Milli Mücadele'nin başladığı süreçte, bağımsızlık hareketini hem yurda hem de dünyaya duyurma görevi üstlenen Anadolu Ajansı'nın (AA) Türkiye Cumhuriyeti tarihinde çok özel bir önemi bulunuyor. Kurulması bağımsızlık mücadelesinin dönüm noktası denilebilecek zor günlere rastlayan Anadolu Ajansı, işgal kuvvetlerinin Anadolu'daki direnişi kırmak ve ulusal bilincin oluşmasını engellemek için yürüttüğü propaganda faaliyetlerine karşı mücadele etti, iç ve dış kamuoyunu aydınlatmak amacıyla zor şartlarda faaliyet gösterdi.
Anadolu'da zararlı propaganda ve yalan haberlerle yapılacak mücadele, silahla verilen mücadele kadar önem taşımaktaydı. Bu alandaki savaşın en az cephedeki savaş kadar zorlu ve hayati öneme sahip olduğunu düşünen Mustafa Kemal, kurulması talimatını verdiği Anadolu Ajansı'nın yayımladığı ilk bültenlerini bizzat kendisi kontrol etmek istemişti.
İstanbul'u işgal eden müttefikler, Damat Ferit Hükümeti nezdinde teşebbüse geçerek Türkiye-Havas-Reuter (THR) adıyla bir basın ajansı kurdu. Mustafa Kemal Paşa Anadolu'ya geçtiğinde, işgal güçlerinin çıkarlarına uygun bir yayın politikası izleyen bu ajansı etkisiz bırakmaya yönelik girişimlerde bulundu. İşe o günün teknolojisiyle haber yaymanın en önemli aracı olan telgraf hatlarını kontrol altına almakla başladı. Böylece Anadolu'da önemli bir iletişim üstünlüğü elde ederken İstanbul'un Anadolu'daki etkisini sınırlandırdığı gibi içerde Milli Mücadele lehine kamuoyu oluşturma ve ülkenin en ücra köşesindeki komutan ve yöneticilerle irtibata geçme imkanına kavuştu.
Fakat Milli Mücadele'yi hedef alan medya propagandasının başarıya ulaşmasına engel olmak için etkin haber kaynakları oluşturmak ve yaymak gerekiyordu.
AA, TBMM açılmadan 17 gün önce kuruldu
İstanbul'un fiilen işgalinin ardından Milli Mücadele'ye katılmak için Anadolu'ya geçen aydınlar arasında yer alan Yunus Nadi (Abalıoğlu) ve Halide Edip (Adıvar), Mustafa Kemal Paşa'yla görüşmelerinde bir haber ajansı kurulması fikrini ortaya attı.
Bu teklife sıcak bakan ve hemen harekete geçilmesini isteyen Mustafa Kemal Paşa, belirledikleri görüşlere ters bir durumla karşılaşmamak için ilk günlerde haberleri kontrol etmek istediğini daha sonra görevliler milli politikayı kavrayınca sistemin kendiliğinden işleyebileceğini söyledi ve 6 Nisan'da henüz TBMM açılmadan 17 gün önce Anadolu Ajansı kuruldu.
Mustafa Kemal Paşa, bütün yurda gönderdiği tarihi genelgeyle Anadolu Ajansı'nın kuruluşunu ilan etmekle kalmadı, girişilen mücadelenin iç ve dış kamuoyuna duyurulmasının önemine de işaret etti.
