Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Genelkurmay Karargahı'nda yaşanan eylemlere ilişkin, aralarında sözde Yurtta Sulh Konseyi üyelerinin de yer aldığı 221 sanığın yargılandığı davanın bugünkü duruşmasına sanık savunmalarıyla devam edildi.
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya tutuklu ve tutuksuz sanıklar, müştekiler ve tarafların avukatları katıldı.
Darbe girişimi gecesi, Genelkurmay Başkanlığı Bilgi İşlem Dairesinde subay olarak görev yapan ve saat 22.45 sıralarında, Genelkurmay Karargahı kuzey nizamiye kısmında elindeki uzun namlulu silahla beklediği kameralara yansıyan sanık eski Yüzbaşı Ali Çakır savunma yaptı.
FETÖ ile bağının bulunmadığını, dershanelerine gitmediğini, eşi dışında kimsenin önünde eğilmediğini savunan Çakır, askeri lise ve harp okulundan mezun olduğu 2004'ten darbe tarihine kadar mesleğine devam ettiğini anlattı.
Çakır, Genelkurmayda bilgi işlem personeli olarak darbe girişiminden iki ay önce görevlendirildiğini, darbe gecesi sivil bir grupla, halkla karşı karşıya kalmadığını, kimseye emir vermediğini, kimseden emir almadığını, kimseye ateş etmediğini iddia etti.
Ağustos'ta yapılacak Yüksek Askeri Şura (YAŞ) toplantısı hazırlıkları nedeniyle sürekli mesaiye kaldıklarını, akşam saatlerinde alarm emri verildiği ve karargaha saldırı beklendiği yönünde haberlerin geldiğini ileri süren Çakır, nizamiye bölgesinin takviye edilmesinin birinci başkanının emri olduğunun söylendiğini savundu.
Ali Çakır, bunun karargahtaki rütbeli bir grup tarafından söylenmesi üzerine, herkesin güvenlik takviyesi nedeniyle silah aldığını, kendisinin de silahlıktan aldığı silahla rastgele kuzey nizamiye bölgesine gittiğini ileri sürdü.
"Genelkurmay Başkanının emri var" dendiğinde bunu sorgulamalarının mümkün olamayacağını söyleyen Çakır, silah alan birkaç kişinin güney nizamiyeye gideceğini söylemesi üzerine, 21.15-21.30 saatlerinde Kumrular Caddesi tarafındaki kuzey nizamiyeye geçtiklerini belirtti.
Kuzey nizamiye tarafında vatandaşların bulunmadığını, kimseyi görmediklerini iddia eden Çakır, bu sırada elinde silahla nizamiyeden boş alana bakarken görüntüsünün kameraya yansıdığını ve bu anın iddianameye konulduğunu ifade etti.
Televizyon izleyemediklerini, cep telefonlarının yanlarında olmadığını, yanındakilerin de hiç bir şeyden haberdar olmadığını savunan Ali Çakır, ardından Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı ve ÖKK personelinin geldiğini, bu ekibin desteğe geldiğini düşündüklerini dile getirdi.
Bunun ardından amirlerinden bilgi almak için nizamiyeye gittiğini, kapı kilitli olduğu için giriş yapamadığını, sosyal tesislerin içinden nizamiyeye giriş olduğunu bildiği için buraya yöneldiğini anlatan Çakır, şöyle devam etti:
"Sosyal tesislerden giriş yaptım, içeride bütün ışıklar kapalıydı, Genelkurmaya yeni gelenler aydınlıkta bile kaybolurlar, ben de yeni gelmiştim, şubemin yolunu bulamadım, hafif ışık geliyordu, ışığı takip ettim, tüm ışıkları açık olan bir koridorun başına geldim saat 01.03 civarı. Bu sırada Cemil Turhan'ı gördüm, olanları anlattım. 'Sen silah bırak, şubeye git' dedi. Arkamdan başka biri, 'Alın şunun silahını' dedi. Birisi geldi silahımı aldı. Bu sırada bulunduğum yerin adını bilmiyorum komuta katıymış. Bu saatten sonraki kamera görüntüleri izlenirse bunlar görülecektir. Beni oradaki boş odalardan birine yönlendirdiler, kapı kapalı içeride kaldım, çatışma sesleri vardı, hala terör saldırısı diye düşünüyordum. Saat 03.30 gibi dışarı çıkmak istedim, izin vermediler. Buna rağmen iddianamedeki, 'tüm gece boyunca silahlı olarak darbe faaliyetlerine katıldığım' şeklindeki cümleleri kabul etmiyorum. Sabah 08.00-09.00 saatlerinde odadan çıktım. Koridordaki odalardan birinde televizyon açık kalmıştı, darbe girişimi haberlerini gördüm. Şoka girmiş gibi oldum, bir an önce bölgeyi terk ettim. Koridorda gezdim, şubemi buldum. Odama girdim, sabah odamdaki internetten gece olanları izledim."
