Çeşitli sivil toplum kuruluşlarının üyeleri ve temsilcileri, aileler ile vatandaşlar, Türk bayraklarıyla Saraçhane Parkı'nda toplandı.
Yaklaşık 400 sivil toplum kuruluşunun destek verdiği etkinlik için bir araya gelen kalabalık, "Dursun bu hayasızca akın", "Aileyi korumak milli güvenlik meselesidir", "Sosyokültürel teröre dur de" , "Ailemize anayasal koruma istiyoruz" , "Aileye savaş açanlara geçit verme", "Aile hedefte, başını çevirme", "Çocuklar için sesini yükselt" yazılı dövizler taşıyarak LGBT dayatmasına karşı sloganlar attı.
Alanda oluşturulan ekranda uzmanların cinsiyetsizleştirmeye yönelik konuşmalarının yer aldığı video gösterimi yapıldı.
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, yaptığı konuşmada, dünyada insanlığın spor, medya ve müzik kullanılarak uyutulduğunu söyledi.
Bu uykuyu bozan çok önemli bir olayın olduğunu belirten Tarhan, "Bu olay, ciddi bir farkındalık oluşturdu ve kafalardaki soru işaretlerine daha açıklık getirdi. Bu olay, Haziran 2024 tarihinde Fransa'da Olimpiyat açılışındaki o cinsiyetsizlik propagandasının aslında küresel bir proje olduğu ve küresel çeteler tarafından bunun organize edildiğini yani organize bir kötülükle insanlığın karşı karşıya kaldığını gördük” dedi.
Bugünkü cinsiyetsizlik propagandalarının temelinin 1960’taki aile planlaması politikalarıyla atıldığını dile getiren Tarhan, "Aile planlaması adı altında başlayan propagandaları yöneticilerimiz fark edemedi. Aile kurumu zayıflasa da hala en sağlıklı kurum. Şu anda hiç vakit geçmiş değil. Şu anda farkına varılırsa eğer kendi cinsiyetiyle barışık çocuklar yetiştirebilirsek torunlarımızı, çocuklarımızı kurtarabileceksiniz" ifadelerini kullandı.
Tarhan, konuşmasını şöyle tamamladı:
"Paris Olimpiyatları'ndaki cinsiyetsizlik propagandasını yapan küresel çetelerle şu anda Gazze'de soykırımı destekleyen çeteler aynı çeteler. Bu kötülük çetelerine karşı cinsiyetsizlik propagandası, ahlaka aykırı ırk propagandası, sapkınlık propagandası, gençliğimizi yozlaştırmak isteyen, aileyi çözmek ve çöktürmek isteyen bu propagandaya karşı 'Yaşasın zalimler için cehennem' diyorum."
Sanatçı Ali Nuri Türkoğlu da kimsenin ahlak bekçisi olmadıklarını vurgulayarak, "Biz, çocuklarımızı, neslimizi, kültürümüzü, insanlığın geleceğini kurtarmak, korumak için teyakkuza geçmiş bir kalabalık, büyük bir aileyiz" dedi.
Türkoğlu, Türkiye'nin manevi bir kale olduğunu bilen lobilerin hedefinde olduğuna işaret ederek, "Geçen sene yaptığımız vurguyu ve ondan önceki sene yaptığımız vurguyu yeniden yapıyoruz. Kimsenin ahlak bekçisi değiliz ama kendi ahlakımıza, çoluğumuza, çocuğumuza dokundurtmuyoruz. Büyük aileyi büyütmeye ve ailemize sahip çıkmaya devam ediyoruz" ifadelerini kullandı.
2023'te Müslüman olan Macar aktivist Reka Szilagyi de Allah’ın kadını anne, erkeği baba olarak yarattığını ifade ederek, "Başka bir düzenleme olamaz. Allah onu mükemmel yarattı ve kimsenin onu dönüştürmeye hakkı yok" diye konuştu.
Szilagyi, "Küçük erkek çocuklar önce erkek, sonra baba olacaktır. Küçük kızlar önce kadın, sonra anne olacaktır. Biz, sakallı kadın, mini etekli erkek istemiyoruz çünkü işler böyle yürümez. Allah onları böyle yaratmadı." ifadelerini kullandı.
Cumhuriyet Kadınları Derneği (CKD) Başkanı Tülin Oygür, "Halkımız, LGBT propagandasını ve örgütlenmesini yasaklayan bir kanun çıkarılmasını bekliyor. LGBT hareketinin eş cinsel veya transseksüel bireylerin sözde insan haklarını savunma meselesi olmadığını biz biliyorduk." dedi.
