Malta bayraklı kuru yük gemisi "Vitaspirit"in, makine arızası nedeniyle Hekimbaşı Salih Efendi Yalısı'na çarpması ve tarihi yapıda ağır hasara neden olması, her yıl kuru yükün yanı sıra patlayıcı, yanıcı ve kimyasal maddelerin de taşındığı 50 binin üzerinde geminin geçiş yaptığı İstanbul Boğazı'nın güvenliği konusunu yeniden gündeme getirdi.
Vitaspirit'in yaptığı kaza, büyük zarar vermesine rağmen can kaybı olmaması sayesinde, "ucuz atlatılan kazalar" arasında gösterilse de gelecekte daha büyük felaketlerin yaşanması ihtimali, İstanbul Boğazı'nın bu yoğun trafiğini güvenli hale getirecek bir düzenlemeye ihtiyaç olduğunu da gösterdi.
Boğazlardan geçişleri düzenlemek için, 82 yıl önce, 1936 yılında imzalanan Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nin bugünün transit deniz taşımacılığı ihtiyacını karşılayıp karşılamadığı da tartışma konusu oldu.
"Sözleşmeye bir kez dokunduğunuzda tümden çökebilir"
Yaşanan kazaya ilişkin değerlendirmelerde bulunan İstanbul Kültür Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı ve Küresel Siyasal Eğilimler Merkezi Direktörü Prof. Dr. Mensur Akgün, transit gemi geçişlerinde Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nden kaynaklanan sorunlar olduğuna inandığını dile getirdi.
Boğazlardan yılda 50 binin üzerinde geminin transit geçiş yaptığına işaret eden Akgün, şöyle konuştu:
"Tehlikeli yük taşıyan gemilerin sayısı da her geçen yıl artıyor. Buna karşılık Montrö Sözleşmesi'nin 2. maddesinde ticari gemilere neredeyse sınırsız geçiş hakkı tanıyor. Kılavuz almak dahi ihtiyari. Ancak sorun sözleşmeyi değiştirmekle çözülemez. Sözleşmeye bir kez dokunduğunuzda tümden çökebilir. Çöktüğü anda da yerini muhtemelen Türkiye'nin kendi düzenlemeleri değil, 1982 BM Deniz Hukuku Sözleşmesi'nin boğazlardan geçişe ilişkin hükümleri alacaktır. Bu da Montrö ile 1936 yılında, o yılın özgün jeopolitik koşulları altında, askeri gemilerin geçişine getirilen kısıtlamanın ortadan kalkmasına yol açabilecektir. Böylesi bir gelişme Türkiye'nin güvenliği üstünde de etkisini hissettirebilir. Ayrıca Rusya ile Amerika arasında kurduğumuz hassas dengelere ve ilişkilere de zarar verir. ABD donanması hiçbir kısıtlama olmaksızın Karadeniz'e açılabilir. Yani Montrö'yü kazaları önlemek amacıyla değiştirmek için yola çıktığımızda, çözdüğümüzden fazla sorun yaratabiliriz. Üstelik de çözmeye çalıştığımız sorunu da çözemeyebiliriz."
"Kazayı lehimize çevirecek lobi yapılmalı"
Türk Deniz Araştırmaları Vakfı (TÜDAV) Başkanı Prof. Dr. Bayram Öztürk ise kaza ve çarpışmaların her an yaşanabileceğini söyledi.
Gemilerin boğazlardan geçiş öncesi her türlü bilgilerini, gemi kondisyonlarını beyan ettiğini, geçiş şartları uygun olarak Boğaz'a girdiklerini belirten Öztürk, ancak arızaların kazaları kaçınılmaz hale getirdiğinin altını çizdi.
Öztürk, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Uluslararası Denizcilik Örgütü (İMO) nezdinde bu yaşanan kazayı lehimize çevirerek, lobi çalışması yapılarak boğazlarda ilave tedbirleri zorunlu kılacak kararlar aldırılmalıdır. Boyuna bakılmaksızın tehlikeli yük taşıyan tankerlere kılavuz kaptan ve eskort römorkör zorunluluğu getirilerek boğazlarda özellikle Kandilli-Aşiyan bölgesinde kıyı emniyetinin stand by römorkör konuşlandırılarak yer edinmesi gereklidir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin yaptığı sahil kazıklı rıhtımlar gezi tekneleri ile işgal altındadır. Buralara da römorkörler konuşlandırılmalıdır."
"Artan deniz trafiği açısından bir sorun"
İbn Haldun Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi Mehmet Akif Poroy da yaşanan kazada sadece yalının değil, içindeki birçok nadide eserin de zarar gördüğünü hatırlattı.
Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nin ikinci maddesine göre, ticaret gemilerinin barış zamanında, yükleri ne olursa olsun boğazlardan geçiş ve ulaşım serbestisine sahip olduğunun altını çizen Poroy, gemilerin kılavuz alıp almamakta ise serbest olduklarına işaret etti.
Montrö'nün savaş gemilerine ise sınırlamalar getirdiğini belirten Poroy, şöyle konuştu:
"Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nin, Türkiye'nin lehine hükümler içermekle birlikte, kılavuzluk ve römorkaj zorunluluğu olmayacak şekilde düzenlenmiş olması, günümüz artan deniz trafiği açısından bir sorun teşkil etmektedir. Elbette Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nde belirtilen geçiş ve ulaşım tam serbestisini sınırsız bir serbesti olarak algılamamak gerekir. Bu notada Türkiye'nin boğazlardan geçen gemiler üzerinde zabıta, yargı yetkisi ve geçişin zararsız olmasını istemek hakkının bulunduğu unutulmamalıdır. Nitekim Türkiye, 1998 yılında kabul ettiği Türk Boğazları Deniz Trafik Düzeni Tüzüğü ile boğazların kirlenmesinin önlenmesi, çevrenin korunması ve güvenliğin sağlanması amacıyla birtakım düzenlemeler ihdas etmiştir. Ancak Montrö Boğazlar Sözleşmesi gereğince yabancı gemilere kılavuzluk ve römorkaj zorunluluğunun olmaması, maalesef bu noktada yaşanan sıkıntıların tam manasıyla giderilmesine imkan tanımamaktadır."
Kaynak: AA