Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin (İBB) işgali ve burada çıkan olaylarda Prof. Dr. İlhan Varank'ın da aralarında olduğu 14 kişinin şehit edilmesiyle ilgili 52 sanığın yargılandığı davanın 9. duruşması başladı.
İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Kapalı Ceza İnfaz Kurumu karşısında yer alan binadaki salonda yapılan duruşmaya, 45 sanık ve avukatları katıldı.
Gazi ve şehit yakınları olan müştekilerle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakanlık ve İBB’nin avukatları da duruşmada hazır bulundu.
Duruşmaya, tanıkların dinlenilmesine başlandı.
"Asker içeri girmemize izin vermedi"
Duruşmada dinlenilen tanık Süleyman Bayraktar, belediyede güvenlik görevlisi olduğunu, olay günü bir albay ve askerlerin geldiğini, kendisiyle birlikte belediyedeki odalarını kontrol ettiklerini ifade ederek, "Daha sonra aşağıya indik. İçeri girip televizyondan ne olup olmadığına bakmak istedik. Askerler, içeri girmemize izin vermedi. Silah sesleri duyulunca bizi içeride tutan 3 asker destek için dışarı çıktı. TRT'deki bildiriyi gördüm. Arkadaşlara söyledim. Sabaha karşı polisler içeri girdi." diye konuştu.
Bir diğer tanık Sefer Kocabaş da olay tarihinde başkan danışmanı olduğunu, Erol Olçok’un şehit olduğunu duyduğunu, ardından Saraçhane’deki olayları öğrendiğini, kendisi belediye binasına gittiğinde meydanın boş olduğunu, orada bir tek Mehmet Tunç’u gördüğünü, kendileriyle birlikte koridorları dolaştığını söyledi.
"Silahları vermeden içeri giremezsiniz"
Tanık Bilal Bağcı, güvenlik görevlisi olduğunu, olay tarihinde 22.30 civarında göreve başladığını, nöbetteyken 10-15 kişinin binaya gelerek, silah doğrulttuğunu ve silahını, telefonunu istediğini belirterek, "Askerler 'sizin ve bizim can sağlımız için vermeniz gerekiyor' dedi. Oradaki rütbeli bana 'arkadaşlarınla duracaksın' dedi. (Albay) Zeki Demir ile (eski İBB Sivil Savunma Sekreteri) Mehmet Tunç orada geziyor, çay ocağında oturuyorlardı, kamera odasını açtılar, 2 farklı yere kameraları çevirttiler. Bizim daha darbeden haberimiz yoktu. Televizyondan takip etmeye çalışıyorduk. O sırada Zeki Demir 'her şey daha güzel olacak' dedi." ifadelerini kullandı.
Araçların yanında askerlerin dizildiğini, halk gelince askerlerin ateş etmeye başladıklarını, Zeki Demir ile yanındaki rütbelinin koşarak o tarafa gittiğini anlatan tanık Bağcı, halk tepki gösterinde askerlerin bina içerisini girmeye çalıştığını, askerlere 'silahları vermeden içeri giremezsiniz' dediğini, Yüzbaşı Ramazan Ertürk’ün askerlere 'hayır size emrediyorum, silahlarınızı veremezsiniz' dediğini, kendisinin de askerlere 'suçsuzsanız ortaya çıkar zaten' dediğini anlattı.
"Seni belediye başkanı yapacağım"
Tanık Bağcı, "Kamera odasında Mehmet Tunç telefonda birine 'seni belediye başkanı yapacağım' dediğini duydum. Arka kapıdan amirimiz polislerin girmesini sağladı." dedi.
Bir diğer tanık Enes Ataç da belediyede güvenlik görevlisi olduğunu, gece vardiyasında çalıştığı için olaylardan haberi olmadığını, saat 23.00 sıralarında askeri araçların geldiğini dile getirerek, şunları kaydetti:
"Bir asker telefonda 'özel güvenlikleri riske atmıyoruz, telefonlarını topluyoruz' dediğini duydum. Bizden telefon ve silahımızı istedi. Bir başka asker binaya asker dizdi. Televizyondan kalkışma olduğunu öğrendim. Daha sonra silah sesleri duydum, gecenin ilerleyen saatlerinde askerler silahlarını bize teslim etti, rütbeli biri 'askerlere silahlarınızı teslim etmeyin' dedi. 33 askeri polise teslim ettik.''
Tanık Engin Ekinci de santral görevlisi olduğunu, Mehmet Tunç ve askerlerin yanlarına geldiğini, askerlerin yanında Tunç olduğu için sesini çıkartmadığını söyledi.
"Askerler halkın üzerine ateş ediyordu"
Bir diğer tanık Mehmet Kaya ise sanıklardan Mehmet Tunç’u tanıdığını diğer sanıkları tanımadığını anlatarak "Bir albay ve yüzbaşı ile Mehmet Tunç yukarıda oturuyordu. Rütbeli, askerleri kapıya dizerek, 'kimse dışarı çıkamayacak' dedi. Biz de içeride bekledik. Halk toplanıyordu. Askerler halkın üzerine ateş ediyordu. Askerler koşarak binaya geldi, askerlerin silahlarını aldık." dedi.
