Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç, 2018-2019 Akademik Dönem'de yükseköğretimde, üniversitelerde, dijital çağa ayak uydurmak için dijitalleşme ekseninde dönüşüm ve bilgiye ulaşımda "açık bilim" ve "açık erişim" politikalarını hayata geçirmeyi hedeflediklerini belirtti.
Bütün öğrencilerin belli bir düzeyde dijital okuryazarlığının olmasını istediklerini söyleyen Saraç, dijital teknolojinin amaç değil, öğrencilerin ihtiyaçlarına göre şekillenebilen, zengin öğrenme deneyimi sağlayan bir araç olduğunu kaydetti.
Yekta Saraç, dijitalleşmenin getirdiği imkanları yükseköğretimin pek çok alanında kullanmayı ve gücünü toplumun her katmanına eriştirmeyi planladıklarına işaret ederek, "Teknolojik bağımsızlığı gerçekleştirmek istiyoruz. Bu yıl büyük bir proje ile üniversitelerimizde dijital dönüşüm çalışmalarını başlatıyoruz. Önümüzdeki haftalarda bu konu ile ilgili bir toplantı yapacağız ve konuyu kamuoyu ile paylaşacağız" diye konuştu.
"Amacımız 'açık bilim ekosistemi'ni oluşturmak"
Saraç, kamuya ait ve herkese açık olması gereken araştırma bulgularına ve bilimsel yayınlara erişimin büyük ölçüde kısıtlı olduğuna değinerek, "Ülkemizde sağlıklı bir şekilde işleyen 'açık bilim ekosistemi'ni oluşturmak amacımız. Bütün bu çalışmalara, gelecekte şekillenecek ve şu anda bilinmeyen iş kollarına eleman yetiştirmek gibi zor bir süreci yönetebilmek adına başlıyoruz. Çünkü dünya dijitalleşerek yeniden tasarlanıyor. Bu tasarımda ve sürecin yönetiminde eğitim fakültelerinin rolü en üst düzeyde olacak" değerlendirmesini yaptı.
Öğretmenliği, kültürel ve etik kodlarla ahlaki erdemler üzerine yeniden inşa etmek zorunda olduklarını aktaran Prof. Dr. Saraç, verilen eğitimde tutum ve davranışlar, değerler ve yetkinlikler üçlüsünü önemsediklerini belirtti.
Saraç, dünya nüfusunun hızla arttığına, sosyal ve kültürel çeşitliliğin sonucunda yeni değerlerle tanışan toplumların yeniden şekillendiğine dikkat çekerek, "Yeni eğitim modellerimizde bütün bu faktörleri de göz önünde bulundurmalıyız. Geçtiğimiz yıllarda birçok ülkede, öğretmen yeterlikleri kapsamında ulusal düzeyde standartlar geliştirilmeye çalışılmıştır. Bu standartlar, daha çok öğretmenlerle ilgili bir 'dış kontrol' ve 'hesap verme' mekanizması olarak düşünülmektedir. Bu girişimlerde nesnel boyut ön plandadır, halbuki öğretmen niteliğinin ve eğitimin 'öznel' boyutlarını da göz ardı etmemeliyiz. Diğer taraftan eğitimin, her şeyden önce 'ahlaki bir faaliyet' olduğu göz önünde bulundurulmalıdır" ifadelerini kullandı.
"Lisans öğrencilerinin yüzde 9'u eğitim fakültelerinde"
YÖK Başkanı Saraç, Türkiye'de 93 eğitim ve eğitim bilimleri fakültesi ile 50 eğitim bilimleri enstitüsü olduğunu vurgulayarak, şu değerlendirmeleri yaptı:
"Yükseköğretimdeki mevcut örgün lisans öğrencisinin yüzde 9'u, yani 221 bin 530 öğrenci eğitim veya eğitim bilimleri fakültelerinde eğitim görüyor. Eğitim bilimleri ve öğretmen yetiştirme alanındaki yüksek lisans öğrencisi sayısı 39 bin 556, doktora öğrencisi ise 6 bin 907'dir. Yani yükseköğretimde lisansüstü eğitimdeki öğrencilerin yüzde 8'i, eğitim bilimleri ve öğretmen yetiştirme alanında eğitim görmektedir. 2017-2018 Eğitim Öğretim yılı verilerine göre bu fakültelerde istihdam edilen öğretim elemanlarının toplamı 8 bin 850 civarındadır.
Bunların 5 bin 698'i yani yaklaşık 3'te 2'si öğretim üyesidir. Buna göre yükseköğretimde istihdam edilen öğretim üyelerinin yaklaşık yüzde 7,5'i bu fakültelerde bulunmaktadır. Bu fakültelerdeki lisans programlarında ortalama öğrenci sayısı, öğretim üyesi başına 39, öğretim elemanı başına ise 25'dir. Lisans üstü eğitimde ise öğretim üyesi başına düşen öğrenci sayısı 7,6'dır. Bu rakamlar gittikçe iyileşmektedir."
