Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın geçtiğimiz hafta Yunanistan'a yaptığı tarihi ziyarette Lozan Antlaşması ile ilgili açıklamalar öne çıktı. Bir Türk cumhurbaşkanının 65 yıl sonraki bu ilk ziyaretinde Erdoğan, Lozan'ın güncellenmesi gerektiği görüşünün altını çizdi. Yunanistan Cumhurbaşkanı Prokopis Pavlopoulos'a göre ise antlaşmanın güncellenmesine gerek yok.
Ancak Türkiye, hem Batı Trakya'da yaşayan Türklerin sıkıntılarına hem de Ege Denizi'ndeki ihtilaflara dikkat çekiyor. Peki 24 Temmuz 1923'te imzalanan Lozan Antlaşması'ndaki en önemli başlıklar neler? Lozan ne diyor, antlaşmanın taraflarından Yunanistan neleri uygulamıyor? Türkiye hangi sıkıntılardan rahatsız?
Batı Trakya'daki Türklerin sorunları ve müftülük seçimi
Lozan'ın Batı Trakya'daki Türkler ve Ege Denizi'ndeki adalarla ilgili düzenlemeleri, adalarla bağlantılı olarak Ege Denizi'nde ortaya çıkan sorunlar öne çıkıyor.
Atina yönetimi, Batı Trakya’yadaki Türkler için sadece “Müslüman azınlık” diyor, bu kişilerin “Türk” olduğunu reddediyor. Buna gerekçe olarak da Lozan Antlaşması’nda “Müslüman azınlık” denilmiş olmasını gösteriyor.
Atina'nın amacı Batı Trakya Türklerine Türk olduklarını zamanla unutturmak yani asimilasyon.
Müftü seçimi de bu açıdan önemli. Hem Lozan hem 1913 tarihli Atina Antlaşması Türk azınlığın kendi müftülerini seçme hakkını veriyor.
Batı Trakya diye adlandırılan bölge; Gümülcine, İskeçe ve Dedeağaç şehirlerini kapsıyor. Burada yaklaşık 150 bin Müslüman Türk yaşıyor. Türkiye için buradaki sıkıntının temelinde başmüftülüğün durumu var. Türkiye, Batı Trakya'da başmüftünün seçimle değil, atanarak gelmesine tepkili. Türkiye, Lozan ve bu konuyu kapsayan diğer uluslararası anlaşmalara göre başmüftünün, yetki alanındaki Müslümanların oylarıyla seçilmesi gerektiği görüşünde. Ancak Yunanistan, 1985 yılına kadar seçim sistemini uygulamış olsa da bu tarihten sonra başmüftüyü atamaya başladı. Atina kendi atadığı müftüleri kabul ettirmek istiyor.
Eğitimde engellemeler
Batı Trakya'daki Türkler eğitimleriyle ilgili de çeşitli sorunlarla karşı karşıya.
Çift dilli azınlık anaokulları açılmasına izin verilmemesi bunlardan biri. Yunanistan’da 2007'de yapılan mevzuat değişikliği gereği, ilkokul öncesi anaokul da zorunlu hale getirildi ve bu değişiklik, 2011-2012 eğitim-öğretim yılından itibaren azınlık okulları için de uygulanmaya konuldu. Ancak Türklerin Lozan’dan kaynaklanan eğitim hakları çerçevesinde, Türkçe eğitim almalarını sağlayacak çift dilli anaokulu açılması talepleri, Yunan makamlarınca 2011'den bu yana cevapsız bırakılıyor.
Ayrıca Yunan hükümetinin idari reform çalışmaları kapsamında, 2011'den beri Batı Trakya’daki Türk azınlığa ait onlarca ilkokul kapatılmış ve/veya birleştirilmiş durumda.
Türk veliler bunu, azınlık öğrencilerinin Yunan devlet okullarına gönderilmesini amaçlayan bir adım olarak görüyor.
Azınlık okullarının yetersizliği ve yeni azınlık okullarının açılışına izin verilmemesi de eğitimde Türklerin karşılaştığı engellemelerden biri.
Mevcut azınlık okullarında da nitelikli öğretmen kadroları görev yapmıyor.
Ege Denizi'ndeki anlaşmazlıklar
Ege Denizi ile ilgili sorunların başında karasuları ve kıta sahanlığı var.
