İstanbul'da son dönemde yaşanan yoğun yağışlar ve sel felaketleri, iklim değişikliğinin etkilerini net bir şekilde gösteriyor. Bu olaylar, iklim değişikliği nedeniyle atmosferde meydana gelen hava olaylarının İstanbul gibi büyük şehirlerde farklı ve şiddetli bir şekilde hissedilmesine yol açıyor.
İklim değişikliği, fosil yakıtların aşırı kullanımı ve sanayinin ilerlemesi gibi faktörlerle tetikleniyor. Atmosfere salınan sera gazları, atmosferin sıcaklığını artırıyor ve bu da çeşitli hava değişimlerine yol açıyor. İstanbul gibi büyük kentlerde ise bu değişiklikler daha belirgin hale geliyor.
Normal mevsimlerde beklenen yağışlar yerini kuraklığa bırakıyor ya da ani ve şiddetli yağışlar, hortumlar ve güçlü rüzgarlar oluşuyor. Bu durumların birçoğu, son zamanlarda yaşanan sel felaketlerinin ana sebeplerinden biri haline geldi.
İstanbul’daki yağışın neden bu kadar etkili olduğunu ve sele yol açtığını İstanbul Aydın Üniversitesi’nden Meteoroloji Uzmanı Prof. Dr. Güven Özdemir ile konuştuk.
“İklim değişimi hava değişimlerini kaçınılmaz kılıyor”
Prof. Dr. Özdemir, ani hava olaylarının sebebine değinerek, iklim değişiminin nasıl ve neden etkili olduğunu anlatarak söze başlıyor:
“İklim değişimi maalesef atmosferde meydana gelen hava olaylarını farklı şekilde farklı yerlerde kuvvetli hissedilmesine yol açıyor. Bunların ana sebebi fosil yakıtların aşırı bir şekilde kullanımı. Günümüzde sanayinin ilerlemesiyle birlikte fosil yakıtlar çok aşırı bir şekilde kullanılıyor. Bunun etkisi sonucunda atmosfere yayılan gazların sera etkisi yapması ve atmosferin sıcaklığının artmasına neden oluyor. Bu nedenle bazı bölgelerde hava değişimlerini kaçınılmaz kılıyor. Normal mevsimlerde farklılıklar görünüyor. Yağışların yerini kuraklık almaya başlıyor veya çok kuvvetli yağışlar, hortumlar ve hareketliler ile kuvvetli rüzgarlar oluşmasına neden oluyor.”
Ani yağmurun sebebi neydi?
İstanbul’da sele neden olan sağanak, bazı ilçelerin üzerinde aşırı etkili oldu. Bu durum gerçekleşirken İstanbul’un bazı yerleri ise bir damla bile yağış almadı. Özdemir, bu durumun nedenini soğuk hava ve sıcak denizlerin karşılaşmasıyla olduğunu söylüyor:
“Karadeniz üzerinden gelen soğuk hava kütlesi, denizlerimizin sıcak olması nedeniyle hızlı bir şekilde bu sıcak hava ile karşılaştığı için yükselici hareketlerle üst seviyelerde yağışa uygun şekle geldi. Ve bu yağışın uygun şekle gelmesiyle birlikte karaya çıkması kütlenin o bölgelerde Arnavutköy, Bağcılar, Küçükçekmece, Halkalı ve diğer kısımlarda kuvvetli yağışa neden oldu. Rüzgarla birlikte de bu yağışın hızı ve etkisi maalesef çok kuvvetli oldu.”
“Vadilerin olduğu bölgede olması selin şiddetini artırdı”
Selin etkisinin çok etkin olmasının sebebine değinen Özdemir, şehirleşmeyle gelen betonlaşmayı işaret ediyor. Özellikle de yağışın etkili olduğu bölgenin vadiler arasında olmasının bu durumun şiddetini artırdığını da ekliyor:
“Metrekareye 125-130 kilogram, çok kısa bir zamanda, iki saat içerisinde düştü ve tabii ki metropollerin betonlaşması, yüksek binaların bulunması maalesef bu olumsuz etkileri de arttırdı.
Bu kadar kısa bir alanda veyahut da sınırları belirli alanda olmasının ana sebebi İstanbul'un vadileri arasında olması. Bu alan içerisinde yüksek binaların bulunması bu yağışların, bu bölgelerde ve kuzey güney doğrultusunda hareket ettiği için sadece bu bölgelerde meydana geldi. Yani bu bölgelerin dışındaki hava kütleleri o bölgeye göre daha sıcak. Deniz üzerinden gelen de daha bir soğuk hava kütlesinin hızlı bir şekilde o bölgeden deniz üzerinden geçerek nemi de alarak kuvvetli rüzgarla birlikte o bölgede maalesef yağış meydana getirdi.”
Anadolu Yakası’nda neden şiddetli yağmur görülmedi?
Yağmurun özellikle bir bölgede yağmasının diğer bölgelerdeki sıcaklığın ve yüksekliğin farklı olması nedeniyle olduğunu belirten Özdemir, daha sıcak bölgelerin aşırı yağmur aldığını şöyle anlatıyor:
“Yağış bazı bölgelere yağar, bazı bölgelere yağmayabilir. Sokağın bir kısmına yağar. Bir kısmı da yağmayabilir. Veya yüksek seviyelerde kuvvetli yağış olurken aşağıda sıcak havanın olmasından dolayı dediğimiz yani yeryüzüne ulaşmadan buharlaşma olayı olabilir. Yani bulut oluşumu olur. Yatay olarak düşündüğünüzde hava kütlelerinin o bölgede bir kısım bölgede soğuk bir kısım bölgede çok sıcak olabilir. Denizde olduğu gibi. Ve karaya ulaştığında da yağış meydana getirebilir. Kara üzerinde etrafı daha sıcak olabilir. Veyahut da yüksek yükseltiler vardır. Bina gibi tepeler gibi veya dağ gibi oluşumlar olduğu için. Bu da o bölgelerde yağış yapmaz. Eğer rüzgarların dağlara veya yamaçlara dik estiği zamanda diğer kısmında yağışsız veya kuru hava olduğu için o bölgeyi yağışsız hava kitlelerini taşıyacaktır. Halbuki aradaki mesafeye bakarsanız çok kısa bir mesafe vardır. Ama dağın bir yüzü yağışlı diğer yüzü yağışsız olduğu görülebilir. Burada da İstanbul'da da maalesef bir hava koridoru gibi düşünürseniz Karadeniz'den gelen soğuk hava kütlesinin sadece o bölgede etkili olduğunu ve yağmur bulutlarının o bölgede yoğunlaştığını görüyoruz.”
"Uyarılara dikkat edilmeli"
Prof. Dr. Özdemir, son olarak, bu ani yağışlara karşı uyarılara dikkat edilmesi gerektiğinin altını çizerek, bu tür yağışların kış aylarında da kar şeklinde olması beklendiği uyarısında bulunuyor:
"Bu tür olaylarla başa çıkabilmek için dikkatli önlemler alınmalı. Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nün uyarılarına dikkat edilmeli, kriz yönetimi sürekli olarak faaliyet göstermeli, şehir planlaması yeşil alanları korumalı ve sel riski taşıyan bölgelerde altyapı iyileştirmeleri yapılmalıdır. Ayrıca, bu ani yağışların kış aylarında kar yağışına dönüşebileceği unutulmamalıdır. İklim değişikliği ile mücadele ve şehirlerin daha sürdürülebilir hale gelmesi, önemli bir zorunluluktur."