Ticaret Bakanlığı tarafından hazırlanan 2018 Türkiye İsraf Raporu’na göre, tüketicilerin yüzde 5,4’ü kalan yemekleri atıyor, satın alınan gıdanın yüzde 23’ü ise tüketilmeden çöpe atılıyor.
2050 yılına kadar dünya nüfusunun 9,8 milyara yükselmesi beklenirken, gıda ihtiyacının ise yüzde 60 oranında artması bekleniyor.
İstanbul Medipol Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Nihal Büyükuslu, küresel olarak kaybedilen veya israf edilen gıdanın sadece yüzde 25’inin dünya üzerindeki 870 milyon aç insanı doyuracağını vurguladı.
Zengin ülkelerde gıda üretimi yoksul bölgelerdekinin 2 katı
Büyükuslu, sanayileşen ve gelişmekte olan ülkelerdeki israf miktarının arasında gözle görülebilir bir fark olduğunun altını çizdi:
“Sanayileşmiş ve gelişmekte olan ülkelerde aşağı yukarı aynı miktarlarda (sırasıyla 670 ve 630 milyon ton) gıda dağıtılmasına rağmen gıda kayıpları ve atıkları, sanayileşmiş ülkelerde kabaca 680 milyar ABD doları ve gelişmekte olan ülkelerde 310 milyar ABD dolarıdır. İnsan tüketimi için toplam kişi başına gıda üretimi, zengin ülkelerde yılda yaklaşık 900 kilogram olup, yoksul bölgelerde üretilen 460 kilogramın 2 katıdır. Gelişmekte olan ülkelerde, kayıpların yüzde 40'ı hasat sonrası ve işleme seviyelerinde meydana gelirken, sanayileşmiş ülkelerde kayıpların yüzde 40'ından fazlası perakende ve tüketici seviyelerinde gerçekleşmektedir.”
Gıdaya erişim noktasında adaletsizlik var
Gıdadaki israfın hem ekonomiye hem de çevreye zarar verdiğine dikkat çeken Büyükuslu, sağlıklı gıda ve suya erişimde yaşanan sorunların gıda erişim adaletsizliğini ortaya çıkaracağını söyledi:
“Dünya, gıda adaletsizliğinin sonuçlarını kitlesel göçler, kaos, kargaşa, çatışma veya savaş olarak yaşayabilecektir. Daha iyi ekonomik koşullara sahip olanların sağlıklı ve yeterli beslenebilmesi, diğerlerinin açlığa ve sağlıksızlığa terk edilmesi bir insanlık ayıbıdır. Gıda israfı yönetilebilir ve engellenebilir bir konudur. Yeter ki bu konuda duyarlılık oluşturulsun ve hükümetler, ilgili organizasyonlar, kurum ve kuruluşlar, sivil toplum örgütleri güçlerini birleştirip gerekli tedbirleri alma, uygulama ve yaygınlaştırma kararlılığını gösterebilsinler.”