Belediyede görev yapan tanık İsmail Hakkı Öztürk de telefonla neler olduğunu öğrenmedik için aramalar yaptığını daha sonrasında 'askerler geliyor yukarı çıkıyor' diye telefon aldığını, koşarak giriş koridoruna çıktığını ve kendisine bir şey demeden içeriye girdiklerini bildirdi.
Askerlere 'Burası özel kalem, giremezsiniz' dediğini aktaran tanık Öztürk, şöyle devam etti:
"Bir grup asker başkanın dinlenme odasını, bir diğer grup koridorları kontrol ediyordu. Kendi büroma geçtim, genç bir subay yanıma geldi. Arkasındakiler 'burası neresi sen kimsin?' dedi. Ben de özel kalem görevlisi olduğumu söyledim. Askerler, 'Başkan nerede, odası nerede, başka kimse var mı?' diye sordu. Ben de benden başka kimse olmadığını, başkanın yurtdışında olduğunu söyledim. Bir asker 'boşaltıyoruz' dedi. Ben de 'sizin talimatınızla buradan çıkamam, başkandan talimat gerekir' dedim, amirimi aramak istedim, o arada subay olan asker telefon etmemi engellemek istedi. O anda askerler 'derhal boşaltın' dedi. Ben de büroları kapattım, silahlı askerler tarafından binanın dışına çıkartıldım. Askerler dışarıda belirli aralıklarla dizildi. Nöbetçi şoförlerin olduğu merkez garaja yöneldim. Garaja girdiğimde 50-55 yaşlarında silahlı bir asker vardı. Arkadaşlara sordum, 'çıkartıyorlar bizi' dedi. Askerlere 'niye çıkartıyorsunuz' dedim, asker sadece 'evlerinize gidin' dedi. Karşı otoparka aracımı çektim, aracın içinde oturdum, telefonlara cevap veriyordum. Rütbeli asker beni arabadan indirdi, 'sen buradan gitmelisin' dedi, 'neden?'dedim. Asker de bana 'sen buradan bilgi veriyorsun, tehlike arzediyorsun' dedi. Aracımla çıkartıldım."
"Abla bu silahı alırım dikilirim"
Şehit İlhan Varank’ın ablası müşteki Ayşe Arslantürk, 80 darbesinin olduğu yıllarda ilkokula gittiğini, küçük yaşta olmasına rağmen ülkedeki kaos ortamını gördüğünü, babası akşam eve gelecek mi diye beklediğini, okulların tarandığını, kimsenin okula çocuğunu göndermek istemediğini anlattı.
Müşteki Arslantürk, o gece darbe olduğu denildiği zaman 'neden?' diye sorduğunu, ülkenin refah içinde olduğunu, çocukların istediği gibi dolaştığını, kızlarının başörtüsüyle üniversitelere gidebildiğini belirterek, şöyle devam etti:
''Malum terör örgütünü rahatsız etmesi dışında kimse rahatsız değildi. Yarınlarımız ellerimizde kayıp gidiyordu. Şehitlerimiz ve gazilerimiz sayesinde geleceğimizi kaybetmedik. Kardeşim ve 251 vatan evladı kayboldu. Gece 23.00-00.00 gibi İlhan beni aradı, 'abla hiç korkma biz buna meydan vermeyiz' dedi. 'Adamların elinde silah var bizde silah yok' dedim. Babamın bir silahı varmış, 'abla bu silahı alırım dikilirim' dedi. Keşke öyle yapsaydı birini temizlerdi. Arabasına atlamış, Vatan Caddesi'ne oradan Şehzadebaşı Camisine gitmiş, sadece göğsündeki imanla canilerin karşısına dikilmiş. Çok onurlu bir hayat yaşadı. Doğruyu savunmaktan geri kalmadı. Son dersini de öğrencilerine verdi. Canilerin hepsinden şikayetçiyim." diye konuştu.
"Çocuğun yanında kal"
Şehit Varank’ın eşi Saadet Varank ise olay gecesini şöyle anlattı:
"Lojman bahçesinde oturuyorduk. Saat 23.00’e doğru haberler gelmeye başladı. Eşim 'darbe oluyor galiba' dedi. Ben de 'ne darbesi, ülkede refah var' dedim. 'Herkes eve gitsin' dedik. Eve gittik, televizyonu açtık. Cumhurbaşkanımızın sözlerini duyunca 'hep beraber gidelim' dedim. Kızım kamptaydı, eşim 'sen evde kal' dedi. 'Ben de geleyim' dedim. Eşim 'çocuğun yanında kal' dedi. Son bir bakışmamız oldu. Yanında sadece telefonla ve kimliğiyle çıktı. Keşke eşimin yanında olsaydım. Bu kişilerden şikayetçiyim kendim ve devletim adına."
