Eskişehir Sümer Mahallesi'ndeki konutlarında gazetecilere açıklamalarda bulunan iş insanı Cemalettin Sarar, ramazan ayında üzüntü verici bir olay yaşadıklarını söyledi.
Yaşadıklarını anlatan Sarar, şöyle konuştu:
"Zehra Hanım çok direndi. Bu direnmesinin sonunda ikimizi de bağlayıp yere yatırdılar. 'Kasada ne varsa alın götürün' dedim. Zehra Hanım olmasaydı kurtulamazdık. Başka bir kadın olsa elini çıkaramazdı. Kasayı alıp götürdüler. Miktarı bilemiyoruz. Yüksek miktarda diyebiliriz. Yüklü miktarda döviz istediler. Bir milyon avro ve bir milyon dolar istediler. 'Hepsi fabrikada' dedik. 'Kasada ne varsa al git' dedim. Kasanın içinde dövizlerimiz vardı. Zehra Hanım'ın dövizleri ve ziynet eşyaları vardı. Başta İçişleri Bakanımız Süleyman Soylu, Valimiz, Emniyet Müdürümüz, bakanlarımız bu işe eğildiler ve başarıyla yakaladılar. İnşallah başka arkadaşlarımıza, kimsenin başına gelmesin."
"Emniyete haber vermeden yabancı uyruklu insanları almayın"
Evinde yabancı uyruklu çalıştıracaklara uyarılarda bulunan Sarar, "Emniyete haber vermeden yabancı uyruklu insanları almayın. Yabancı çalıştırmak gayet iyi ama böyle şeyler olunca... Buna benzer bir sürü şeyler oldu. Daha önce de ülkemizde yaşandı. İnsanları katleden birileri bile oldu." ifadelerini kullandı.
Eşinin daha çok direndiğini ve zanlıların onu darbettiğini belirten Sarar, şüphelilerin kendisi yerdeyken üzerine bastığını anlattı.
Cemalettin Sarar, olayla ilgili olarak kendilerini arayıp "geçmiş olsun" dileğinde bulunan herkese teşekkür etti.
"Anahtarın da kasanın da yerini biliyordu"
Zehra Sarar da o gece teravihin ardından eve geldiğini söyledi.
"Kış bahçesinde eşimle oturuyoruz. Sularımızı, haplarımızı içtik." diyen Sarar, şunları kaydetti:
"Başımı çevirdiğimde iki siyah giyimli, sadece gözleri gözüken iki adam... 'Cemalettin bunlar kim?' dedim. 'Sus' dediler. 'Sus' deyince 'Cemalettin Bey'e şaka mı yapacaklar, böyle de şaka mı olur?' diye düşündüm. İrkildim, tuhaf oldum. Cemalettin Bey bana doğru döndü, biri o sırada yukarı doğru çıkıyordu. Biri beni, diğeri de eşimi etkisiz hale getirip siyah plastik kelepçeyle ellerimizi ve ayaklarımızı bağladılar.
Ben direndim. 'Ramazan mübarek günde hiç Allah korkunuz yok mu?' diye direnmeye başladım. Ayaklarım bağlı olduğu halde kurtulmaya çalıştım. Cemalettin Bey'i yukarı çıkardılar. Bana sürekli kasanın anahtarını sordular. Fabrikanın kasasında olduğunu söyledim. 'Kasayı olduğu gibi götürün' dedim. Tabii eski hizmetçi (Lulia D.) anahtarın da kasanın da yerini biliyordu."
Sarar, zanlıların doğrudan kasanın bulunduğu odaya gittiğini ifade etti.
Kasayı boşaltan şüphelinin, bunun dışındaki değerli eşyaları da aldığını söyleyen Sarar, "Daha sonra beni de yukarı çıkardılar. Cemalettin Bey'i yüzüstü yere yatırmışlar. Bana da 'Yat' dedi, ben biraz direndim. Ellerimizi ayaklarımızı arkadan yeniden bağlayıp birbirimize bantla bağladılar. Üzerimizden kilitlediler. Ses kesildi." diye konuştu.
Zehra Sarar, önce sağ kolunu ipten kurtardığını, daha sonra çekmecedeki makasa doğru hamle yapıp eşiyle birbirlerinin iplerini çözdükleri anlattı.