Tarihi genelge
Mustafa Kemal'in bütün kolordulara, vilayet ve müstakil livalara, Müdafaa-i Hukuk ve Müdafaa-i Milliye idare heyetlerine gönderdiği 9 Nisan tarihli Anadolu Ajansı'nın kurulduğuna ilişkin genelge, günümüz Türkçesiyle şöyle:
''İslam'ın canevi olan Osmanlı Saltanatı merkezinin düşman işgaline girmesi ve bütün vatan ve ulusumuzun en büyük tehlikeyle karşı karşıya kalması sonucu Rumeli ve Anadolu'nun tamamının giriştiği ulusal ve kutsal mücadeleler sırasında, halkımızın iç ve dış en doğru haberlerle aydınlatılması ihtiyacının zorunluluk kazandığı önemle dikkate alınarak, burada en yetkili kişilerden oluşan bir özel kurul yönetiminde, Anadolu Ajansı unvanı altında bir kurum meydana gelmiştir. Anadolu Ajansı'nın en hızlı araçlarla vereceği haber ve bilgi aslında Temsilciler Kurulumuzun esas kaynaklarına ve değerlendirmelerine dayanacağı için bu ajans bildirimlerinin oraca ve özellikle Müdafaa-i Hukuk örgütümüzce seçilecek caddelere ve toplanılacak yerlere asılması, dağıtımı, dahası bucak ve köylere dek ulaştırılması yolunda, mümkün olduğunca çok yayımlanabilmesi için gereken önlemlerin acele alınması, sonucundan da bilgi verilmesi önemle rica olunur.''
İlk başlarda günde en az iki bülten halinde yayımlanması kararlaştırılan Anadolu Ajansı haberlerinin ülkenin dört bir yanına ulaştırılmasına büyük önem verildi. 5 Mayıs 1920 tarihli TBMM Reisi Mustafa Kemal imzasını taşıyan başka bir genelgede, AA'nın bültenlerinin en ücra noktalara kadar ulaştırılması için tüm vasıtaların kullanılması, zamanında gelmeyen bültenler hakkında Posta ve Telgraf Merkezinden gereken incelemenin yapılması istendi.
Mustafa Kemal, AA bültenlerinin ulaştırılmasındaki ihmali "vatan suçu" saydı
18 Nisan 1920 tarihli genelge ise Mustafa Kemal Paşa'nın AA'nın bültenlerine verdiği önemi göstermesi bakımından çarpıcı bir örnek oluşturuyor:
"Anadolu Ajansı'nın bazı yerlere yayılmadığı ve gönderilmediği yolunda şikayetler alıyoruz. Anadolu'nun dışarıyla bütün ilgisinin kesilmiş bulunduğu şu sıralarda millet fertlerinin bütün bütün habersiz kalmaması amacıyla üstlenilen bu hizmetin tüm telgrafçılarımızca da kabul ve güçlendirileceğini şüphesiz addeder ve bu konuda yapılacak bir ihmalin vatan suçu teşkil edeceğinin bilinmesini arz ederiz."
AA, milli mücadelenin "sesi" oldu
AA'nın kurulması Milli Mücadele ve Ankara hükümetiyle ilgili gelişmeleri merak eden, içten içe bağımsızlık ateşiyle kaynayan Anadolu'da büyük heyecan yarattı. Mustafa Kemal Paşa'nın genelgesinin ardından yurdun dört bir tarafından Ankara'ya AA'nın kurulmasına ilişkin tebrik telgrafları gelmeye başladı. Bu telgraflarda AA bültenlerinin dağıtımı, halka ulaştırılması hususunda her türlü çalışmaya hazır olunduğu bildiriliyordu.
AA'nın haberlerinin sadece halka değil cephede savaşan askeri birliklere de düzenli olarak ulaştırılması için tedbirler alındı. Anadolu Ajansı bültenleri bunun dışında yine Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde İtilaf devletlerinin baskı, sindirme ve işgal girişimlerine karşı bölge halkında direnme bilincini geliştirmek amacıyla yayın yapan Anadolu basınına da ulaştırıldı.
Öte yandan bizzat Mustafa Kemal Paşa'nın emriyle Anadolu Ajansı'nın haberlerinin büyük bir gizlilik içinde işgal altındaki İstanbul'da halka ve Milli Mücadele yanlısı gazetelere ulaştırılması için de yoğun çaba sarf edildi. Ankara hükümetinin resmi tebliğleri, yurt dışından önemli gelişmeler, halka uyarılar, TBMM'den ve cepheden havadisler ile işgal güçlerinin kara propagandalarına yanıtlar içeren AA bültenleri büyük bir boşluğu doldurdu, adeta Milli Mücadele'de adına basın denebilecek ikinci bir cepheyi açtı.
