Karadeniz’e kıyısı olan Türkiye, Bulgaristan, Gürcistan, Romanya, Rusya ve Ukrayna tarafından 1996 yılında imzalanan "Karadeniz’in Kirliliğe Karşı Korunması ve İyileştirilmesi Stratejik Eylem Planı" doğrultusunda, planın imzalandığı 31 Ekim günü, "Uluslararası Karadeniz Günü" olarak kutlanıyor.
Bu kapsamda her yıl yapılan etkinliklerle karadan, gemilerden ve atmosferden kaynaklanan kirliliğe dikkat çekilerek, Karadeniz’in korunmasına yönelik farkındalığın artırılması amaçlanıyor.
ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsünün araştırmalarına göre birçok çevresel faktörün tehdit ettiği Karadeniz'de iklim değişikliği kaynaklı deniz suyundaki ısınma derinlere ulaşmaya başladı.
Araştırmalarında elde ettikleri bulguları paylaşan Prof. Dr. Mustafa Yücel, bölgedeki en büyük sorunun iklim değişikliği kaynaklı ısınma olduğunu kaydetti.
Yücel, son 40 yıllık rakamlarla kıyaslandığında bu sonbaharda Karadeniz'de deniz yüzey suyu sıcaklıklarını 2 derece yüksek ölçtüklerini, asıl önemli konunun ise sıcaklığın artık denizin içine sirayet etmesi olduğunu belirtti.
Yüzeyden 80-100 metre derinliğe inildiğinde bulunan soğuk ara tabakayı Karadeniz'in önemli bir fiziksel özelliği olarak nitelendiren Yücel, "2000'li yıllardan önce Karadeniz'de en düşük sıcaklıklar bu ara tabakada oluşur, sonra aşağıya inildikçe sıcaklık artmaya devam ederdi. Kışın suların soğuyarak batmasıyla beraber bu soğuk ara tabaka oluşurdu.
Karadeniz'de yaptığımız 3 boyutlu çalışmalarımız bize denizin içinde de ısınma olduğunu gösteriyor, soğuk ara tabaka giderek ısınıyor. Normalde 7,5-7,6 derece olan sıcaklık, artık hangi mevsimde ölçersek ölçelim 8 derecenin altına inmiyor. Ayrıca ekim ayı yüzey suyu sıcaklık ortalaması 16 dereceden 18 dereceye çıkmış durumda" dedi.
Denizin içindeki ısınmanın, yüzeydeki dinamikleri değiştirdiğine dikkati çeken Yücel, soğuk ara tabakanın bir fren görevi gördüğünü, gücü kırıldığı zaman bu görevin ortadan kalktığını ve bu durumun da yüzeyde sıcaklıkların daha hızlı artmasına ve oksijenin azalmasına neden olduğunu bildirdi.
Sıcaklığın artmasının yabancı istilacı türlerin denize daha hızlı adaptasyonuna da yol açabileceği uyarısında bulunan Yücel, küresel ısınmayla beraber ısınan deniz suyunun, denizlerdeki biyojeokimyasal yapının değişmesinden biyoçeşitliliğe ve kimyasal yapıya kadar birçok alanda etkiler oluşturduğunu dile getirdi.
Karadeniz'deki ısınmanın Marmara Denizi'ni de etkileyeceğine işaret eden Yücel, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Karadeniz'in yüzeydeki ve içerisindeki ısınma, akıntıyla Marmara Denizi'ne daha sıcak yüzey suyu olarak giriş yapıyor ve bu denizin zararlı alg patlamaları ile müsilaj oluşumuna daha yatkın hale gelmesine neden oluyor.
Bu ısınma nedeniyle yıl sonundan itibaren zararlı alg patlaması geri sayımına gireceğiz ve nisan-mayıs ayı gibi pik yapacağını göreceğiz. Bu hadiselerin aralık ve ocak aylarında başlama ihtimalinin yüksek olduğunu bulduk."
Yücel, 1994 yılında Karadeniz'in kıyıdaş ülkeleri tarafından imzalanan Bükreş Sözleşmesi kapsamında Karadeniz'deki kirliliğe karşı bir komisyon kurulduğunu hatırlatarak, bu kapsamda taraf ülkelerin aldığı önlemlerin ve Tuna Nehri kıyısındaki ülkelerin standartlarının yükselmesinin olumlu sonuç verdiğini aktardı.
Alınan önlemler sayesinde azot ve fosfor kirliliğinin azaldığını, oksijensizlikte ise kötüye gidişin durduğunu anlatan Yücel, sözlerini şöyle tamamladı:
"Karadeniz'de alınan önlemlerle hasta komadan çıkarılmış, azot ve fosfor değerleri inmiş, oksijen ve hidrojen sülfür değerleri stabilize olmuş durumda. Ancak kıyılarda lokal kirlilik sorunlarını biz bütün seferlerimizde buluyoruz, bunlar da yine lokal köpüklenme ve müsilaj oluşumu gibi sonuçlara neden oluyor."