Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfınca (SETA), Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve 15 Temmuz darbe girişimi hakkında hazırlanan iddianameler üzerinden, örgütün başta TSK olmak üzere devlet içerisindeki yapılanması, darbe teşebbüsüne giden süreç, darbe hazırlıkları ve darbe girişiminin olduğu gün yaşananları analiz eden "İddianamelerde 15 Temmuz Darbe Girişimi ve FETÖ" başlıklı rapor hazırlandı.
Rapora ilişkin açıklamalarda bulunan SETA Hukuk ve İnsan Hakları Araştırmaları Direktörü Cem Duran Uzun, 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili pek çok mecrada bilgi paylaşımı olduğunu ancak iddianamelerin bu konuda birincil kaynak niteliği taşıdığını söyledi.
İddianamelerin, içerik açısından tüm darbe girişimini tanıkların ifadeleri doğrultusunda anlatması, olayın öncesi ve sonrasıyla ilgili delillerin açık bir şekilde ortaya koyması bakımından çok önemli olduğuna değinen Uzun, raporda 15 Temmuz darbe girişiminin nasıl gerçekleştiği ve planlamasının nasıl yapıldığını anlatmak istediklerini, bunu yaparken de FETÖ'nün kuruluşu, amaç ve hedeflerinin de üzerinde durulduğunu belirtti.
"FETÖ'nün 40 yılı aşkın devam eden yapılanması tesadüfi değil"
Uzun, 15 Temmuz sürecinde 4 bin 500'e yakın hakim ve savcının ihraç edildiğini ve bunun yargının ciddi sıkıntı yaşamasına neden olduğunu ifade ederek tüm olumsuzluklara rağmen yargının 15 Temmuz darbe girişimi ve FETÖ ile ilgili davlarda başarılı bir süreç geçirdiğini anlattı.
Yargının bu işi insan üstü bir çaba harcayarak ve özverili çalışmalarla yürüttüğünü bildiren Uzun, "15 Temmuz darbe girişimine ilişkin iddianameler genel olarak standartlarının üzerinde. Yani bu iddianameler darbe girişimini, bunun faillerini, hazırlık sürecini önemli oranda açığa çıkarmıştır diyebiliriz." dedi.
Rapor genel olarak incelendiğinde, farklı alanlardaki unsurlarını koordine ederek kullanabilen FETÖ'nün 40 yılı aşkın devam eden yapılanmasının tesadüfi olmadığı, bir strateji sonucu ortaya çıktığının açıkça anlaşılabileceğini dile getiren Uzun, bu yapının 1970'lerin sonundan itibaren ciddi çalışmalar yaptığına işaret etti.
FETÖ'nün 1980'lerin başında 100'lerle ifade edilen sayılarla kitlesel olarak askeriyeye öğrenci yerleştirdiğini vurgulayan Uzun, şöyle devam etti:
"FETÖ, 1982'de 300 üyesini askeri liselere yerleştirdi. Askeri liseye yerleştirilen bu 300 kişinin önemli bir kısmı itirafçı oldu. O dönemde 'Bunları biz tekrar geri kazanırız' düşüncesiyle ihraç etmiyorlar, sadece itirafçı olmayan 20 kişi ihraç ediliyor. Bunun dışında kalanlar TSK'da tutuluyor ve bunların hepsi darbe girişiminde tuğgeneral ve kurmay albay rütbesinde olan ve şu an ihraç edilmiş kişiler. Benzer şekilde 1986'da bir tespit yapılıyor. Yani TSK'ya çok eski tarihlerden itibaren ve de kitlesel olarak girmeye başlamışlar ve önemli bir alan elde etmişler, sonrasında da üst kademelere gelerek bu darbe sürecini hazırlayan ekibi oluşturdular."
İddianamede, bu yapının neden darbeye giriştiğine dair de çarpıcı bilgiler olduğuna dikkati çeken Uzun, "9 Kasım 2015'te darbe planlaması Ankara Konutkent'deki bir villada yapılıyor. Bu tarih 1 Kasım seçimlerinden bir hafta sonra, yani AK Parti tek başına iktidar olarak seçimleri kazandıktan sonra, FETÖ ile mücadele daha güçlü bir şekilde devam edeceği anlaşıldıktan sonra bu yapının darbe girişimine ilişkin hazırlıklara başladığını görüyoruz." diye konuştu.
FETÖ'nün, zamanın oluşturduğu şartlara kendini çok iyi uyarlayabilen bir örgüt olduğunu anlatan Uzun, "Rapordan yapılacak önemli bir çıkarım, aslında FETÖ'nün cemaatten bir suç örgütüne dönüşmediği bilakis bir terör örgütü olarak kurulduğu gerçeğidir ancak örgütün manevi değerleri istismar eden söylemi ve şeffaf olmayan yapısı nedeniyle bu durum uzun yıllar fark edilememiştir." dedi.
"Sivil imam sayısının 5'in üzerinde olabileceği yönünde"
Ankara'da 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin yaklaşık 30 dava olduğunu belirten Uzun, bunlardan en önemlisinin temmuz ayının başında başlayan "Genelkurmay Çatı Davası" ve şu anda görülen "Akıncı Üssü Davası" olduğunu aktardı.
Uzun, Genelkurmay Çatı Davası'nın darbenin ana davası olarak görüldüğünü ancak Akıncı Üssü Davası'nın darbenin merkezine ilişkin dava olduğunu ifade ederek şunları kaydetti:
"Darbe girişimi Akıncı Üssü'nden yönetildi. Alıkonulan komutanlar oraya götürüldü, darbeyi yöneten FETÖ mensubu sivil yöneticiler de oradaydı. Çeşitli kamera kayıtları ve tanık ifadelerinden anlaşıldığı kadarıyla Akıncı Üssü'ndeki kafeteryada gazino denilen yerde, çok sayıda sivil imam ellerindeki bilgisayarlar ve cep telefonları aracılığıyla darbe girişimini bizzat oradan yönetmişlerdi. Hatta Akıncı Üssü iddianamesinde sivil yönetici olarak 5 kişinin ismi geçiyor ancak tanık ifadelerinde sivil imam sayısının 5'in üzerinde olabileceği yönünde."