Halk arasında birer hafta arayla düştüğü kabul edilen cemrenin, soğuk kış günlerinin ardından havayı, suyu ve toprağı ısıttığına inanılıyor.
Orta Asya'dan Arap coğrafyasına, Çin'den Yunanistan'a pek çok kültürde, yılın neredeyse aynı günleri, cemrelerin düşerek ya da yükselerek havayı, toprağı ve suyu ısıttığı tarihler olarak kabul ediliyor.
"Kor, yanmış kömür parçası..."
İstanbul Üniversitesi (İÜ) Türk Halk Bilimi Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Abdulkadir Emeksiz, cemrenin "kor, yanmış kömür parçası, kıvılcım, yükselen ateş, köz" gibi anlamları olduğunu söyledi.
Cemrenin "sıcaklık" ya da "sıcaklığın yükselişi" anlamlarında kullanıldığını anlatan Emeksiz, şöyle konuştu:
"Ebüzziya Tevfik, Lügat-ı Ebüzziya adlı eserinde bu konuda ilginç bilgiler verir. Arapça ve Farsça eserlerde, çeşitli kavimlerin cemrenin yerin altından yükseldiğine dair bir inanışa sahip olduğu belirtilirken Türk kültüründe ise genellikle cemrenin düştüğü inanışı yaygındır. Ancak Ebüzziya'nın '...cemrenin zeminden heyecan etme' ifadesi, bize cemrenin yükseldiğiyle ilgili inancın bulunduğunu göstermektedir."
"Yeryüzünün harareti ve ısısı şeklinde değerlendiriliyor"
Türk-Altay halk kültüründe ve mitolojisinde "İmre, İmere veya Emre" adında bir "cemre cini" olduğuna inanıldığını belirten Emeksiz, şunları söyledi:
"İmre ilkbaharda görünüp titrek ışıklar saçarak göğe yükselir. Sonra üzerine düşerek buzları eritir. Ardından da yere girer. Bundan sonra ısınmış topraktan buhar yükselir. Arap kültürüne bağlı adlandırmada kelime cemre olarak karşımıza çıkar. Kelimenin kökenine ilişkin bilgiler tartışma konusudur. Arapça'da cemre kelimesi 'ateş koru' anlamında kullanılır. Her durumda ısının yükselişi ve baharın müjdesi esastır. Şubatta havada, suda, toprakta meydana gelen hararetlerden her biri için de cemre tabiri kullanılmaktadır. 'Hararet' olarak kullanılmasının yanı sıra kışın sonunda şubat ayında ortaya çıkan buhara da cemre denilmektedir. Cemre, 19 Şubat ile 6 Mart tarihleri arasında birer hafta arayla havaya, suya ve toprağa düştüğüne inanılan ısıtıcı kuvvet, ilkbaharda veya tabiatta ısının yükselmesi, yeryüzünün harareti ve ısısı şeklinde değerlendirilmektedir."
Cemrenin düşme tarihi
Emeksiz, cemrelerin ilkinin 19-20 Şubat'ta havaya, ikincisinin 26-27 Şubat'ta suya, üçüncüsünün de 5-6 Mart'ta toprağa düşeceğine inanıldığını söyledi.
Türk, Arap ve Fars halkları arasında cemrelerin düşüş veya yükseliş tarihlerinin birbirine yakın olduğunu anlatan Emeksiz, ısınma zamanı göz önünde bulundurulduğunda Harezmlilerin daha geç bir tarihi cemrelerin düşme zamanı olarak kaydettiklerini, cemre inanışının Grek, Moğol ve Çin kavimleri arasında da görüldüğünü belirtti.
Türkler arasında cemre düşmesi inanışının ne zamandan beri var olduğunun tam olarak bilinmediğini vurgulayan Emeksiz, "Bazı çalışmalarda 'Eski Türkler' gibi muğlak ifadeler vardır. 1452 yılı için hazırlanmış Takvim ve Ahkam-ı Sal'de cemrelerin kaydedildiğini görmekteyiz. Ekonomisi hayvana ve tarıma bağlı toplumlarda karşımıza çıkan cemre inanışı, baharın yaklaşıp havanın ısınmasıyla üretimin de başlamasını simgelemiştir. Cemre ile ilgili inanış ve kültür unsurları zenginleşerek devam etmiştir" dedi.
"Sıcaklık genelde cemrelerden önceki değerlerin altına inmiyor"
Emeksiz, halkın tecrübe ve yaşanmışlıklarıyla desteklenen, gözlemlerine dayanan günlerin pek çoğunun bilimsel hava durumu verileriyle de denklik gösterdiğini anlattı. Araştırmalara göre, cemre gibi günlerin tesadüfün üstünde bir oranda bilimsel verilerle örtüştüğünü vurgulayan Emeksiz, şöyle konuştu:
"Cemreler düştükten sonra sıcaklık düşüşleri yaşansa da bilimsel olarak yapılan ölçümlerde görüldüğü üzere, sıcaklık genelde cemrelerden önceki değerlerin altına inmemektedir. Cemrelerin düştüğü ifade edilen günlerin sıcaklık değerleri ölçümlerine bakılacak olursa bir, iki günlük farklarla cemrenin düştüğü tarihlerde belirgin bir ısınma tespit edilmektedir. Cemrelerin düşmesinin ardından belli dönemlerde sıcaklık düşüşleri yaşansa da bu düşüşler genellikle cemrelerin düşmesinden önceki değerlere inmez."
Cemreye özgü ritüeller
Prof. Dr. Abdulkadir Emeksiz, cemrenin çiftçilerin tarımsal faaliyetlerinde önemli yer tuttuğunu vurguladı.
Isınmayan toprağa atılan tohum yeşermeyeceğinden, çiftçilerin tohum ekmek ya da bağ sürmek gibi işlere başlamak için cemrenin düşmesini beklediklerini belirten Emeksiz, cemrenin düştüğü tarihlere ilişkin bazı ritüelleri de şöyle anlattı:
"Rize halkı cemre düştüğü zaman çocuklarına çarık giydirmezdi. Ege Bölgesi'nde koç ve teke katımı, üçüncü cemrenin düşüşü hesaplanarak yapılırdı. Yeni doğan yavruların aşırı soğuktan etkilenip ölmemeleri için koyun ve keçilerin doğurma zamanı üçüncü cemrenin düşüşüne denk gelecek şekilde yapılırdı. Orta Rodop bölgesindeki Türk köylerinde yaşayan yaşlılar arasında cemreyle ilgili birtakım inanış ve uygulamalar halen varlığını korumaktadır. Buradaki halk; kışın ve karın 'kendini unutan tembel bir nesne' olduğuna inanmaktadır. Eskiden ailedeki en yaşlı kadın cemrenin düştüğü gün ateşteki külleri bir kaba doldurup avludaki karın üzerine daire şeklinde serpermiş. Daha sonra insanlar, cemrenin düştüğü gün karla buzla kaplı yollara kül, kum ve çakıl dökmek yerine ot, çöp, çiçek kırıntıları serpmeye başlamışlardır. Bu uygulamaları yapanlar Toprak Ana'ya 'Ağaçlar, otlar ve çiçekler sana dönüş için hazır' dediklerini belirtirler."