Maden işçisinin babası Recep Ayvaz, olayı duyar duymaz maden ocağına gittiklerini, gece 3'e kadar orada beklediklerini söyledi.
Sabaha karşı polis memurunun arayarak hastaneye gelmelerini istediğini aktaran Ayvaz, "Biz de hastaneye gittik, morgun önüne yaklaştık. Çocuğumuzun cenazesini morgdan aldık. Saat 05.00'te evimizin önüne getirdik. Olayı duyunca oğlumun hamile olan hanımı ve eşim bayıldı." dedi.
Ayvaz, kendisinin uzun yıllar İstanbul'da bir tekstil fabrikasında, oğlunun da bozacı olarak çalıştığını, daha sonra Bartın'a döndüklerini anlatarak, "Oğlum burada bir beton santralinde çalışırken TTK'ye işçi alımına başvurdu ve kurada çıktı. Ben madene girmesini istemiyordum ama ekmek davası. Madene giren de ölüyor, dışarıda duran da ölüyor. Ölüm bizim için. Buna yapacak bir şey yok." diye konuştu.
"Sağ olduğum müddetçe onları büyüteceğim"
İki çocuk babası oğlunun birkaç gün içinde üçüncü çocuğunu beklediğini aktaran Ayvaz, "Patlamanın olduğu gün evden çıkarken çocuklarını öpmüş, çocukları da oğlumun yakasına yapışmış. 'Ne oldu oğlum, kızım?' diyor, çocuklar da 'Annemi de öpeceksin, öyle gideceksin.' diyorlar. Çocukları annesini de öptürüyorlar, öyle evden çıkıyor. O günün bir şeyliği vardı işte, Allah'ın takdiri." ifadelerini kullandı.
Ayvaz, oğluyla zaman zaman doğacak çocuğu için isim düşündüklerini belirterek, şunları söyledi:
"Oğlumu kaybettikten sonra bizi ziyaret eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, doğacak çocuğun ismini sordu. Cumhurbaşkanımız, 'Çocuğun ismini Selçuk koyacaksınız.' dedi. Şimdi de nasip olursa çocuğa babasının ismini koyacağız. Çocuğuma Allah rahmet eylesin ama geriye yine kendini bıraktı. Benim evlatlarım, başımın üzerinde yerleri var. Sağ olduğum müddetçe onları büyüteceğim. Doğacak çocuğumuzu babası gibi göreceğim."