Paris Olimpiyatları’nda yaşananları hatırlatan Oygür, "Bu yaz Paris Olimpiyatları’nda LGBT'nin bütün hayasızlıkları sergilendi de bu gerçeği görmek istemeyenlerin gözlerine sokulmuş oldu." diye konuştu.
Oygür, şunları kaydetti:
"'Cinsiyet doğuştan gelmez, cinsiyet toplumsal yaşamda öğrenilir. Yüzün üzerinde toplumsal cinsiyet vardır. Kadın ve erkek cinsiyetleriyle ve ilişkisinin normal, doğal olduğunu kabul etmek yanlıştır. Bu hatadan dönülecektir.' diyorlar. İşte böyle bir ideolojinin propagandası ve örgütlenmesiyle ergenlerimiz ve gençlerimiz cinsiyetlerine yabancılaştırılıyor, kendi bedeniyle kavgalı hale geliyor. Bu durum gençlerimizde bunalımları, intiharları, madde ve alkol bağımlılığını tetikliyor. Şiddet eğilimini kışkırtıyor.
Çocuk ve gençlerimizin LGBT ve diğer yozlaşmış kültürel ögelerle tutsak alınması demek, kutsal aile kurumumuzun ve milli devletimizin yok edilmesi demektir."
Oygür, küresel bir saldırıyla karşı karşıya kalındığını belirterek, "Bu saldırının örgütler ve dernekler tarafı var. Medya, dijital dünya tarafı var. Ticari yaptırım, ekonomik baskı tarafı var. Bu, böyle bir saldırı. Böylesine devasa bir saldırı ancak devletin alacağı tedbirlerle ve kararlı mücadele adımlarıyla püskürtülebilir. Bakın bunu bilen 24 devlet, LGBT’yi yasaklayan kanunlar çıkarttı. Türkiye, 25'incisi olacak." diye konuştu.
Yurt Dışındaki Filistinliler Halk Kongresi Türkiye Temsilcisi Muin Naim, Gazze'den selam getirdiğini söyledi.
Gazze’de kadın ve çocuk hakları adı altında terbiyesizliğin yayılmaya çalışıldığını belirten Naim, "Ancak bu oyunun farkında olan Filistinli kahramanlar buna karşı dirayetli ve temkinli olup planlarını suya düşürdüler çünkü bu direnişin arkasında aile var çünkü bu direnişin arkasında toplum değerleri var, milli değerler var. Filistinli aileleri yok etmek için, parçalamak için çalışan bu lobi, soykırımcı, katil terör örgütü İsrail'in bugün de arkasında durmaktadır. Uyanık olalım. Birlik olalım ve karşılarında dik duralım." ifadelerini kullandı.
Konuşmaların ardından kalabalık, Beyazıt Meydanı'na kadar sessiz yürüyüş gerçekleştirdi.
Burada avukatlar Elif Nur Güvençer, Ali Ceylan, Alper Yılmazlar ve Asiye Baytürk tarafından basın açıklaması dönüşümlü okundu.
Basın açıklamasında Saraçhane’den Beyazıt’a sessizce yürüyen insan selinin son yılların en güzel aile fotoğrafını verdiği dile getirildi.
LGBT propagandası ve dayatmasının insanlığın varoluşuna yönelen tehdit olduğuna işaret edilen açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
"Güçlü aile yapısını tahrip etmeye yönelik saldırılar düzenleyen emperyalist küresel odaklar, çarpık ve marjinal ilişki biçimlerini birçok araçla dayatıyor. Akademi, eğitim, hukuk, medya, kültür sanat, spor, iş dünyası, toplumların ahlak ve hukuk felsefeleri işgal edilerek hayatın her alanı LGBT propagandası ve dayatmasıyla esir alınmaya çalışılıyor."
Toplumsal cinsiyet eşitliği ideolojisinin kadına karşı şiddet olduğu belirtilen açıklamada, "Bu yüzden toplumsal cinsiyet kavramı, mevzuattan silinmelidir." değerlendirmesinde bulunuldu.
Açıklamanın devamında şunlar kaydedildi:
"Kadını, erkeği, gençleri, çocukları ve temelde aileyi hedef alan bu sosyokültürel terör, tüm kirli faaliyetlerine rağmen hiçbir ahlaksızlığını ve suçunu temize çıkaramayacaktır. Dün gökkuşağımızı çalanlar, bugün insanlık onurumuzu çalamayacaklar. Annelerimizle, babalarımızla, büyüklerimizle, gençlerimizle gövdemizi siper etme ve bu hayasızca akını durdurma azim ve kararlılığına sahibiz. Büyük Aile Platformu olarak, insanlığın geleceği için LGBT sosyokültürel terörüne karşı verdiğimiz haklı mücadeleyi gerekli önlemler alınana kadar sürdüreceğiz."