Selimiye Kışlası’ndaki faaliyetler ve Üsküdar Çevik Kuvvet'in işgal girişimi davasında, Mahkeme Başkanı Demir, "Kimse sadece dershaneye gittiği için FETÖ’cülükle suçlanmıyor." ifadesini kullandı.
FETÖ'nün darbe girişimi sırasında Selimiye'de bulunan 1. Ordu Komutanlığı'nda yaşananlar ve Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü yerleşkesinin ele geçirilmeye çalışılmasına ilişkin 54’ü tutuklu 128 kişinin yargılandığı davada, sanıkların savunmasının alınmasına başlandı.
Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları karşısındaki binada yer alan binadaki salonda İstanbul 22. Ağır Ceza Mahkemesi'nce görülen duruşmada, sanıkların kimlik tespitlerinin yapılmasının ardından, iddianamenin özeti okundu.
Duruşmada ilk savunmayı yapan tutuklu sanık Ertuğrul Gük, amirlerinin yanıltıcı emirleri doğrultusunda kışlaya gittiğini, kanunsuz emir durumunu fark edince kışladan çıkmak istediğini ve kanunsuz emirleri yerine getirmediğini savundu.
Tayinlerden dolayı 10 Temmuz 2016’da akademinin misafirhanesinde kalmaya başladığını, 12 Temmuz’da Harp Akademileri'nde bir albayın konferans verdiğini, bu konferansta büyük şehirlerde terör eylemlerinin yapılabileceğine dair istihbarat alındığının konuşulduğunu ifade eden Gük, "15 Temmuz günü istihbarattan gelen emirler tebliğ edildi. Her şey göz önüne alındığında terör olayları kanısı bende oluştu. Ahmet Zeki Gerehan sert mizaçlı birisidir. O gün yapılan toplantıya geç kaldığım için katılmadım. Gerehan’ın herkesin önünde bana laf söylemesini istemedim. Aynı gün 15.30'da da toplantı olacağı söylendi. Bu toplantının görev ve atama kapsamında olacağı söylendi. Salonda Zafer Binbaşı terör olaylarının olacağını söyledi. Harekat Merkeziyle istişare edeceğimiz ve terör saldırısı maksadıyla görevlendirildiğimizi söyledi." şeklinde konuştu.
Daha önce İstanbul dışında staj yerlerinde bu şekilde götürüldüklerini ve yazılı bir emrin olmadığını dile getiren Gük, sıkıyönetim ilan edileceğine dair bir bilgisinin olmadığını, askeri lise ve harp okulunda aldığı eğitimlerde emir sorgulanmadığını öğrendiklerini söyledi.
Sanık Gük, "Bana söylenilen terör istihbaratı olduğu ve 1. Ordu Komutanlığı’nda görevlendirildiğimdi. Ben askerim, ast olarak üste itimat ederim. Ben amirin emrini yerine getirmediğim diye hain olarak yargılanıyorum. Ahmet Zeki Gerehan, bana kağıtları toplamamı söyledi. Masada duran kağıtları toplarken sıkıyönetim yazısını gördüm. Tamamını okumadım. Gerehan’a 'sıkıyönetimden bahsediliyor' diye çıkıştım. O sırada Gerehan elini belindeki silahına götürerek, 'emirleri yerine getirin' dedi. Ahmet Zeki Gerehan cep telefonuma el koydu. Kimseyle iletişime geçemedim. Bir gariplik sezdim. Bir ara Ahmet Zeki Gerehan bulunduğumuz salondan çıkınca, nizamiyeye doğru gittim. Çıkmaya çalıştım. Bana çıkışların yasak olduğu söylendi. Geri döndüm, salonda karmaşa hakimdi. Salondan çıkmak istedim, çıkamadım ve emirleri yerine getirmedim." ifadelerini kullandı.
Kendisinin ve arkadaşlarının kumpasa kurban gittiğini öne süren Gük, koskoca karargahı 11 kişinin nasıl işgal edebileceğini sordu. Sanık Gük, 11 kişinin karargahı rehin olmasının mümkün olmadığını, komutanı tarafından terör bahanesiyle kandırıldığını, emirleri yerine getirmediğini savundu.
Mahkeme Başkanı Fikret Demir, "Sen şimdi 'Ahmet Zeki Gerehan, Eyüp Gürler ve Zafer Özlebleci darbeye katılmıştır' diyorsun. Başka katılan yok muydu?" diye sordu. Gük, "Yoktu" yanıtını verdi.
