini kullandı.
Suçlamaları kabul etmeyen Z.E, hediye kutusuyla birlikte altın kolyeyi ve H.Y'nin pasaportunu polislere teslim etti.
Diğer şüpheli Ü.C. de ifadesinde, "H.Y'yi darp etmedim, gayet güzel yolculadım. Bize iftira atmaktadır." dedi.
Şüpheli Z.E. ve Ü.C'nin avukatı Furkan Yolcu ise müşteki H.Y'nin evden ayrıldığı anları gösteren güvenlik kamerası kayıtlarını bir dilekçe ile olayı soruşturan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına sundu.
Dilekçede, H.Y'nin darp edildiğini söylediği eve yanında biriyle gittiği ancak ifadesinde bunu aktarmadığı belirtildi.
Müştekinin evden çıkış görüntüsündeki sakinliğine dikkati çekilen dilekçede, "Darp edilmiş ve üzerindeki kıymetli eşyalar zorla alınmış birinin bu şekilde yürüyerek, yanındaki arkadaşıyla evden ayrılması hayatın olağan akışına aykırıdır. Darp edilmiş birinin olay yerinden kendisini kurtaracak şekilde koşarak uzaklaşması gerekirdi." değerlendirmesi yapıldı.
H.Y'nin ifadelerinin gerçeğe aykırı olduğu savunulan dilekçede, "Müştekinin, taraflar arasındaki husumetten kaynaklı ağır ceza mahkemesindeki duruşmasından önce eve gelerek, suçlamaya konu olayı kurgulamak suretiyle şikayet hakkını kötüye kullanarak müvekkilleri mağdur ettiği ortadadır." ifadesi kullanıldı.
İfadeleri ve delilleri değerlendiren savcılık, kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi.
Savcılığın kararında, "müştekinin soyut iddiaları dışında şüphelinin üzerine atılı suçları işlediğine dair kamu davası açmaya yeterli delil ve şüphenin elde edilemediği" kaydedildi.
Kararda, müştekinin iddiasını destekleyici tanık beyanının da bulunmadığı belirtildi.
Müşteki H.Y. ise nöbetçi sulh ceza hakimliğine başvurarak, savcılığın takipsizlik kararına itiraz etti.
Dosyayı inceleyen hakimlik, savcılık kararını yerinde bularak, delil yetersizliği nedeniyle itirazı reddetti.