Türk Veteriner Hekimleri Birliği Başkanı Prof. Dr. Murat Arslan, yaptığı açıklamada, öncelikle "sokak hayvanı" yerine "sahipsiz hayvan" kavramının kullanılması gerektiğini belirtti.
Bu coğrafyada insanların her zaman sokak ve mahallelerinde hayvan beslediğini vurgulayan Arslan, "Ancak şu andaki sayı artık kabul edilebilir ve başa çıkılabilir olmaktan çıktı. Bu durum sadece insanlar için değil, hayvanlar için de sorun. Trafik kazaları, hastalık ve açlık nedeniyle ölümler, hayvan refahına da aykırı bir durum. Yani bu sorunu hayvanseverlik ya da hayvan sevmemek gibi duygulardan çıkarmalı, daha akılcı ve bilimsel yaklaşmalıyız " diye konuştu.
Birçok tarafı olan bu sorunun çözümünün de kısa vadede çok kolay olmadığını aktardan Arslan, "Popülasyon giderek arttığı için çözümü de giderek karmaşık ve uzun süreli projeleri gerektiriyor. Dünyada bu sorunu çözmüş olan ülkelere baktığımızda ya çok uzun soluklu uygulamalar yapıyorlar ya da uygulanması bizde mümkün olmayan çok radikal kararlar alıyorlar" ifadelerini kullandı.
"Tahmini 8 milyon sahipsiz hayvan bulunuyor"
Türkiye'de 9 Temmuz 2021'de revize edilen Hayvanları Koruma Kanunu'nun tam olarak uygulanması durumunda orta vadede yararları olabileceğini belirten Arslan, terk edilme engellenmedikçe, kaçak üretim, hayvan girişi ve satışı devam ettiği sürece tablonun giderek ağırlaşacağına dikkati çekti.
Bazı il ve ilçe belediyelerinde kanuni zorunluluk olmasına rağmen geçici bakımevi veya barınak bulunmadığını, kimi belediyelerin ise hayvanseverlerin baskısıyla sorunu çözdüğünü ifade den Arslan, şunları kaydetti:
"Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre dünya nüfusunun yüzde 10'u kadar sahipsiz hayvan bulunmaktadır. Bu çıkarımın nedeni, bu canlıların yiyecek kaynağı olan insanların artıklarının ancak yüzde 10'una yetmesidir. Bu tahmine göre ülkemizde yaklaşık 8 milyon sahipsiz hayvan bulunduğu söylenebilir. Ancak ülkemizde bugüne kadar hayvan sayısı konusunda ciddi bir çalışma yapılmamıştır. Yine tahminlere göre şehir merkezlerinde bu rakamın yüzde 75'i kedi, yüzde 25'i köpek iken, kırsal alana geçildikçe bu oran tersine dönmektedir. Bu kadar hayvan varken ve üreme hızı çok fazla olan kedi ve köpeklerde ülkemizde yapılan toplam kısırlaştırma sayısıyla bir sonuca ulaşmak mümkün görünmüyor. Bilimsel çalışmalar bir bölgede 6 aylık sürede mevcut hayvanların yüzde 70'i kısırlaştırıldığı takdirde bile popülasyonun nüfusu ancak sabit kalmaktadır. Yani tek başına kısırlaştırma asla yeterli olamayacaktır."
ABD ve Avrupa'nın çoğunda sokakta değil barınakta
Sahipsiz hayvanlar sorununa ilişkin çeşitli ülkelerde farklı uygulamalar bulunduğunu dile getiren Arslan, Hindistan'da sahipsiz hayvanlarını öldürmenin cezasının 5 yıl hapis olduğunu, 2017'de Tayvan'ın barınaklarda öldürülmeleri yasakladığını, ABD ve Avrupa'daki ülkelerin çoğunda ise "sahipsiz" olarak tanımlanan hayvanların sokakta değil, barınaklarda tutulduğunu aktardı.
Barınaklarda tutulan hayvanlara bazı ülkelerde 15 gün-2 ay, kimi ülkelerde ise 7 gün içinde sahiplendirilemezlerse ötanazi uygulandığına dikkati çeken Arslan, "Bu hayvanların oranı, yüzde 70-99 gibi bir aralıkta seyrediyor. ABD'de her yıl 3-4 milyon kedi ve köpek barınaklarda öldürülmektedir. Bunların 2,4 milyonunun (yüzde 80) sağlıklı, tedavi edilebilir ve evde yaşamaya uyum sağlayabilir nitelikte olduğu bildirilmektedir. Avrupa'da, örneğin Belçika'da her yıl 10 bin kedi öldürülüyor (sokakta yaşayan kedilerin 3'te 1'i). Fransa'da her yıl barınaklarda kedilerin yüzde 80'i (yaklaşık 30 bin) öldürülüyor." dedi.
"Ülkemiz daha insani yöntemler uyguluyor"
Türk Veteriner Hekimler Birliği Başkanı Murat Arslan, Türkiye'de diğer ülkelerle kıyaslandığında daha insani bir yöntem uygulandığını, sahipsiz hayvanların kısırlaştırılıp kuduz için aşılandıktan sonra alındıkları yerlere bırakıldığını dile getirerek, şöyle konuştu:
"Yapılan çalışmalarda ötanazinin çözüm olamayacağı, bu uygulamada genellikle insanlara yakın olanların yakalanabildiği, üreme yeteneği olan denetimsiz hayvanlara yer açıldığı ve daha fazla üredikleri bildirilmektedir. Sonuç olarak, sorunun çözümü kolay değildir. Başta merkezi hükümet olmak üzere yerel yönetimler, meslek örgütleri ve STK’lerin içinde olduğu uzun süreli programlar uygulanarak, hayvan refahı ve sağlığı gözetilerek uygulamalar yapılmasına ihtiyaç vardır."