Trakya Üniversitesi (TÜ) Çevre Sorunları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü ve Biyoloji Bölümü Hidrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Belgin Elipek, küresel iklim değişikliğine bağlı gelişen kuraklığın su kaynaklarını olumsuz etkilemeye devam ettiğini vurguladı.
Dünyanın yüzde 70'nin sularla kaplı olmasına rağmen bu oranının yüzde 97'sini okyanus ve deniz gibi tuzlu su kaynaklarının oluşturduğunu anımsatan Elipek, "Geriye kalan yüzde 3'lük kısmın yüzde 67'si de buzullar içerisinde donmuş halde. Ancak küresel ısınmanın etkisiyle buzulların erimesi bu tatlı su rezervinin tuzlu sulara karışması anlamına ve dünyanın tatlı su rezervini kaybetmesi anlamına geliyor. Bu bakımdan insanlığın kullanabileceği tatlı su rezervi kaynağı oldukça düşük" dedi.
Elipek, kuraklığın etkisiyle azalan yer üstü su kaynaklarının önemli bölümünün kirlilikle birlikte kullanılamaz hale geldiğine dikkati çekti.
Yüzeysel su kaynaklarının kullanılamaz hale gelmesiyle yer altı su kaynaklarına yönelim olduğunu aktaran Elipek, "Kuraklıkla beraber yer üstü su seviyelerinin düşmüş olması tarımsal üretimde yer altı sularının kullanımını doğuruyor. Bu da çok hızlı şekilde yer altı suyu depolarının azalmasına neden oluyor" sözlerini kullandı.
Elipek, kuraklığın etkisiyle azalan tatlı su kaynaklarının bilinçli ve tasarruflu kullanılması gerektiğini vurguladı.
"Su yoksa besin de yok"
Suyun en çok kullanıldığı tarım sektöründe klasik sulama yöntemlerinden vazgeçilmesi tavsiyesinde bulunan Elipek, "Gıda sektörü suya dayalı yapılıyor. Su yoksa besin de yok. Artık klasik alışılagelmiş sulama yöntemlerini modernize ve revize etmemiz gerekiyor. Çiftçilerimizi bu konuda bilinçlendirerek tarımsal arazilerde su kullanımını daha dikkatli yapmamız gerekiyor" diye konuştu.
Elipek, yer altı suyu çekimlerinin kontrol altına alınması, söz konusu kaynakların uzmanlar tarafından tespit edilerek doğru şekilde kullanılmasının susuzluğun önlenmesi açısından önemli rol oynadığını dile getirdi.
Tatlı su deposu olan yer altı su kaynaklarının dolması için süreye ihtiyaç olduğunu anlatan Elipek, şunları kaydetti:
"Göllerde bir kullanılabilir hacim, bir de ölü hacim dediğimiz asla su çekilmemesi gereken bir seviye var. Göller bu seviyeye ulaşmadan yapılan şey genellikle içme ve kullanma sularını yer altı sularından temin etmek. Ancak son zamanlarda yer üstü su kaynaklarındaki azalma gerek çiftçileri gerekse de şehirlerdeki içme suyu sağlayan kurumları yer altı sularına yönlendiriyor. Böyle olunca yer altından suyu çekebildiğiniz seviye daha da aşağılara iniyor. Özellikle Trakya'da 400 metrede suya ulaşıldığı belirtilirken şimdi bu seviye daha da aşağılara inmiş durumda. "
"Aşırı yağışlar yer atlı su kaynaklarımızın dolması anlamına gelmiyor"
Yer altı su depolarının hemen dolmadığına işaret eden Elipek, "Yağmur yağdığında yer altı sularına girip oraları doldurması için belli bir sürece ihtiyaç var. Önce yavaş yavaş emilmesi gerekiyor topraktan, daha sonra buradan süzülerek, damıtılarak temiz su olarak yer altı su kaynaklarımızı doldurması gerekiyor. Bu da bir süreç istiyor. Bizim için seller, taşkınlar ya da aşırı yağışlar yer atlı su kaynaklarımızın dolması anlamına gelmiyor" ifadelerini kullandı.