"Eski hizmetçi iki ay evin çevresinde keşif yapmış"
Güvenlik görevlilerini aradığında personelin 3 zanlının peşinde olduğunu öğrendiğini dile getiren Sarar, şu bilgileri verdi:
"Bizi kim kurtardı, kapı nasıl açıldı, sonrasını hatırlamıyorum. Eskişehir Valisi Özdemir Çakacak ve Emniyet Müdürü Engin Dinç geldi. Hastaneye gittim. Kötü bir gece geçirdik. Allah kimseye böyle bir şey yaşatmasın. Beni darbettiler ancak direndim. Elimi ve kolumu bağlayan, eski hizmetçinin kocam diye tanıttığı sevgilisiymiş. Aksanından, ses tonundan o olduğunu anladım. Gözlerinden tanıdım. Ben silah görmedim ancak elinde kama gibi bir şey vardı.
Eski hizmetçi iki ay boyunca buraların keşfini yapmış, işi buymuş. Öleceğim aklıma gelir, öyle bir şey aklıma gelmezdi. Biz burada çok güvenlikli olduğumuzu düşünüyorduk. Soyguncular çıktıklarında kapıyı kapattılar, o an sadece kurtulmayı düşündüm. Psikolojik olarak çok etkilendik. Allah kimseye göstermesin böyle bir olayı. Hala ürküyorum, o anlar aklıma geldiği zaman bütün tüylerim diken diken oluyor. Evde yukarı tek çıkmaya korkuyorum."
Konutlarındaki güvenlik önlemlerine de değinen Sarar, daha sıkı tedbirler alacaklarını söyledi.
"Kapıda iki bekçi var, biz güvendeyiz diye oturuyoruz"
"Evde ne kamera ne alarm ne bekçi var." diyen Sarar, şunları ifade etti:
"Kapıda iki bekçi var. Biz güvendeyiz diye oturuyoruz. Adam karşıdan kendisine kapı açmış. Oradan elini kolunu sallayarak girdi. Anahtar kapının üzerinde. Moldovalı hizmetçi giderken zaten anahtarı yanında götürmüş. Teslim etmedi. Çalışırken sevgilisiyle kadın kendi aralarında güya kavga etmiş. Gece 02.00-03.00 gibi binmişler arabaya gitmiş, bir minibüsleri vardı. İki yıl önce iki ay kadar çalıştılar, bu sürede planladılar herhalde.
Onlardan çalıştıkları sürede şüphe etmedik. Sonra anladık ki onların yerine gelen kadını takip etmişler. Bir gün çalışan kadın geldi, 'Birisi beni takip ediyor.' dedi. Daha önce Moldovalı hizmetçinin saçları sarıydı ta ki bu olaya kadar, sonra siyah yapmış saçlarını. Tabii orada otobüsler duruyor, işçiler akın gibi giriyor ya o, onların arasına karışmış girmiş.
Herkes fabrikaya giriyor. Bir tek bize gelen iki kadın buraya doğru yöneliyor. Onlar bayağı bir araştırma yapmışlar. Benim için çalınan her şey özel."
Zehra Sarar, merhum 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in hediye ettiği altın yoncalı iki saatin de çalınan eşyalar arasında olduğunu söyledi.
"Sanırım onları tanımadığımızı düşünerek bizi öldürmediler"
Failleri bir an önce karşısında görmek istediğini belirten Sarar, "Ben de onu aynı şekilde yere yüzükoyun yatırıp üzerini tekmeleyeceğim. Emniyete de söyledim, geldiği zaman ona aynısını yapmak istiyorum. Bizi neden öldürmediler bilmiyorum, ben kadını tanıdım gözlerinden. Sanırım onları tanımadığımızı düşünerek bizi öldürmediler. Sesinden, gözünden tanıdım. Niyetleri olsa öldürürlerdi, ellerinde her şey vardı. Bundan sonra normal hayatımızda hiçbir değişiklik olmayacak. Kaldığımız yerden devam edeceğiz. Ev son sistem koruma sistemi yapılacak. Bir tek değişiklik o olacak." ifadelerini kullandı.
Kaynak: AA