İstanbul Teknik Üniversitesinden (İTÜ) yapılan açıklamaya göre, 17 Ağustos 1999'da saat 03.02'de meydana gelen ve yaklaşık 45 saniye süren 7,4 büyüklüğündeki depremin üzerinden 20 yıl geçti.
Merkez üssü Kocaeli'nin Gölcük ilçesi olan ve tüm Marmara'yı sarsan, İzmir ve Ankara'yı da etkileyen depremde 17 bin 480 kişi hayatını kaybederken 48 bin 901 kişi de yaralandı. Resmi verilere göre yüz binlerce konut ve iş yerinde hasar oluştu.
İTÜ'nün, Jeoloji ve Jeofizik mühendisliği bölümleri ile Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsünde deprem konusuna çok sayıda araştırma yapılıyor.
Açıklamada görüşlerine yer verilen, Marmara Denizi ve etrafında Kuzey Anadolu Fayı üzerine ulusal ve uluslararası birçok projede hem yürütücü hem de araştırmacı olarak çalışan İTÜ Jeoloji Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ziyadin Çakır, 17 Ağustos 1999 Marmara depreminin ardından Fransa-Türkiye iş birliği ile TÜBİTAK tarafından da desteklenen proje kapsamında, hassas mesafe ölçen cihazlarla Marmara Denizi tabanındaki fay hareketliliğin anlık olarak incelendiğini ifade etti.
'Deprem her an olabilir, zamanı belirlenemez'
Prof. Dr. Çakır, fay üzerindeki gerilimin her geçen gün arttığını belirterek, "Fayın iki tarafında yer alan Avrasya ve Anadolu levhaları manto üzerinde kesintisiz olarak birbirine zıt yönde kayıp gitmekte ve fay üzerine gerilimi arttırmaktadır. Bu nedenle zaman geçtikçe oluşacak depremin büyüklüğü de nispeten artmaktadır." ifadelerini kullandı.
Depremin her an olabileceğini, ancak zamanının belirlenemeyeceğini vurgulayan Çakır, Kuzey Anadolu Fayının Marmara Denizi içinde çoklu fay parçalarına ayrıldığını ve bu parçaların bazılarının depremlerin ilerlemesine engel olabilecek özelliği bulunduğunu kaydetti.
Çakır, bu nedenle beklenen Marmara depreminde bu parçaların hepsinin birden tek deprem olarak kırılma olasılığının düşük olduğunu vurgulayarak, "Tarihsel deprem kayıtlarına baktığımızda Marmara Denizi'nde oldukça fazla deprem meydana geldiği görülmektedir ki bu da fayın parçalı yapısının bir göstergesidir. Bu nedenlerden dolayı beklenen depremin 7,3 büyüklüğünü aşacağını düşünmüyorum." değerlendirmesinde bulundu.
Prof. Dr. Ziyadin Çakır, 1939'dan itibaren batıya doğru göç eden depremler zincirinin bir sonraki merkezinin Marmara Denizi içinde olacağına kesin gözüyle bakıldığını ifade ederek, şöyle devam etti:
"Bu nedenle günümüze değin başta Fransız ve İtalyanlar olmak üzere birçok araştırma gemisi Marmara Denizi'ne gelip çoğunlukla İTÜ'lü araştırmacılardan oluşan ekiplerle daha önceden hiç yapılmayan birçok araştırmayı gerçekleştirdi. Halen deniz tabanında, Japonların, Fransızların ve Almanların çeşitli cihazları bulunmaktadır. Yapılan çalışmalarla fayın daha önce bilinmeyen birçok yapısı ortaya çıkartılmıştır. Kara alanlarındaki sismoloji ağları sıklaştırılmış ve deniz tabanından gelen verilerle depremlerin yerleri daha hassas olarak belirlenmeye başlamıştır."
Deprem uzmanları İTÜ'de buluşacak
İTÜ'nün 1999 depremlerinden sonra Marmara Denizi'nde yapılan çalışmalarda hep başı çektiğini belirten Prof. Dr. Çakır, açıklamasını şöyle tamamladı:
"İTÜ deprem çalışmalarına günümüzde de bu konuda yapılan ulusal ve uluslararası konferans ve çalışmalarla destek sağlamaktadır. Örneğin 1999 depremlerinin 20. yılı olması münasebetiyle 15-18 Ekim 2019 tarihlerinde İTÜ'de uluslararası katılımlı bir toplantı yapılacaktır. Deprem çalışmalarında uzmanlığıyla tanınan birçok yabancı yer bilimci bu toplantıda buluşacak. Toplantıda, Marmara Denizi'nde günümüze değin yapılan tüm çalışmalardan öğrendiklerimiz katılımcılara aktarılacak ve beklenen depremle ilgili önemli bulgular sunulacaktır."
Açıklamada, Aktif Tektonik Araştırma Grubu tarafından organize edilen konferansa yer bilimi alanında dünyaca ünlü akademisyenler Prof. John Dewey, Prof. Xavier Le Pichon ve Prof. Dan McKenzie'nin konuk konuşmacı olarak katılacağı kaydedildi.
Kaynak: AA