Türkiye ve Mısır ilişkileri çok eski tarihlere kadar uzanıyor olsa da son olarak 'FIFA 2022 Dünya Kupası’nda yapılan el sıkışma ile ilişkiler yeniden ısınmaya başladı. Oluşan iklimin, özellikle Mısır açısından 'kaçırılmaması gereken bir fırsat' olduğu ifade ediliyor.
Türklerle Arapların ilişkileri İslam öncesi dönemde başlamış, Emeviler döneminde kurulan ilişkiler, Abbasiler döneminde artmıştı. Arap dünyasının önemli aktörlerinden olan Mısır’da ise Türk kökenli Memluk devleti kurulmuştu. Osmanlı İmparatorluğu’nun 1517 yılında Memluk Devleti’ni yenerek Mısır’a hâkim olmasının ardından, 1805 yılında özerlik kazanan Mısır, 1914 yılına kadar resmi olarak Osmanlı’nın bir parçası olmaya devam etti. İlişkiler ise bu tarihten sonra istenildiği gibi gitmedi.
Darbe ile Gerilen İlişkiler
Mısır’da demokratik yollarla iş başına gelmiş Mursi yönetimi, 3 Temmuz 2013’te yapılan bir askeri darbe ile devrildi. Türkiye, meşru yönetime karşı yapılan darbeye net tavır koyan ülkeler arasında yer aldı. Sonrasında Mısır’ın, Akdeniz’e en uzun kıyısı olan ülkelerden Türkiye’yi yok sayar tavırda, Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi ile münhasır ekonomik bölge anlaşmaları yapması bardağı taşıran son damla oldu. Türkiye’nin KKTC ve Libya ile yaptığı anlaşmalarla verdiği cevaplar ise bu ülkeleri endişelendirdi.
Türkiye ile Rekabet
Prof. Dr. Çağrı Erhan, Türkiye ile Mısır’ın 19’uncu yüzyılın ikinci yarısından itibaren iki rakip devlet haline geldiklerini belirterek, “1820’lerden başlayarak iki devlet arasında bu coğrafyada bir iş birliği göremedik. Bunan da sebepleri var. Mehmet Ali Paşa, kendini padişaha rakip gördü. Kral Faruk ve Cemal Abdülnasır döneminde bu rekabet duygusu derinleşti. 1950’li yıllara kadar Mısır tarih kitaplarında, Osmanlı dönemi ‘karanlık çağ’ olarak gösterildi. Arap sosyalistleri, Arap gençlerini Türk karşıtlığı ile yetiştirdi” yorumunu yaptı.
Türkiye, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya çıkan ayrışmada, Batı Bloku içinde yer almayı tercih etmişti. Aynı dönemlerde kendini İngiltere’den ayrıştıran Mısır’ın, bunu ve Bağdat Paktı gibi örgütleri kendisine yönelik algıladığını belirten Erhan, şunları söyledi:
“Mısır, 1960’lardan itibaren, ‘Bağlantısızlar’ içinde yer alması nedeniyle, Kıbrıs meselesinde adayı Yunanistan’a bağlamak isteyen Makarios’un yanında yer adı. BM’de Kıbrıslı Rum ve Yunanlara destek oldu ve bu tavır ilişkilerde ayrışmayı derinleştirdi. Türkiye 1967 yılındaki Arap-İsrail savaşında insani olarak Arapların yanında dursa, İslam Konferansı Örgütü gibi teşkilatlarda yer alsa da Mısır ile çıkarları örtüşmedi. 1980’lerden itibaren su meselesi ortaya çıktı. Coğrafi konum itibariyle Türkiye ve Mısır ters konumdalar. Mısır, Nil nedeniyle yukarı havza, Türkiye Fırat ve Dicle nedeniyle aşağı havzadır. Suriye ve Irak ile birlikte hareket ederek, Türkiye’nin baraj yapmasına karşı çıktı. BM ve Arap Ligi’nde Türkiye karşıtı tavır sergiledi Enver Sedat ve Hüsnü Mübarek dönemlerinde... 1998 yılında Org. Atilla Ateş’in Suriye’yi 'terörist başını Şam’da himaye etmemesi' konusunda uyarmasının ardından, Hüsnü Mübarek bu ülke ile Türkiye arasında mekik dokuyarak, terörist Abdullah Öcalan’ın Şam’dan çıkarılmasında etkili olmuştur. Fakat 1990’larda, o döneme kadar sadece tarih turizmine yatırım yapan Mısır, Şarm el Şeyh gibi bölgeleri sahil turizmine açarak Türkiye ile yine rekabete girdi. Demokratik yollarla iktidara gelen Mursi’nin devrilmesini ise Türkiye’nin olumlu bulması mümkün olmazdı.”
Tarihi Fırsat
Bugün artık 2012-2013 yıllarının şartlarının bulunmadığını ve bunu Mısır’ın da gördüğünü belirten Erhan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bölgesel şartlar değişti. ‘Arap Baharı’nın geldiği nokta ortada. Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi ile bir enerji iş birliğine gittiler. Türkiye’nin buna sessiz kalmasına imkân yoktu. ‘Mavi Vatan’ konseptimiz var, KKTC ile ve Libya ile münhasır ekonomik bölge anlaşmalarımız var. Türkiye ve Mısır anlaşmadan, Doğu Akdeniz’de enerji kaynaklarının gerçek anlamda bir paylaşımı olmaz. Türkiye bu sinyali verdi ve Suudi Arabistan’ın da devreye girmesiyle, Dışişleri Bakan Yardımcısı düzeyinde görüşmeler başladı. Fakat Mısır, hemen en üst düzeyde el sıkışılsın, mevcut yönetim tanınsın istiyor. Katar’da, Dünya Kupası’nda yapılan el sıkışma, Türkiye’nin çıkarları içindir ve sonsuz bir kredi de değildir. Mısır için tarihi bir fırsat doğdu. Bunun kullanılması gerekirken daha bir ay geçmeden Libya’ya karşı tek taraflı bir adım attılar. Mısır, kendisine verilen şansı iyi kullanmalı.”
Ekonomik Sorunlar da Var
Mısır’da iç sorunlar da bitmiş değil. Erhan, bu durumu, “Ekonomik sorunlar yaşayan ve IMF’ye 50 milyar dolar borcu bulunan ülkede, 60 bin civarında kişi halen hapiste tutuluyor. Buna ek olarak Fransa gibi, Afrika’da Türkiye karşısında mevzi kaybetmiş bazı ülkelerin, dostane olmayan bir tutumu körüklediğini de görüyoruz. Buna rağmen Mısır’da aklı selimin galip geleceğine inanıyorum. Türkiye ile iş birliği için tarihi bir fırsatları var” sözleriyle ifade etti.
İstanbul Üniversitesi’nden Dr. Özüm Sezin Uzun ise şunları söyledi:
“İkili ilişkilerin normalleşme sürecine girmesi, bölgedeki diğer gelişmelerle birlikte ele alınmalı. İsrail, Suriye, ırak, İran ve Doğu Akdeniz’deki enerji meselesi ile birlikte düşünülmeli. Hem Türkiye hem Mısır bölgede önemli ülkeler. İkili ilişkiler geçmişte de sekteye uğradı, gelecekte de uğrayacaktır. Fakat Ortadoğu coğrafyasında küskünlükler uzun süremiyor. Türkiye-Mısır ilişkilerinin iyi olması, iki ülkenin de elini güçlendirecektir.”