Saraç, yükseköğretimde ve eğitim fakültelerinde daha nitelikli ve etkili öğrenme, öğretme süreçleri gerçekleştirmek, öğretmen adayları yetiştirmek ve öğrenme sonuçları elde etmek istediklerini belirterek, okullardaki öğretmenlik uygulamaları konusunda kurumlar arası iş birliğinin önemini anlattı.
Pedagojik formasyon
Eğitim bilimleri ve öğretmen yetiştirme alanında yapacakları her türlü iyileştirme çalışmasında Milli Eğitim Bakanlığı ile iş birliğinin artarak devam edeceğini aktaran Prof. Dr. Saraç, "Eğitim sistemi içinde görev alan bütün öğretmen adaylarının eğitim, eğitim bilimleri fakültelerinde yetiştirilmesi mümkün değildir. Eğitim sisteminde 90'ı aşkın alanda öğretmen istihdam edilmektedir. Üniversitelerimizdeki farklı fakültelerde yer alan bir çok lisans programı, öğretmenliğe kaynaklık teşkil etmektedir. Bunun için ihtiyaç ve taleplere bağlı olarak ve Milli Eğitim Bakanlığının isteğiyle üniversitelerimizde açılan pedagojik formasyon eğitimi sertifika programları gibi bir konumuz daha vardır. Bu konuyu da Bakanlığımız ile iş birliği içerisinde sarih bir zemine oturtacağımıza inanıyorum" diye konuştu.
Saraç, ilgili fakülte ve enstitülerde yapılan araştırmalarda ve yazılan tezlerde, okulların birer laboratuvar işlevi gördüğünü vurgulayarak, MEB'in bu konuda gerekli destekler sağladığını, illerde üniversiteler, eğitim fakülteleri ve ilgili diğer birimler ile il milli eğitim müdürlüklerinin, iş birliklerini ve "birbirinden öğrenme" süreçlerini geliştirmek zorunda olduklarını kaydetti.
Eğitimle ilgili özellikle uygulamaya dayalı çalışmalarda öncelikler belirleme ihtiyaçları olduğunun altını çizen Yekta Saraç, "Milli Eğitim Bakanlığının ihtiyaçları bizim için vazgeçilmez önceliklerimizdendir. Yapılan söz konusu çalışmaların eğitim sistemimizde karşılık bulması, sorunların çözümüne katkı sağlaması beklenmektedir" dedi.
Saraç, bir süre önce yapılan "Eğitim Bilimleri ve Öğretmen Yetiştirme Alanında Lisansüstü Eğitim Çalıştayı" sonucunda, lisans üstü programlarda yer alan çoğu dersin teorik mahiyette, uygulamadan uzak, içerik yönünden birbiriyle örtüşen bir mahiyette olduğunun belirlendiğini anımsatarak, ilgili enstitü, ana bilim dalı ve öğretim üyelerinin bu konuda daha duyarlı davranmalarını beklediklerini söyledi.
Eğitim fakültelerinin ve öğretmen yetiştirme sisteminin geliştirilmesi konusunda dekanlar, enstitü müdürleri ve öğretim elemanlarının gayret ve fedakarlıklarının farkında olduklarını bildiren Prof. Dr. Saraç, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Türkiye olarak artık eğitimde sürekli yeni kavram, yaklaşım ve modeller ithal eden ve deneyen bir ülke değil, eğitim bilimleri ve öğretmen yetiştirme alanında ulaştığımız olgunlaşma düzeyimize bağlı olarak telif ve yerli modeller geliştiren ve bunları ihraç edebilecek bir konuma geldiğimiz kanaatindeyim. Zira hiç bir sosyal sistem ve eğitim sistemi, bir ülkeden başka bir ülkeye olduğu gibi transfer edilemez. Bunlar, belirli tarihi, sosyal, kültürel, ekonomik, politik sistemlerin etkileşiminin bir ürünüdür."
MEB ile YÖK arasında protokol
Programın sonunda MEB ve YÖK arasında, "Uygulama Öğrencilerinin Milli Eğitim Bakanlığına Bağlı Eğitim ve Öğretim Kurumlarında Yapacakları Öğretmenlik Uygulamasına İlişkin Koordinasyon ve İşbirliği Protokolü" imzalandı.
Protokol kapsamında MEB, YÖK ve eğitim fakülteleri temsilcilerinden oluşan "Öğretmen Yetiştirme Çalışma Grubu"nun koordinatörlüğünde taraflar, öğretmenlik uygulamasının geliştirilmesi, ilgili yönergede belirtilen hususların gerçekleşmesi için her türlü desteği verecek ve uygulama sürecinde ortaya çıkacak sorunların giderilmesine yönelik ortak çalışmalar yapacak.
Kaynak: AA