Hakkari Üniversitesi'nin Arama Kurtarma Birimi ve AFAD gönüllülerinden oluşan 13 kişilik grup, Kahramanmaraş merkezli 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremlerden etkilenen Hatay'ın Antakya ilçesine gönderildi.
Ekipten tecrübeli olanlar enkazda arama kurtarma, diğerleri ise insani yardımları dağıtma ve ekiplere malzeme taşıma çalışmalarında görev aldı.
Depremin ikinci gününde ekipteki 4 kişi, görevlilerin ısınması amacıyla yaktıkları ateş için tahta parçaları ararken enkazdaki bir kadınının sesini fark etti. Bunun üzerine diğer görevlilerle söz konusu noktada çalışma yürüten ekipler, kadını yıkıntıların arasından açtıkları delikten kurtardı.
Depremden etkilenen Antakya ve Adıyaman'da 13 Şubat'a kadar zor şartlarda çalışarak 22 kişiyi sağ kurtaran Hakkari ekibi, depremin yol açtığı büyük yıkımın ve can kayıplarının üzüntüsünü yaşıyor.
"Tek derdimiz canlılara ulaşmaktı"
Ekibi koordine eden arama kurtarma birimi başkanı Hacı Tansu, 7 katlı bir binanın enkazından kurtardıkları Murat adındaki kişiyle kurduğu diyaloğu anlattı.
Ülkenin yaşadığı büyük felaketin ardından destek için Antakya'ya giderek çalışmalara başladıklarını belirten Tansu, "İlk olarak kentin girişindeki bir otelin enkazında 3 kişiyi kurtardık. Bazı kişilerin de cansız bedenlerini çıkardık. 13 kişilik ekiple sahadaydık. Depremi ilk kez gören arkadaşlarımız da vardı. Sesin olduğu belirtilen enkazlara yönelip çalışma yürütüyorduk. Her olasılığı değerlendiriyorduk" dedi.
Çalışmalar sırasında 7 katlı bir binanın enkazı etrafında yakınlarını bekleyenlerin 'enkazın altından bir kadın sesi geliyor' demesi üzerine ekiple söz konusu enkaza yöneldiklerini, dile getiren Tansu, şöyle devam etti:
"Enkazın birkaç yerinden girmeye çalıştık. Bize, 'Orada Fikret teyze diye biri var' dediler. Biz de Fikret teyze diye hitap ederek konuşurken enkazdaki kişi sürekli cevap veriyordu. 4 kat üstten delerek içeri girmeye çalıştık. İlerledikçe ses daha yakın geliyordu. Kim olduğunu sorunca isminin Murat olduğunu, ailesiyle enkaz altında kaldığını söyledi. Murat ve ailesinin bulunduğu odaya ulaştık. Murat'a, Fikret teyze var burada ona da ulaşmaya çalışıyoruz, sen duydun mu sesini diye sorduk. Dedi ki 'ağabey Fikret teyze diye bağırdığınızda cevap veren bendim' dedi. Fikret teyze kaçıncı katta oturuyor diye sorduk. İkinci katta oturduğunu söyledi. Binanın 7. katından aşağı inmiştik. Girdiğimiz alanı bir sehpa büyüklüğünde genişlettikten sonra vefat eden eşi, oğlu ve kızının cansız bedenini güçlükle çıkardık. Sonrasında da Murat'ı oradan çıkardık. 2 ve 3. katlar arasında da hiç boşluk yoktu. Fikret teyze hayatını kaybetmişti."
Tansu, 6 gün boyunca Antakya'da çalıştıklarını, girdikleri her enkazdan canlı çıkardıklarını bildirerek, "Ekibimizdeki herkes canla başla çalıştı. Hepimiz de tedbir aldıktan sonra çalışıyorduk. Çünkü enkaz tehlikeli bir alan. Orada tek derdimiz canlılara ulaşmaktı" dedi.
"Sürekli konuşarak moral verdik"
Gönüllülerden Doğuş Adıyaman ise yaşadıklarını uzun süre unutamayacağını, çok enkazda çalıştığını ancak hiç bu kadar duygulanmadığını dile getirdi.
Depremin ikinci günü gece saat 02.00'de arkadaşlarının arabayı almaya giderken yollarını kaybetmeleri üzerine bir enkazın yanında kaldıklarını anlatan Adıyaman, şunları kaydetti:
"Ateş başında ısınırken arkadaşlarımız tahta ve kapı parçaları aradıkları sırada enkazdan ses geldiğini söylediler. Biz de hemen koştuk, ses var mı diye bağırdık. Sese ulaştıktan sonra oradaki ekiplerle delik açtık. O şekilde teyzeyle konuştuk. Teyzenin durumu iyiydi. Moralini bozma seni kurtaracağız dedik. Tabliyeyi delerek içeriye girdiğimizde de yaşlı teyze yatağının üzerindeydi. Dolap yatağın kenarına devrilmişti, açılan kapağı da teyzeyi korumuştu. Sonra yavaşça teyzeyi bulunduğu yerden çıkardık. Sadece ayağı biraz ezilmişti. Her bir nefes bizim için büyük umuttu."
"Minnet dolu bakışlar beni derinden etkiledi"
Gönüllülerden Eda Karabaş ise enkazda ilk kez arama kurtarma çalışmalarına katıldığını belirterek, şöyle konuştu:
"Ben de orada kadın depremzedelerimizle konuşup durumlarını öğreniyordum. Onlara sürekli moral verici konuşmalar yaptık. Orada malzeme dağıtıyorduk. Tek amacımız can kurtarmaktı. Umarım böyle bir şey bir daha yaşamayız. Her can bizim için önemli. Enkaz çalışmaları sırasında bir kadın gelip bana sarıldı. Hepimize tek tek teşekkür etti. Oradan bir yakını çıkarılmıştı. 'Siz olmasaydınız kurtaramazdık' dedi. O ablanın o minnet dolu bakışları beni derinden etkiledi."