Yunus Nadi, Halide Edip'in ardından Hamdullah Suphi'nin de katıldığı Ajansın personel sayısı ilk aylarda 10'a yükseldi. Milli mücadelenin ilk karargahı olan Ziraat Mektebi'nin bir odasında çalışmalarını yürüten Ajansın bültenlerini matbaada bol miktarda basarak yayma imkanı yoktu. Ankara'daki mevcut iki matbaa eski olduğu ve sık sık arıza yaptığı için bültenler bazen teksir makinası (şapirograf) ile çoğaltılıyor, bazen de altına kopya kağıdı yerleştirilip elle yazılıyor, bu kopyalar telgrafhaneye gönderiliyordu.
AA bültenleri İstanbul'a deniz yoluyla gizlice sokuluyordu
Bu konuyla ilgili Mustafa Kemal tarafından Balıkesir’de 61. Fırka Kumandanlığına gönderilen yazıda Büyük Millet Meclisinin açılmasından sonra Anadolu’nun taşıdığı ehemmiyetten dolayı İstanbul halkının burada cereyan edecek olaylardan habersiz kalmamaları için Anadolu Ajansı tebligatının düzenli olarak Bandırma’dan güvenilir kayıkçılar ve vapur kaptanlarıyla bir teşkilat-ı muntazama dahilinde İstanbul’a ulaştırılması emredildi.
Anadolu Ajansı, kıt imkanlar ve zor koşullar altında telgraflarla ulaştırılan haberlerin tab edilmek ya da teksir makineleri ile bazen de elle yazmak suretiyle çoğaltılması sonucu faaliyetlerine devam etti. Hem Anadolu'da hem de İstanbul'da milli uyanışa vesile olan AA, Kurtuluş Savaşı'nın içerde ve dışarıda sesi olarak tarihe geçti.
Anadolu Ajansı'nın gizlice gönderilen bültenleriyle bir taraftan İstanbul’a Anadolu’daki gelişmeler bildirilirken diğer taraftan da İstanbul'daki haberler Anadolu’ya ulaştırıldı.
Kısa sürede Anadolu’daki ulusal bağımsızlık hareketine güç kazandırma doğrultusundaki etkinliğinin artması ve bültenlerinin ses getirmesi, Anadolu Ajansı'nın mücadele içerisindeki rolünü gören İtilaf devletleri ile İstanbul Hükümeti’ni tedirgin etti. İtilaf devletleri, Anadolu Ajansı'nın bültenlerini takip ederek Ankara Hükümeti'ne karşı strateji geliştirmeye çalıştı.
İngiliz Amirali Robeck AA'dan şikayet ediyor
İngiliz Yüksek Komiseri Amiral John de Robeck, 22 Mayıs 1920 tarihli raporunda Anadolu Ajansı'nın faaliyetlerinden şöyle bahsediyordu:
"Milliciler bir süre önce içerde günlük haber bültenleri yayımlayan bir haber ajansı kurdular. Bunlar İstanbul'a belli bir gecikmeyle geliyor. Ankara'da ne olduğuna dair bir miktar haber içeriyor. Asıl çarpıcı özelliği ise bir dereceye kadar Kilikya ve Suriye'deki Fransa'ya fakat çoğunlukla İngiltere'ye yönelik olmak üzere İtilaf devletleri düşmanlığı propagandası yapmasıdır. İstanbul'un işgali ve itilaf devletlerinin Türklere haşin davranmasının suçlaması İngilizlere yükleniyor. İngiliz hükümetinin İrlanda'dan Hindistan'a kadar tüm dünyada karşılaştığı güçlükler istismar ediliyor."
O dönemdeki raporlardan İngilizlerin Anadolu Ajansı'nın faaliyetlerini sadece İstanbul'da değil Anadolu'da da izlediği anlaşılıyor. İngilizlerin Samsun'dan aldıkları bir istihbaratta, Ajans bültenlerinin matbaada basıldığı ve Darül Eytam (yetimler yurdu) yararına 100 paradan satıldığı kaydediliyor.