Söz alan 2 tutuklu sanık, kapıda görevli olduklarını ve sanık Ertuğrul Gük’ün dışarı çıkmak istediğini görmediklerini dile getirdi.
''Kimse sadece dershaneye gittiği için FETÖ'cülükle suçlanmıyor''
Sanık Osman Erim de savunmasında, 14 aydır tutuklu olduğunu belirterek, üzerine atılı suçlamaları kabul etmediğini söyledi.
Erim'in doğumundan itibaren hayatını anlatmaya başlaması üzerine Mahkeme Başkanı Demir, "Daha önceki davalarda da bu şekilde savunma yapılıyor. Yargılamanın bu bilgilerle ilgisi yoktur. Bu tür bilgilerin verilmesine gerek yok." dedi.
FETÖ üyeliğiyle suçlandığını dile getiren Erim, FETÖ’cülerin kendi adamlarını kayırdığını, bu kayırmaya tabi tutulmadığını göstermek için bunları söylemek istediğini dile getirdi.
Mahkeme Başkanı Demir'in kimin nerede çalıştığına göre FETÖ’cü olup olmadığının belirlenemeyeceğini söylemesi üzerine, bazı sanık avukatları buna itiraz ederek, dershaneye gidenlerin FETÖ’cülükle suçlandığını ileri sürdü.
Başkan Demir de, "Bir pamuk ipliği düşünün, çekerseniz kopar. Başka pamuk ipliğiyle birleşirse kopmaz. Kimse sadece dershaneye gittiği için FETÖ’cülükle suçlanmıyor." ifadesini kullandı.
Erim, savunmasının devamında, FETÖ’cü olduğuyla ilgili herhangi bir şüpheye düşülecek bir durumun olmadığını, Bylock, Eagle kullanmadığını, sosyal medya hesabının bile bulunmadığını savundu.
Darbe girişimi günü kendisine verilen emirlerin suç teşkil etmediğini öne süren Erim, amirlerinin kendisini böyle bir yanlışa çekeceğini düşünmediğini ve emir komuta zinciri içerisinde sinsi planlarla kullanılmak istendiğini belirtti.
Sanığa ''Hulusi Akar'' sorusu
Fikret Demir, savunmasını tamamlayan Erim'e, "Savunmanda Zafer Özleblebici’ye 'Binbaşı Zafer', Ahmet Zeki Gerehan’a ise 'Albay Ahmet Zeki Gerehan' şeklinde bahsediyorsun. Genelkurmay Başkanı’ndan ise 'Hulusi Akar' diye bahsediyorsun. Bunları iyi bir asker olmandan dolayı mı yoksa birileriyle hareket etmenden dolayı mı söylüyorsun?" sorusuna, "Gayri ihtiyari bir durumdur." cevabını verdi.
Tutuklu sanık Harun Özdemirci ise savunmasında, 15 Temmuz’da öğrenci subaylarının amfide toplanılmasının söylendiğini, kendisinin ve 8 arkadaşının Zafer Özleblebici’nin emrine girecek kişiler olarak isimlerinin okunduğunu ifade ederek, "Zafer Özleblebici, Kara Kuvvetleri’nden gelen emirle terörle ilgili olarak 1. Ordu Komutanlığı’na hareket etmemiz emredildi." şeklinde konuştu.
Ahmet Zeki Gerehan’ın kendisini yanlış yönlendirdiğini, emirlerinin yanıltıcı emir olarak değerlendirilmesi gerektiğini savunan Özdemirci, şunları söyledi:
"Zafer Özleblebici ve Ahmet Zeki Gerehan ile birlikte Selimiye’ye gitmek için hareket ettik. Yol boyunca sürekli telefonla meşgullerdi, bizimle konuşmadılar. Nizamiyeye ulaşınca Harekat Merkezine gittik. Gerehan bize İstanbul haritası vererek, birleştirmemizi istedi. Büyük salonla iritbatım olmadı. Neler olup bittiğini sorduğumda ise 'Siz işinize bakın' diye cevap aldım. Odada televizyon da yoktu. Gece boyunca sıkıyönetim ve darbe sözleri duymadım. Sabaha doğru uçakların alçak uçuşlarını duyunca bir şeylerin yanlış gittiğini düşünmeye başladım. Nöbetçilerden dolayı kışladan dışarı çıkamadım."
Duruşma, sanık Harun Özdemirci'nin savunmasına devam edilmek üzere yarına ertelendi.