Ankara 24. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Sincan Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'ndeki salonda görülen duruşmada, tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile avukatlar hazır bulundu.
Sanık Abdürrahim Ala, savunmasında, 15 Temmuz gecesi bütünleme sınavı için okulda bulunduğu söyledi.
Yoklama alınmasının ardından koğuşa ders çalışmaya çıktığını belirten Ala, daha sonra yeniden yoklama alınacağının söylenmesi üzerine koğuştan ayrıldığını anlattı.
Ala, şoklama alınacak yere giderken üzerinde eşofman ve terlik olduğunu, toplanma yerine daha önce görmediği Binbaşı Hasan Hüseyin Ecik'in geldiğini ve 20 kişinin kendisiyle gelmesini söylediğini aktardı.
Ecik'e yakın 7. Bölük'te bulunduğu için 20 kişinin içinde yer aldığını ileri süren Ala, "7. Bölük'ün deposundan silah ve yanında getirdiği mühimmatları almamızı söyledi. O sırada kim olduğunu hatırlamadığım bir arkadaşımız Binbaşı Ecik'e ne olduğunu sordu. Binbaşı Ecik de bir bilgisinin olmadığını, sadece söylenenleri yapmamız gerektiğini ifade etti" diye konuştu.
"Kendi askerimize, polisimize mi ateş edeceğiz?"
Daha sonra silah seslerinin geldiğini anlatan Ala, şöyle devam etti:
"Silah seslerini duymamız üzerine okula bir terör saldırısı olabileceğini düşündük. Daha sonra jetler uçmaya başladı. O esnada komutanlar okula geliyorlardı. Ortalık çok karışıktı. Bu sırada Albay İlhami Polat, Hasan Hüseyin Ecik ve birkaç kişi gelip gruba bir şeyler söyledi. Grubun arkasında olduğum için ne söylediklerini anlamadık. Konuşmalardan 'TSK yönetime el koydu' cümlesini işittim. Şaşkınlıkla arkadaşlarla konuşurken, Albay İlhami Polat 'Kendi aranızda konuşmayın, korkacak bir şey yok' demesi üzerine yanımdaki arkadaşım 'Komutanım bir şey yok diyorsunuz ama böyle bir durumda askerle polis karşı karşıya gelmez mi, biz şimdi kendi askerimize, polisimize mi ateş edeceğiz?' diye sordu. Bunun üzerine Polat sert bir dille, 'Siz sadece size verilen emirleri yerine getirin, merak etmeyin' dedi ve yanımızdan ayrıldı."
Üzerine atılan suçları kabul etmeyen Ala, tahliye talebinde bulundu.
"Usulsüz bir emir almadım"
Sanık Duran Baştuhan da darbe girişiminin yaşandığı gece 12.00-01.00 saatlerinde küçük bir grubun kalkışma içinde olduğunu öğrendiklerini ifade etti.
Bu süreç içerisinde komutanlarının usulsüz bir emir vermediğini dile getiren Baştuhan, birlik içerisinden de kimsenin nizamiyeden dışarı çıkmadığını söyledi. Darbecilerle alakası olmadığını iddia eden Baştuhan, beraatini istedi.
"Verilen mühimmatı silahıma takmadım"
Sanık Ali Gümüşoğlu ise darbe girişiminin yaşandığı gece komutanlarına ne olduğunu sorduklarını ve onların da bir şey bilmediklerini ifade ettiğini belirtti.
Komutanlarının kendilerine nizamiyenin iç tarafında beklemesini söylediğini anlatan Gümüşoğlu, "Komutanlarımın dediği yere geçtim. Gecenin ilerleyen saatlerinde Abdullah Beyaztürk tarafından mühimmat ile tanımadığım bir kişi tarafından kompozit başlık ve hücum yeleği getirildi ancak bana verilen mühimmatı silahıma takmadım" ifadelerini kullandı.
Gümüşoğlu, darbe girişimiyle alakasını olmadığını savundu.
Sanıklar Burak Çapoğlu, Mustafa Arslan, Furkan Noyin ve Dursun Yıldırım da savunmalarında suçlamaları kabul etmeyerek, beraat talebinde bulundu.
Askeri öğrenciler savunma yaptı
Savunmasına şehitlere rahmet dileyerek başlayan sanık İbrahim Öztüto, darbe girişiminde bulunanlardan şikayetçi olduğunu söyledi. Öztüto, darbe girişimi gecesi bütünleme sınavı için okulda bulunduğu belirterek, başka hiçbir faaliyette yer almadığını ileri sürdü.
Öztüto, komutanlardan darbe girişimiyle ilgili emir almadığını ifade ederek, darbe yapılacağını ilişkin daha önceden bilgisinin olmadığını söyledi.
Öztüto, FETÖ ile hiçbir ilgisinin olmadığını savunarak, beraatını talep etti.
"Tabur komutanı sandıktan mühimmat almamızı emretti"
Sanık Buğra Han Çetiner de 15 Temmuz günü akşam yoklamasına kadar günün büyük bir bölümünü ders çalışarak geçirdiğini dile getirdi. Akşam yoklamasının yapılmasının ardından odasına gittiğini anlatan Çetiner, bir süre sonra nöbetçi öğrencinin koğuşlar bölgesindeki koridordan "kamuflajlı içtima" diyerek kendilerine seslendiğini aktardı.
Nöbetçi üsteğmenin bir süre sonra kızgın şekilde aşağı inmelerini emrettiğini anlatan Çetiner, bunun üzerine arkadaşlarıyla içtimaya gittiklerini söyledi. Çetiner, içtima yapılan yere gelen Tabur Komutanı Binbaşı Hasan Hüseyin Ecik'in doğrudan depo bölgesine geçtiğini, üsteğmenden depoya açmasını istediğini aktardı.
Binbaşı Ecik'in bir süre depoda kaldığını bildiren Çetiner, "Tabur komutanı, '20 kişi buraya gelsin.' diye emir verdi ve bu emri 3 kez tekrarladı. Bunun üzerine benim de aralarında bulunduğum en yakın ve rastgele olan grup komutanın yanına gittik. Komutanımız sandıktan 3 ya da 5 mühimmat bulunan şarjörlerden almamızı emretti." dedi.
"Türk Silahlı Kuvvetleri yönetime el koydu"
Dışarıdan silah seslerinin geldiğini anlatan Çetiner, tabur komutanın emriyle koşmaya başladıklarını söyledi.
Anafartalar tarafına vardıklarında tabur komutanının "Misafir askeri personel ayrılsın" diye bir kez daha emir verdiğini belirten Çetiner, şöyle devam etti:
"Bu noktada arkadaşlarımızla 'Terör saldırısına karşı koymaya gidiyoruz.' diye düşündük. Arkadaşlarımızla helalleşmeye başladık. Anafartalar taburunun yanındaki cepte düzen aldık. Bir süre sonra bizim bulunduğumuz yere gelen tabur komutanı grubu karşısına alarak konuşmaya başladı. Duyduğum ilk cümle, 'Türk Silahlı Kuvvetleri yönetime el koymuştur.' oldu. Bunu duyunca afalladım. Konuşmasının devamında kurmay başkanının emriyle okulun emniyetini sağlamak amacıyla nizamiyelere dağılmamızı ve sessiz olarak emirleri uygulamamız gerektiğini söyledi. Tabur komutanı bu sözleri söyledikten sonra ortadan kayboldu. Bir daha da kendisini görmedim."
Sanıklardan İlker Yüksel ve Hidayet Güçlü de savunmalarında suçlamaları kabul etmeyerek, beraat talebinde bulundu.
Duruşma yarına ertelendi.
Kaynak: AA