"Yanımda 3-4 kişinin şehit olduğunu gördüm"
Duruşmada tercüman aracılığıyla müşteki olarak dinlenilen Ahmed Zir, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın açıklamalarının ardından 15 Temmuz'da babasıyla dışarı çıktığını söyledi.
Darbe girişimine katılan eski askerlerin İBB binasının etrafında olduğunu anlatan Zir, "00.30 sıralarında yaralanmışım, haberim yoktu. Etrafımdaki halk bana söyledi, ayağıma baktım kanlar içindeydi. Beni hastaneye götürdüler, ayağımı kemerle bağladılar. Kurşun yarası olmuş, yara ufak ama ayağımdaki sinir damarları zarar görmüş. Yaralanmadan önce FETÖ hainleri bize ateş etmeye başladı. Yanımdaki 3-4 kişinin yere düştüğünü ve şehit olduğunu gördüm." dedi.
"Varank: Korkmayın, Allah büyüktür"
Müşteki Haşim Bozdemir, 15 Temmuz'da Fatih'te bir evde misafirlikte olduğunu, Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın açıklamalarının ardından İBB binası yakınındaki Haşim İşcan geçidine gittiğini söyledi.
Önlerinde 10-15 asker olduğunu ve başlarında sanık eski Albay Zeki Demir'in bulunduğunu belirten Bozdemir, Demir'in açtığı ateş sonucu iki kişinin yaralandığını kaydetti.
Açılan ateş sonucu vatandaşların geri çekildiğini aktaran Bozdemir, "Ara sıra ateş ediliyordu. Ateş çok artmaya başladı, görüntülerde görülen uzun boylu bir darbecinin her atışında bir kişinin yere düştüğünü görüyordum. Vurulanlar oluyordu, onları araçlara koyup hastaneye götürüyorduk. Şehit Prof. Dr. İlhan Varank omzundan vuruldu, ben de yanındaydım. Varank kendini kaybetmeden önce son olarak 'Korkmayın, Allah büyüktür.' dedi." diye konuştu.
"Belimden kalıcı olarak sakatlandım"
Bozdemir, daha sonra gazi veya şehit olmak için darbecilerin üzerine koştuğunu ifade ederek, "Önce dipçiklerle vücudumun çeşitli yerlerine vurdular. Daha sonra ateş ettiler, vuruldum ve yere düştüm. Birisi 'Bırak adam öldü.' dedi. Zannediyorum onu demese ben yerdeyken yine ateş açacaklardı. Daha sonra kendimi kaybettim, belimden kalıcı olarak sakatlandım." şeklinde beyanda bulundu.
"Tekbir getirerek, İstiklal Marşı söyleyerek binaya doğru yürüdük"
Dinlenilen müşteki Mehmet Emin Ertaş, Fatih'te işlettiği çay ocağının mevsim yaz olduğu için çok kalabalık olduğunu söyledi.
İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün Vatan yerleşkesinde tankların olduğunu duyduğunu kaydeden Ertaş, "Çay ocağındaki insanlar 'Herkes vatan için Vatan'a.' dedi. Sağ olsunlar hepsi Vatan'a doğru yola çıktı. Ben ve çalışanlar da valilik binasına gidelim dedik. Ancak Sayın Valimizin güvende olduğunu duyunca, İBB binasına doğru yürüdük. Tekbirler getirerek ve İstiklal Marşı söyleyerek binaya doğru gidiyorduk, varmadan 3 kardeşimiz ışıkların orada vuruldu ve yere düştü. Ben sadece kelime-i şahadet getirdim." ifadelerini kullandı.
Ayak tarağından vurulduğunu ve şu anda ayak tarağının bulunmadığını söyleyen Ertaş, sanıklardan şikayetçi olduğunu söyledi.
Duruşma müştekilerin dinlenilmesinin ardından yarına ertelendi.
14 şehit, 152 yaralı
İddianamede biri albay, 3'ü yüzbaşı, biri teğmen, biri asteğmen, ikisi uzman çavuş ve 42'si de er olmak üzere 50 tutuklu sanık var.
Darbe girişimini engellemeye çalışan vatandaşlar ve emniyet güçlerinin üzerilerine açılan ateş sonucu Prof. Dr. İlhan Varank'ın da aralarında olduğu 14 kişinin şehit olduğu, 152 kişinin ise yaralandığı belirtiliyor.
Darbe girişimi sırasında 47. Motorlu Piyade Alay Komutanlığı 2. Tabur 4. Bölük emrinde görevli subay, uzman çavuş ve sanık erler ile söz konusu alayın faaliyetlerini darbe girişimi kapsamında takviye etmek amacıyla görevlendirilen kurmay subay ve kurmay öğrenci subay sanıkların eylemleri anlatılıyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin işgal edilmesi için 53 sanığın görevlendirildiği kaydediliyor.
50 sanığın ''anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek'', ''Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek'' ve ''TBMM'yi ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek'' suçlamalarından üçer kez ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılması talep edilirken, bazı sanıkların çeşitli suçlardan hapis cezasına çarptırılması isteniyor.
Kaynak: AA