Duruşma savcısı Aytekin Cenikli, keşmekeşliğin disiplinsizliği ifade ettiğini belirterek, "Bir yere saldırı yapıldığı zaman bir sivilin davranışıyla subayın davranışının farklı olması lazım. Neden planlama yapmadan kuzey nizamiyeye gittiniz? Kimden emir aldınız?" sorusunu yöneltti.
Sanık Çakır, orada bulunan rütbelilerin, bunun Birinci Başkanın emri olduğunu söylediğini, bunu söyleyenleri ismen tanımadığını savundu.
Savcı Cenikli'nin, "Komuta katında böyle elinizde silahla dolaşmak askeri edep ve ahlaka uyar mı? Komutanınız sizi bu şekilde görse uygun olur mu?" sorusuna karşılık Çakır, "Görsem 'Efendim emriniz olduğu söylendi' diye kendisine söylerdim. Şubeme gitmeye çalışıyordum. Bilmediğim bir kapıdan girdim. Komuta katına tesadüfen ışığı takip edip geldim." dedi.
Bir başka soru üzerine geri görevde olduğunu ancak komutanın emri olunca sorgulamadan silah aldığını ileri süren sanık Çakır, silahların düzen içinde verildiğini iddia etti.
Annesinin Bank Asya'da hesap açtığının belirtilmesi üzerine de Çakır, "Bilseydim açtırmazdım. Ayrıca annemin açtığı hesabın beni ilgilendirmeyeceğini düşünüyorum." ifadelerini kullandı.
Helikopterlerin atış yaptığını görüp görmediği sorulan Çakır, sesleri duyduğunu ancak çatışmayı ve helikopterleri görmediğini iddia etti.
Bazı şehit yakınları ve gazilerin avukatı Fatih Atalay, Çakır'ın, sanık Kadir Bozan'ın savunmasının hislerine tercüman olduğu yönünde ifadeler kullandığını hatırlatarak, "Kadir Bozan bizim gözümüzde çok güzel bir örgüt müdafaası yaptı. Siz de örgütü ve örgütün talimatı doğrultusundaki savunmayı kabul ettiniz." dedi.
Bunun üzerine Çakır, örgüt savunması ithamını kabul etmediğini söyledi.
Avukat Atalay'ın atıfta bulunduğu sanık Bozan, önceki gün yaptığı savunmada kendisini, Fransa'da 1894 yılında haksız yere casuslukla suçlanarak vatan haini ilan edilen ve 12 yıllık yargılamalar sonunda aklanan Yüzbaşı Alfred Dreyfus'a benzetmişti.
Çakır, darbeyi kimin yaptığı yönündeki soru üzerine ise "Bu yorum tamamen basının önümüze koyduklarıyla olur. O akşam bir şey görmediğimi söyledim. Bunlarla söylemem mümkün değil." diye konuştu. Sanık Çakır, darbeyi kimin yaptığı tespit edildiğinde onlardan şikayetçi olacağını söyledi.
FETÖ elebaşı Fetullah Gülen hakkında ne düşündüğü sorulan Çakır, "Gülen beni hiç ilgilendirmez. Niye bana soruyorsunuz? Gülen'e laf atmak zorunda hissedenler zamanında onu övenlerdir." ifadesini kullandı.