Meteoroloji Mühendisleri Odası İkinci Başkanı ve Haliç Üniversitesi Öğretim Görevlisi Ahmet Köse, son zamanlarda yaşanan, hem yolcuların hem de kabin memurlarının yaralanmasına neden olan türbülans olaylarına ilişkin değerlendirmede bulundu.
Türbülansın, rüzgarın kaotik esmesi anlamına geldiğini belirten Köse, alçak basınç alanlarının kesişim noktalarında ve jet akımlarının dönüş yaptığı yerlerde türbülansların sıklaştığını söyledi.
Yer seviyesindeki rüzgarla atmosferin değişik katmanlarındaki rüzgarın yönlerinin ve hızlarının farklı olduğunu aktaran Köse, yeryüzü koşulları da dahil olmak üzere birçok unsurun uçağın türbülansa girmesinde etkili olduğunu anlattı.
Uçuş kanunları gereği tüm havalimanlarında meteoroloji mühendisleri çalıştırılmasının zorunlu olduğunu bildiren Köse, "Pilotlar, uçuşa geçmeden önce, havalimanlarındaki meteoroloji ofislerinden hava tahmin raporlarını alır ve nerede alçak basınç alanı, nerelerde türbülans oluşabilir bunun haritasını belirler, buna uygun rota belirler. Mühendisler, hava tahminlerini uluslararası kod şeklinde pilota iletir." diye konuştu.
Türbülanstan kaçınmanın bazen mümkün olamayacağını da dile getiren Köse, "Bir türbülanstan kaçınırken başka bir buluta da takılabilir. Pilot, aldığı hava tahmini raporu ve tecrübesiyle daha az sarsacak türbülansı tercih edebilir." dedi.
Uçağın seyrinde etkili olan "jet akımı" rüzgarlarına da değinen Köse, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Pilotlar, bazen bu rüzgarları arkasına alarak hızlarını artırırlar. İngiltere ve Amerika'daki üniversitelerde yapılan araştırmalarda, küresel ısınma ve iklim değişikliğinin etkisiyle son 40 yılda jet akımı nedeniyle türbülanslarda iki kat artış yaşandığı tespit edildi. Yapılan bilimsel çalışmalar, dünyanın birçok noktasında türbülansların iki kat arttığını gösteriyor. Şehirlerimiz artık çok fazla ısınıyor, ısınan bu havada yükseliyor. Belirli seviyeye kadar yükselen hava, tekrar çökmek istiyor. Uçaklar, iklim değişikliğinden etkileniyor ve türbülansa daha çok giriyor."
Türbülans sırasında hem pilotların hem de yolcuların dikkat etmesi gereken noktalara da dikkati çeken Köse, kuvvetli türbülansların uçağı düşürebileceğini söyledi.
Köse, "Özellikle uzun uçuşlarda insanlar belli bir süreden sonra sıkılıp emniyet kemerini çıkarıyor. Ancak kemer hayat kurtarıyor. Uçak kuvvetli türbülanslarda bir anda 300 metre irtifa kaybedebiliyor. Bu durumda yolcuyu koruyacak tek şey emniyet kemeri. Yolcuların, sadece kalkış ve inişte değil yolculuk boyunca emniyet kemerini takması gerekiyor." şeklinde konuştu.
Pilotların, türbülansın olduğu noktayı havalimanı kulelerine bildirmesinin zorunlu olduğunu belirten Köse, "Uçuş boyunca türbülansın yeri ve zamanı değişkenlik gösterebilir. Pilotlar, özellikle şehirlerde bu tarz hava hadiselerini bir sonraki uçak etkilenmesin diye kuleye bildirir." dedi.
Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Murat Türkeş de türbülanslı hava koşullarının coğrafyasında, dağılışında, sıklık ve şiddetinde iklim değişikliğine bağlı olarak değişiklikler yaşanabileceğini bildirdi.
Türkeş, türbülans konusunun, bulut ve havacılık meteorolojisi ile şiddetli havayla ilgili olduğunu ve doğrudan iklim değişiklik konusu içinde yer almadığını dile getirdi.
Küresel ısınmanın, yüzey ve yüksek atmosfer sıcaklık farkının artması ya da gezegensel olarak güney enlemler ile kuzey enlemleri arasındaki sıcaklık farkının artmasının, sıcaklık dolayısıyla basınç gradyanının artmasının jet akımları kuvvetlendirebildiğini aktaran Türkeş, bu durumda bu türbülanslı hava koşullarının iklim değişikliğiyle bağlantısının sorgulanabildiğini anlattı.
Genel olarak türbülansın birkaç yolla oluştuğunu ifade eden Türkeş, şöyle devam etti:
"En çok korkulan, uçağın düşmesi açısından söylemiyorum, yolcuların konforu açısından, aşağı yukarı atmosferin troposfer katmanında 7-12 kilometre arasında yüksek atmosferdeki jet akımlarıyla bağlantılı, bulut olmaksızın açık hava türbülansı adını verdiğimiz türbülans şeklidir. Ancak son zamanlarda sözü edilen türbülansların bu şekilde olduğu net değil. Daha bunların raporları açıklanmadı, ben de takip ediyorum."
Kıtalar arası uçuşlarda açık hava türbülansıyla karşılaşma sıklıklarının arttığına ilişkin çalışmaların olduğunu hatırlatan Türkeş, şunları kaydetti:
"Bu çalışmalar az önce özetlediğim gibi beklenen bir durumu anlatıyor bizlere. Yüzey sıcaklıkları arttığı için hem konveksiyona bağlı hem de bulutsuz açık hava türbülanslarının sıklığının ve şiddetin arttığına ilişkin bilimsel çalışmalar var. İşte bu noktada iklim değişikliği sürdükçe türbülansların sıklığında, şiddetinde artış olabileceğine ilişkin bilimsel çalışmalar, öngörüler de var. İklim değişikliği nedeniyle ki bunu dünyanın fiziksel iklim sistemini bozarak yapıyoruz, sıcaklık, buharlaşma, nem ve bunların sonucunda ışınım dengesini bozduğumuz için, bulutluluk koşulları da değişiyor ve tüm bunlar değiştiği zaman türbülanslı hava koşullarının hem coğrafyasında hem de dağılışında hem de sıklık ve şiddetinde değişiklik olabileceğini düşünüyorum."