Hikmet Öztürk, toprağı "dünyanın sihirli örtüsü" olarak isimlendirdiklerini, incecik tabakanın olmaması durumunda dünyada karasal yaşamda hiçbir canlının yaşayamayacağını ifade etti.
Toprağın, iklimi düzenlemeden oksijen üretimine, biyolojik çeşitliliği korumadan su üretimine kadar gezegen için hayati önem taşıdığını belirten Öztürk, dünyanın bugün karşılaştığı iki temel büyük problemden birinin iklim değişikliği, diğerinin ise biyolojik çeşitlilik kaybı olduğunu anlattı.
Bir kaşık sağlıklı topraktaki canlı sayısı
Öztürk, hem iklim değişikliğiyle mücadele hem de biyolojik çeşitlilik kaybının önlenmesindeki çalışmaların odağında toprağın bulunduğunu vurgulayarak, şöyle konuştu:
"Bugün küresel ısınmanın ana kaynağı; toprak altında depolanan fosil yakıtların kullanımı sonucu atmosferde karbon miktarının artmasıdır. Bunu azaltmanın yolu ise 'toprağın çocukları' diyeceğimiz bitkilerle atmosferden geri alınmasını sağlamak ve toprak canlıları aracılığıyla tekrar toprağa depolamaktır. Toprak, dünyadaki biyolojik çeşitliliğin üçte birine ev sahipliği yapıyor. Bir kaşık sağlıklı toprakta dünyada yaşayan insan sayısından daha fazla canlı bulunuyor."
Toprağı korumanın; hem içinde hem de üstünde yaşayan canlıları korumak anlamına geldiğini ifade eden Öztürk, "Gıdamızın yüzde 95'i topraktan geliyor. Toprak sağlığımız acısından da o kadar önemli ki. Yeterli ve dengeli beslenmek için gerekli olan minerallerin büyük çoğunluğunu da topraktan alıyoruz." dedi.
İnsanların 20 besin elementine ihtiyaç duyduğunu, bunlardan 17'sinin topraktan geldiğini vurgulayan Öztürk, şöyle devam etti:
"Topraktaki besin elementlerini gıda ve su vasıtasıyla alıyoruz. Eksiklikleri halinde yetersiz beslenme sonucu oluşan rahatsızlıklar ortaya çıkıyor. Sağlıklı topraklar insan refahını da artırıyor. Tarih, toprak bozulumu nedeniyle kaybolan uygarlıklarla dolu. Artan nüfusun gıda ihtiyacının karşılanması toprakların korunmasına bağlı. Ancak bugün halen toprak bozulumu nedenlerinin başında erozyon geliyor."
"Toprak organik maddesini artıracak uygulamalar yapmalıyız''
İdeal bir tarım toprağında en az yüzde 5 oranında organik madde bulunması gerektiğinin altını çizen Öztürk, Türkiye'nin tarım topraklarının organik madde içeriğinin çok düşük olduğunu belirtti.
Öztürk, Türkiye'deki toprakların yüzde 99'unda organik madde içeriğinin yüzde 3'ün altında olduğunu ifade ederek, "Topraklarımızın verimliliği için erozyonu önlemeli ve toprak organik maddesini artıracak uygulamalar yapmalıyız." dedi.
İklim değişikliğiyle beraber büyük ölçüde kuraklık yaşanacağını, sıcaklık artışı 1,5 derecede tutulsa bile kuraklığın 1,5 kata çıkacağını vurgulayan Öztürk, şunları söyledi:
"Tarımsal üretimimiz açısından suyun toprak tutulabilmesi için organik madde miktarının artırılması gerekiyor. Eğer organik madde miktarını yüzde 1 artırırsak bir dekar alanda 17 metreküp daha fazla su tutabiliyoruz. Hem iklim değişikliğiyle mücadele hem ona karşı dayanıklılık hem biyolojik çeşitliliğimizin devamlılığı hem de insan hayatının doğrudan bağımlılığı nedeniyle toprak yaşamsal önemi tartışmasız bir doğal varlık."
Öztürk, Türkiye'de ve dünyada toprak bozulumunun nedenlerinin başında erozyonun geldiğine işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Türkiye'deki tarım topraklarının yüzde 39'unda, meraların ise yüzde 54’ünde erozyon görülüyor. Her yıl 642 milyon ton toprak erozyona uğruyor. Türkiye'de her saniyede erozyona uğrayan toprak miktarı, yaklaşık 4 futbol sahasındaki 1 milimetre kalınlığında toprağa eş değer. 10 dönüm alanda 8,4 ton toprak erozyona maruz kalıyor.
Organik madde içeriğinin en yüksek olduğu ve bitkileri beslemesi açısından potansiyeli en yüksek olan yer toprağın üst kesimi. Azotun yüzde 95'i üst toprakta bulunuyor. Erozyonla önce bu verimli üst tabakayı kaybediyoruz. Dolayısıyla erozyonla zamanla toprağın verimliliği de düşüyor. Topraklarımızın verimliliği, gıda güvenliğinin sağlanması, gıda üretiminde yeterlilik açısından topraklarımızın erozyona karşı korunması önemli."