AA çalışanı denize düşmesine rağmen bültenleri bırakmadı
Kurtuluş davasına inanmış yurtseverler, gizlilik içinde İstanbul'a ulaştırılan Ajans bültenlerini her türlü tehlikeyi göze alarak dağıtıyordu. Anadolu'ya silah kaçırmak kadar önemli ve bir o kadar da tehlikeli olan bu kutsal görevi yapan gönüllü Ajans çalışanlarının yaşadıkları AA'nın Milli Mücadele'deki rolünü ortaya koyan örnekleri barındırıyor:
"İlk devrede Ajans İstanbul'da davaya inanmış iki adamın hizmetiyle yaşamıştır. Bunlardan biri eski Çiftçi Kütüphanesi sahibi Akif Bey, ikincisi Ajansın muhasebe servisinden emekliye ayrılan Hayri Budak Bey'dir. Akif Bey Türk milli davasına inanmış bir genç idi. Müessesini de bu davaya vakfetmişti. Babıali polisinin ve İtilaf devletleri askerlerinin onun kütüphanesini ziyaret etmedikleri zaman olmazdı diyebiliriz. O, tüm bu baskılara güler, yılmaz, usanmaz, faaliyetine devam ederdi. Faaliyeti şu idi: Anadolu hesabına bazı istihbarat ve Marmara'nın Anadolu kıyılarından gönderilen Anadolu Ajansı haber ve bültenlerini muhafaza ve tevzi (dağıtma).
Bu işi Hayri Budak yapardı. Karda kışta o zamanki Sirkeci rıhtımı üzerinde Anadolu'dan gelecek taka, sandal, balıkçı kayığı veya vapur bekler. Geldiğini anlayınca o vasıtaya gider, bültenleri alır ve doğruca Çiftçi Kütüphanesi'ne götürürdü. Bu basit görünen iş hakikatte büyük bir vatan hizmetiydi. Böyle küçük bir vapurdan çıkarken bir gün kendini gözetleyen Senegalli bir Fransız askeri merdivenin korkuluğunu tutan koluna korkunç baltasını indirmiş, balta boşa gitmiş, Hayri de denize yuvarlanmış binbir zorlukla kurtarılmıştı. Şunu belirteyim ki Hayri Budak bu korkunç hadisede de bültenleri koltuğunun altında muhafaza etmiş ve mukaddes emaneti Çiftçi Kütüphanesi'ne getirerek teslim eylemiştir."
İngilizler tarafından "casus" suçlamasıyla tutuklanan Ajans çalışanı
Hayri Budak ise, İstanbul'da yürütülen çalışmaları şöyle anlatıyor:
"İki arkadaştık İstanbul'da. Bizim yokuşun 49 numarasında Çiftçi Kütüphanesi'nde bir yerimiz ve bodrumunda bir pedal makinamız vardı. Bununla basıyorduk bültenleri. Anadolu ile irtibatımız Zonguldak ve İzmit yoluyla oluyordu. Matbuat ve istihbarat Umum Müdürlüğü'nün (O dönemde AA'nın bağlı olduğu müdürlük) iki istihbarat bürosu vardı bu şehirlerde. Ankara'dan Zonguldak'a gönderilen gizli evrak, propaganda malzemesi, gazete, risale ve tebliğler Zonguldak'tan bir gemiye veriliyor ve gemide bulunan bir adamımız tarafından İstanbul'da bana ve arkadaşım Sırrı'ya teslim ediliyordu. İşin bundan sonrası bize düşüyordu. Elimizden gelen bütün imkanlarla Anadolu'dan gelen bu haberleri İstanbul halkına ulaştırmaya çalışıyorduk. Zonguldak'la İstanbul arasındaki bu haberleşmeyi ancak Fransız Pake kumpanyasının vapurlarıyla sağlayabiliyorduk. Bir seferinde Sırrı, İstanbul haberlerini ihtiva eden çantayı vapura götürürken İngiliz polisine kaptırmış, casus zanlısı olarak tevkif edilmişti. Sırrı'yı ancak Ankara hükümetinin işgal kuvvetleri ve öteki devletler nezdinde yaptığı diplomatik teşebbüs ile kurtarabilmiştik. İzmit ile irtibatımızı İstanbul-İzmit arasında çalışan motorlarla sağlayabiliyorduk."
