Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Sarı, Marmara Denizi'nde yaptığı araştırma sonuçlarını açıkladı.
Geçen yıl kasım ayında müsilaj uyarısı yaptığını kaydeden Sarı, koşulların devam ettiğini ve kasım ayında tekrarlayabileceğini söyledi.
"Araba büyüklüğünde parçalar haline gelen müsilaj ağırlaşarak dibe çöktü"
17 Ağustos 2021 tarihi itibariyle su kolonundaki müsilajı artık görmediklerini ifade eden Prof. Dr. Sarı şöyle konuştu:
"Yani büyük kümeler, tüller şeritler halinde kilometrelerce uzanan müsilaj artık su kolonunda görülmüyor. Bunun anlamı, 'müsilaj tamamen bitti, kurtulduk' değil. Müsilaj diplerde ne yazık ki büyük kümeler halinde halen yatıyor. Çünkü temmuz ayı sonu itibariyle 15-25 metre aralığında, neredeyse araba büyüklüğünde parçalar haline gelen müsilaj ağırlaşarak dibe çöktü. Dipte az akıntılı bölgelerde yığıldı. Dalga hareketiyle, akıntılarla daha derinlere sürükleniyor. Ancak 15 metreden itibaren dipte etkisini halen sürdürmeye devam ediyor. Dipteki süngerleri, mercanları dipte yaşayan diğer hareketsiz organizmaları ne yazık ki halen etkilemeye devam ediyor. Bir taraftan da parçalanma başladı. Bu olmasını arzu ettiğimiz, doğal bir süreç."
Dipte kümeler halinde bulunan müsilajın mikrobiyel faaliyet sonucunda parçalanmaya başladığına işaret eden Prof. Dr. Sarı, "Parçalanma esnasında, simsiyah bir ince dokulu çamura dönüştü. Pis kokulu ince dokulu bir çamur. Bu aslında şu an dipteki oksijeni tüketiyor. Bir taraftan da parçalanan müsilaj, bu parçalanma sonucu ortaya çıkan inorganik besin elementleri yeni bir müsilaj oluşumu için suda zemin hazırlıyor diyebilir. Bunun için kasım ayına çok dikkat etmemiz gerekiyor. Çünkü geçtiğimiz yıllarda müsilaj oluşumu ekim sonu kasım başı gibi başladı. Geçen yılda ben ilk müsilaj uyarısını 21 Kasım’da yaptım. Bu sene de kasım ayında yeniden müsilaj oluşma ihtimali çok yüksek" diye konuştu.
'Şartlar, müsilajın oluşmasına doğru götürüyor'
Müsilajın bir sonuç olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Sarı sözlerini şöyle sürdürdü:
"Nedenleri ortadan kaldırmadan sonuçların değişmesini bekleyemeyiz. Nedenler neydi? Küresel iklim değişikliğine bağlı deniz suyu sıcaklıklarındaki artıştı. Devam ediyor mu ediyor, çünkü buna müdahale edemiyoruz. Diğer nedeni neydi? Marmara Denizi'ndeki kirlilik yüküydü, azot ve fosfat gibi besin elementlerinin aşırı derece deşarj edilmesiydi. Marmara Denizi'ne deşarjlar devam ediyor mu? Üzgünüm devam ediyor. 25 milyon insanın atıklarının, Sayın Çevre Bakanının yaptığı açıklamaya binaen söylüyorum. En iyi ihtimalle yüzde 55'i temizleniyor, arıtılıyor. Yüzde 45’i arıtılmadan Marmara Denizi'ne deşarj edilmeye devam ediliyor. Endüstriyel atıkları daha saymadık bile. Gemicilik, tarım ve diğer atıkları da devam ediyor. Yani ikinci faktörü de tamam. Üçüncü faktörümüz neydi? Marmara Denizi'ndeki durağan şartlar, deniz şartlarının durağan olması. Deniz dibiyle yüzeyin arasındaki karışımların azlığı, yüzeydeki sirkülasyonların azlığı idi. Karadeniz’den gelen suyun etkisiyle hazirandan itibaren yükseldi bu karışım ama ekim ayından itibaren tekrar azalacak ve Marmara Denizi'nde durağanlığa neden olacak. Yani geçen yıl müsilaj oluşması için gerekli olan şartlar şu anda da ne yazık ki müsilajın oluşmasına doğru bizi götürüyor. Onun için dikkat etmemiz lazım. Dikkatle takip etmemiz gerekiyor."
'Çok acil 8 Haziran'daki ciddiyetimize dönmeliyiz'
Marmara Denizi'ni korumak amacıyla, 22 maddeden oluşan eylem planı hazırladıklarını kaydeden Prof.Dr. Sarı, şöyle devam etti:
"Bu harika bir plan oldu. Bir üst politika belgesi oldu. Çevre Bakanımız imzaladı, 7 ilin belediye başkanları ve valileri imzaladı. 8 Haziran’da bunları uygulamak için yola çıktık. Müthiş bir irade, müthiş bir dirayetle yola çıktık. Çevre Bakanlığı Türkiye’nin her yerinden buraya denetçiler gönderdi. Endüstri kuruluşları gece gündüz denetlendi. Sonra, temmuz ayının ortasında müsilajı denizin yüzeyinde görmez olduk. 'Oh kurtulduk' fikrine kapıldık, yavaş yavaş gevşedik, rahatladık. Hiçbir şey yokmuş gibi davranmaya başladık. Hiçbir şey yok değil, şu anda yanlış yoldayız. Çok acil olarak hemen 8 Haziran’daki ciddiyetimize, güçlü irademize, Marmara Denizi'ni kurtarmak için yaptığımız iş birliğine geri dönmemiz gerekiyor. Yoksa önümüzdeki yıllarda biz daha çok müsilaj konuşuruz, müsilaj bizim daha çok gündemimizi işgal eder, çevresel, ekonomik, sosyal ve daha hesap edemediğimiz kayıpların ardı arkası kesilmez. Bu bir korku değil, bunu korku vermek için söylemiyorum. Bu bir realite, geçmişteki verilere bakıyoruz o verilere göre realite."
Düzenli olarak dalış yaparak durumu inceliyorlar
Düzenli olarak haftada iki kez dalış yaptığını ve Marmara çevresinden bir gönüllü ekibi oluşturduğunu da aktaran Sarı, “Ben haftada iki kez düzenli dalış yapıyorum. Farklı derinlik ve bölgelerde izlediğim hassas noktalar var. Bir taraftan da su kolonunda müsilaj var mı, yok mu onu takip ediyorum. Bütün Marmara Denizi'nde gönüllü bir ekibim var. İstanbul Boğazı'ndan tutun, Çanakkale Boğazı'na, Gökçeada, Bozcaada’ya kadar uzanan bir gönüllü ağı. Buralardaki arkadaşlarım dalışlar yapıyorlar, dalış esnasındaki gözlemlerini, müsilajla ilgili bir olay varsa ona ilişkin yaptıkları çekimleri, video ve fotoğrafları benimle paylaşıyorlar. Ben de bu bilgiler birleştirerek sürekli olarak kamuoyunu bilgilendiriyorum. Şu anda da durum aynı şekilde devam ediyor. Bütün Marmara Denizi için bu söylediklerim geçerli. İzlemeye devam ediyoruz" dedi.