Lozan Antlaşması, Türkiye ve Yunanistan için karasularının 3 mil olması esası üzerine şekillendi. Yunanistan 1936 yılında çıkardığı kanunla karasularının 6 deniz mili olduğunu kabul etti.
Türkiye de, Ege Denizi'nde karasularının genişliğinin 6 mil olduğunun altını çiziyor. Ancak Yunanistan uluslararası deniz hukuku kapsamında bunu 12 mile kadar çıkarma hakkına sahip olduğunu iddia ediyor.
Ege Denizi'nde kıta sahanlığının sınırları ise belirlenmiş değil.
Türkiye ayrıca Yunanistan'ı Ege Denizi'nin doğusundaki adaların "silahsızlandırılmış statüsüne" aykırı davranarak Lozan Antlaşması ve diğer ilgili uluslararası hukuk düzenlemelerini ihlal etmekle suçluyor.
Ege adaları
Ege adalarının hukuki statüsünü belirleyen en önemli belge de Lozan Antlaşması. Antlaşmanın 12. maddesinde, Türk hakimiyeti ismen sayılarak teyit edilen adalar, Türk hakimiyeti üç mil ilkesine göre teyit edilen adalar, ismen sayılarak Yunanistan’a devredilen adalar ve Şubat 1914 tarihli Altı Büyük Devlet kararı ile Yunanistan’a devredilen adalar konusu hükme bağlanmış durumda. 15. maddesinde ismen sayılarak İtalya’ya devredilen adalar, ismen sayılan adalara tabi olarak devredilen adacıklar konusu da belirleniyor.
Lozan’ın 16. maddesinde ise Türkiye’nin 12 ve 15. maddede belirtilen adalardaki her türlü hak ve sıfatlarından vazgeçtiği bildiriliyor. Ancak bu maddede Türkiye, aynı zamanda bu adaların geleceği konusunda alınacak kararların taraflarından biri olarak zikrediliyor.
Yunanistan’ın Ege’de egemenlik konusunda referans gösterdiği belgelerden biri de 4 Ocak 1932 tarihli Türk-İtalyan sözleşmesi. Yunanistan bu sözleşme hükümlerine göre Türkiye’nin haklarından vazgeçtiğini iddia etse de, iç hukuk süreci tamamlanmadığından bu sözleşme geçerli bir belge değil.
Yani Kardak kayalıkları Yunanistan’a bırakılmış bir toprak parçası değil.
Lozan Antlaşması
Kurtuluş Savaşı'nın ardından imzalanan Mudanya Ateşkes Antlaşması'nı Ankara'daki Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) hükümeti, İngiltere, Fransa ve İtalya imzaladı. Bu antlaşmanın ardından Ankara hükümeti, Ekim 1922'de toplanacak barış konferansına davet edildi. Mektupta, Lozan'da toplanacak konferansın amacı "Doğu'da savaşa son verecek bir antlaşmanın yapılması" diye yer aldı.
Konferansa Ankara hükümetiyle birlikte İstanbul'daki saltanat yönetiminin temsilcileri de davet edilmişti. Bunun üzerine TBMM, 1 Kasım 1922'deki oturumunda saltanatı kaldırdı. Ankara hükümeti Lozan'da İsmet İnönü başkanlığındaki heyetle yer aldı.
Anlaşmazlıkların çözülmesinin ardından 24 Temmuz 1923'te antlaşma imzalandı. Antlaşmaya İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya ve ilerleyen yıllarda kurulacak olan Yugoslavya'nın temelini oluşturan Sırp, Hırvat ve Sloven Krallığı da imza attı.
Lozan, 6 Ağustos 1924'te yürürlüğe girdi.
Antlaşma ile Türkiye'nin bugünkü sınırları büyük ölçüde çizilmiş oldu. Türkiye, aralarında Midilli, Sakız ve Sisam'ın da olduğu bazı adaları Yunanistan'a verirken 12 ada üzerindeki haklarından da feragat etti. Bozcaada ve Gökçeada'nın kontrolü ise Türkiye'ye bırakıldı.
Ayrıca Türkiye'de yaşayan gayrimüslimler azınlık olarak tanımlanırken, Batı Trakya'daki Türk toplumuna da azınlık statüsü verildi.
Kaynak: TRT Haber, Anadolu Ajansı, Lozan tutanakları