Amiral Bristol AA'nın Fransızca bültenlerini Washington'a rapor ediyordu
Tüm imkansızlıklara rağmen Anadolu Ajansı, Fransızca bültenlerle dış kamuoyunda da Anadolu'daki haklı mücadelenin sesini duyurmaya çalıştı, İtilaf devletlerinin kara propaganda içeren haberlerine karşı koydu. Yunan Karargahının Türk ordusunun bozgun yaşadığı, büyük kayıplar vererek çekildiğine ilişkin haberleri, ajanslar, gazeteler ve bildirilerle yayması karşısında AA bültenleriyle hem içerde hem de dışarıda mücadele etti. Zaman içinde AA'nın duyurduğu haberlerin doğru, işgal güçlerinin haberlerinin yalan olduğunun anlaşılmasıyla Ajansın bültenleri yabancıların nezdinde de saygınlık kazanmaya başladı.
O dönemde Amerika'nın Yüksek Komiseri Amiral Bristol'ün Washington'a gönderdiği raporlar arasında Fransızca pek çok AA bülteni bulunması Ajansın yurt dışında da Milli Mücadele'nin sesi olduğu ve takip edildiğini gösteriyor.
AA'dan, Birinci İnönü Zaferi'ni küçümseyen Yunan ordusuna cevap
Birinci İnönü Savaşı ile ilgili Yunan Karargahı'nın yaydığı yanlış bilgilere karşı AA şu bültenle cevap vererek hem iç hem de dış kamuoyunu bilgilendirdi:
"Yunan Karargahı resmi bildirisini 11 Ocak-16 Ocak 1921'e kadar yayımlayamamıştır. 17 Ocak'ta yayımladığı gecikmiş bildiride ise Yunan harekatını basit bir keşif hücumu olarak nitelendirmiş ve bu harekatın önemini azaltmaya çalışmıştır. Buna cevaben şunu belirtiyoruz: Saldırıya başladıkları noktadan 150 kilometre uzaklaşmış olmaları bu harekatın sadece keşif hücumu diye nitelendirilmesine engeldir. Büyük kayıplar vermiş ve bozgun biçiminde geri çekilmişlerdir. Daha önce Yunan Karargahı birliklerinin Bilecik ve Bozüyük'e ilerlemelerini kesin bir başarı olarak ilan etmişti. Daha sonra bu harekatın bir keşif hücumu olduğunu söylemek garip bir çelişkidir."
Türk ordusunun İzmir'e girmesini AA İstanbul'da nasıl duyurdu?
Büyük Taarruz'un zaferle sonuçlanması ve Türk ordusunun İzmir'e girmesi Türkiye için dönüm noktası oldu. İstanbul'da, Ankara Hükümeti'nin başlattığı mücadelenin başarıya ulaşmayacağını düşünerek, Milli Mücadele'ye karşı çıkanlar şaşkınlık, zafere inananlar ise sevinç içindeydi. Bu büyük haberin İstanbul'da AA tarafından nasıl duyurulduğunu AA çalışanı Hayri Budak şöyle anlatıyor:
"Büyük Taarruz başlayalı günler olmuştu. İstanbul halkı merak ve heyecanla Anadolu'dan bir haber bekliyordu. Bir gece yarısı bu haber geldi. Ordumuzun ilk birlikleri İzmir'e varmış, şehir Mustafa Kemal'i bekliyordu. Sevinç gözyaşları arasında pedal makinasını çalıştırdık. Biraz sonra çocuklar ellerinde bültenler, 'Ajans, ajans ordumuzun İzmir'e girdiğini yazıyor' avazeleri arasında İstanbul sokaklarına dağıldı. Büyük zaferin ilk bayramını kutluyordu o gece İstanbul... Binlerce Kadıköylü ellerinde meşalelerle evlerinden fırlamış başlarında ilahiler okuyan 'Kavuncu Güzeli' Halit olduğu halde tekbirler getirerek şehri dolaşmış, şenlikler Fenerbahçe'de sabaha kadar sürmüştü."
Kaynak: AA