Tabiatları gereği asi ve özgürler… Buna rağmen her zaman insanın yanında durdular, yoldaşı oldular. Atlar, hiç kuşkusuz gezegenimizdeki en güzel, en asil canlılardan.
Özellikle de rüzgarda savrulan yeleleriyle özgürce koşan, şaha kalktığında tüm heybetiyle göz kamaştıran atlardan etkilenmemek mümkün değil.
Onların en özel ırklarından birisi de safkan Arap atları. Zekası, dayanıklılığı ve sadakatiyle nam salmış safkan Arap atlarının hikayelerine tanıklık etmek için başladı yolculuğumuz.
Bakıcıları için alışılagelmiş ama bizim için sıra dışı olan günlük rutinlerini gözlemlemek ve dinlemek için Tarım ve Orman Bakanlığı Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğüne (TİGEM) bağlı Türkiye’nin en büyük haralarından Bursa Karacabey Harası varış noktamız oldu.
Karacabey Tarım İşletmesi Atçılık Şube Şefi Ali Yağlıcı, bize önce Bursa Karacabey Harası'nın tarihinden ve at yetiştiriciliğinin nasıl başladığını anlatıyor.
“Karacabey Tarım İşletmesi Müdürlüğü 1330’lu yıllarda kurulmuş Çiftlikat-ı Hümayun adı altında. Osmanlı Devleti padişahlarından Orhan Gazi’nin eşi Nilüfer Hatun’un çeyizi olarak kurulmuş bir hara. 1300’lü yıllardan beri bu harada ordunun at, et ihtiyacı karşılanmış ve o yıllardan beri bu haralarda atçılık faaliyeti devam ettirilmekte. Cumhuriyetin ilk yıllarıyla birlikte Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu heyet Arabistan, Irak, Suriye, Lübnan’a giderek orada safkan Arap aygır ve kısrakları bulup Türkiye’ye Karacabey Harası’na getirmişler. Cumhuriyet döneminde Karacabey Tarım İşletmesi Müdürlüğü’nde o zamanki adıyla Karacabey Harası’nda koşu amaçlı safkan Arap atı yetiştiriciliği başlamış.”
Karacabey Harası'nda Arap atı ya da Türk atı olarak da bilinen asil ve güçlü safkanların bakımında oldukça titiz davranılıyor. Tayların hemen hepsi burada hayata başlıyor ve büyüyor.
Sabah ilk iş tavlanın temizlenmesi. Görevli seyisler, safkanların hijyenik bir ortamda yaşamaları için gerekli tüm koşulları sağlıyor. Ardından tımar işlemi yapılıyor ve yemleri veriliyor. Tüm bunların ardından eğer iklim şartları uygunsa taylar meraya salınıyor. Merada da serbest bir şekilde koşup oynayabiliyorlar.
Karacabey Harası'nda ilk amaç en doğru genetik eşleştirmeleri yaparak şampiyon taylar yetiştirmek. Bunun için tüm üreme ve gebelik süreçleri de özenle takip ediliyor. 1 yıl içerisinde yaklaşık 140 tay bu harada dünyaya geliyor. Aralarından nice şampiyonun çıktığı bu seçkin safkanlara her yıl yeni bir nesil katılıyor.
Geniş arazide koşturan safkan tayların doğumundan bakımına her sürecin oldukça özenle yürütüldüğünü söyleyen Yağlıcı, tayların doğduktan sonraki dönemlerinden de bahsediyor:
“Atlarımızın doğum mevsimi ocak ayında başlıyor ve haziran ayına kadar geçen süreçte taylarımız doğuyor. Şubat ayıyla haziran ayı arasındaki 4 aylık süreçte kısraklarımızın tohumlanma zamanı. Bir kısrağın gebelik süresi 11 ay. Bir kısrağımız 1 tane tay doğuruyor, kısraklarda çoğul gebelik istenen bir özellik değil. Hem tayın gelişimi hem de annenin hayatını idame ettirebilmesi açısından tek gebelik isteniyor. Tay doğduktan sonra ilk 6 aylık süreç boyunca annesinin yanında ve onunla birlikte. Taylarımız 1 aylık olana kadar sadece anne sütüyle besleniyor, 1 aydan sonra kaba ve konsantre yem vermeye başlıyoruz. 6 aylık olduktan sonra da taylarımızı dişi ve erkek farklı tavlalarda olmak üzere farklı farklı mevkilere götürüyoruz.
Taylarımız 1 veya 2 iki yaşına geldikten sonra açık artırma ihale usulüyle satışlarını yapıyoruz. Tayların bir kısmı Karacabey Tarım İşletmesi Müdürlüğü’nde kalıyor. Orijin, eşkal ve anne-baba performansı olarak en iyi olan taylarımızı da İstanbul Veli Efendi Hipodromu’nda açık artırma usulüyle satışa sunuyoruz. Devlet haralarında bulunan atlara özenle bakılıyor. Bunun sebebi bu hayvanların kendilerinin özel olması. Çok özel canlılar. İnsanlarla ilişkileri de diğer hayvanlara kıyasla çok farklı.”
İşletmedeki aygırlar şampiyonluklar görmüş kuşaktan kuşağa üstün özelliklerini taşımış çok seçkin atlardan oluşuyor.
TİGEM’e bağlı 3 işletmede de safkan Arap atı yetiştiriciliği yaptıklarını yineleyen Ali Yağlıcı, safkan Arap atlarının oldukça güçlü bir ırk olduğuna vurgu yapıyor.
“Safkanlar çöl şartlarına çok uygun, uzun mesafe koşularını bilen, dayanıklı, kanaatkar, çok fazla yem aramayan ve az yemle hayatını idame ettirebilen bir at ırkı. Savaş yıllarında orduda savaş atı olarak kullanılmış ama Cumhuriyetten sonra yarış atı sektöründe can bulmuş şu an Türkiye’de yetiştirilen safkan Arap atlarının tamamında TİGEM’den köken almış Arap atlarının ataları bulunmakta.”