Önceki yıllarda sıcaklığın yükselmesine bağlı artan buharlaşma nedeniyle Van Gölü ve çevresindeki baraj, akarsu ve su kaynaklarının seviyesinde büyük oranda düşüş yaşandı.
Öyle ki bu düşüş, gölde yeni adacıkların ortaya çıkmasına neden oldu. Yaklaşık 15 bin kişinin balıkçılıkla geçimini sağladığı Van Gölü`nde su seviyesinin giderek azalması nedeniyle de teknelerin liman, iskele ve barınaklara yanaşması zorlaşmıştı.
Ancak Van ve çevre illerde son zamanlarda etkili olan yağışlar, küresel ısınmaya bağlı kuraklık nedeniyle seviyelerinde büyük düşüşün yaşandığı Van Gölü Havzası ve çevresindeki akarsular için umut oldu.
"2022'nin yaz ayları için bir fırsat ve umut"
Küresel ısınmanın artık hayatın bir parçası haline geldiğini söyleyen Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Faruk Alaeddinoğlu, son günlerde kentte etkili olan yağışların yağmur değil kar şeklinde olmasını sevindirici olarak yorumladı.
"Havzada düşen yağış yeterli mi bilmiyoruz ama şu çok önemli. Kar şeklinde düşen her bir yağış çok anlamlı bu havza için. Çünkü yağmur şeklinde düşen yağışların önemli bir kısmı eğim yönünde akışa geçiyor ve Van Gölü’ne dökülüyor. Van Gölü sodalı bir göl ve halk da çiftçiler de bunu kullanamıyor. Ne içme ne kullanma suyu olarak. Ama bu kar şeklinde düşen yağışlar yavaş yavaş bir erime sürecine tabi oluyor, toprağa sızıyor ve yer altı su kaynaklarını oluşturuyor. Bu da bölgede yaşayan insanların içme ve kullanma suyunu karşılaması için yaz aylarında fırsat sunuyor.
Çünkü yer altı suyu en değerli sudur. Çünkü yer altında buharlaşma gerçekleşmiyor. Buharlaşma gerçekleşmediği için bir çeşit korunaklı alan, bir depo, bir rezerv alanı olarak insanların ihtiyaç duyduklarında kullanabilecekleri su olarak bakmamız gerekiyor. O yüzden düşen yağışların yağmur değil kar şeklinde olması sevindirici. Dolayısıyla bu açıdan baktığımızda bu su kaynaklarının tamamı özellikle 2022’nin yaz ayları için bir fırsat bir umut. Ancak Van Gölü’nde bir seviye artışı yaşanması içinde bu yağışların uzun yıllar, daha fazla yağması ve buharlaşmanın da azalması lazım."
"Yer altı su kaynaklarını sondajlarla tüketmeye yönelik bütün girişimler durdurulmalı"
Yaşanan kuraklığın önüne geçmek için önlemlerin alınması gerektiğine de dikkati çeken Prof. Dr. Alaeddinoğlu, havzaya düşen yağışın, havzadaki ekolojik dengeyi bozmadan yönetilmesi gerektiğinin altını çiziyor.
"Havza su yönetimine ihtiyaç var. Van Gölü kapalı bir havza. Şimdi kapalı havza olunca, siz bu havzaya dışarıdan su getiremezsiniz. Çünkü çevresi dağlarla çevrili. Dolayısıyla bu havzaya düşen yağışın bu havzadaki ekolojik dengeyi bozmadan yönetilmesi gerekiyor. Yani giren suyun çıkan suyu dengelemesi. İnsanların ihtiyacını karşılaması ve önümüzdeki yılları düşünerek depolanması gerekir. Yer altı sularını korumalıyız. Yer altı su kaynaklarını sondajlarla tüketmeye yönelik bütün girişimleri durdurmalıyız. Asla hiç kimse o havza yönetiminin izni olmaksızın sondaj yapamamalı. Yer altı su rezervlerine dokunmamalıyız. Bilinçli su tüketimine yönelik çok ciddi bir kamuoyu bilgilendirilmesi yapılması gerekiyor.
Düşen her bir yağışın çok önemli olduğunu anlamalıyız. Düşen yağışların geri dönüşümünün sağlanması lazım. Çok zor sistemler değil. Düşen yağışı kazanmak lazım. Bu yağışların akarsularla göle dökülmesine izin vermemek lazım. Yağışların barajlarla kontrol altına alınıp buharlaşmanın da önüne geçilerek depolanması gerekir. Yani baraj sayısının artması lazım."