Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Mamak 28. Piyade Tugay Komutanlığına bağlı tank taburu personelinin katıldığı eylemlere ilişkin 64 kişi hakkında açılan davanın görülmesine sanık savunmalarının alınmasıyla devam edildi.
Ankara 18. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Cezaevi Kampüsü'nde görülen duruşmada savunma yapan eski uzman çavuş Selim Gedikli, eski tank tabur komutanı yarbay Nuri Büyükyazıcı'nın bulunduğu tankın sürücüsü olduğunu, Büyükyazıcı'nın emriyle Mamak'taki kışladan çıkıp Genelkurmay'a gittiklerini ifade etti.
Sıhhiye bölgesine geldiklerinde vatandaşların tepkilerinin çoğaldığını, bunu Büyükyazıcı'ya bildirdiğini aktaran Gedikli, "Büyükyazıcı bana 'Devam et, ez geç, tek tank da olsak Genelkurmay'a gideceğiz' dedi." ifadelerini kullandı.
Darbe girişiminden habersiz olduğunu, bilerek ve isteyerek bir suça karışmadığını iddia eden sanık, tahliye talebinde bulundu.
Yunus Ünlüsoy da 2014'te uzman çavuş olarak görev yapmaya başladığını, alarm verilmesi üzerine birliğine gittikten sonra yarbay Büyükyazıcı'nın da bulunduğu tankta tank nişancısı olarak görevlendirildiğini dile getirdi.
Kışladan çıktıktan sonra darbeye karşı sokağa çıkan vatandaşların tankın önünü kesmek istediğinde yaşananları anlatan Ünlüsoy, "Kışladan çıkıp bir süre ilerledikten sonra tabur komutanı tank sürücüsü Gedikli'ye devam etmesi emrini verdi. Gedikli, 'Komutanım insanlar var, ezilebilirler' dedi. Tabur komutanı ısrar edince Selim kendi inisiyatifinde yolun kenarından geçti." diye konuştu.
Genelkurmay'a gittikten sonra eski astsubay Turan Baysal'ın namluya tank topu sürmesi emrini verdiği anlatan Ünlüsoy, "Namluya mühimmatı sürdüm ancak hiçbir şekilde ateşlemedim. Bu sırada özel kuvvetlerden olduğunu düşündüğüm 10 kişi de nizamiyede duruyordu. Saat 02.00 civarında Genelkurmay üzerine yaklaşan taarruz helikopteri ateş etti, yaralandım. Tankın alt kapağından çıkarak revire gittim. Sabah saatlerinde öğrendim darbe olduğunu. Daha sonra da polise sığındım." savunmasını yaptı.
"FETÖ denen örgütle hiçbir bağım olmadı, sempati dahi duymadım." diyen Ünlüsoy, tahliye ve beraat talebinde bulundu.
"Ez, geç, bekleme yapma"
Sanık eski uzman çavuş Rüçhan Öner, 15 Temmuz'da mesai bittikten sonra evine gittiğini, 22.05'te 4. Kolordu otomasyon merkezinden gelen mesajla bütün personelin göreve çağırıldığını belirtti.
Görevli olduğu bölüğe geldiğinde tankların garajdan çıkarılmış olduğunu ve bölük komutanı eski yüzbaşı Adil Baykal'ın tank tulumumu giymesi emrini verdiğini söyleyen Öner, o akşam yaklaşık 15 tankın kışladan çıktığını beyan etti.
Kendilerine Genelkurmay'a saldırı olduğu yönünde bilgi verildiğini iddia eden sanık Öner, vatandaşların tankların önünü kesmek istemesi üzerine Baykal'ın, "Ez, geç, bekleme yapma" diye emir verdiğini söyledi. Başka bir tankta görevli askerin arayıp benzer bir soru sorması üzerine duyduklarını şu sözlerle anlattı:
"Bölük komutanı yüzbaşı Baykal, 'Altınızdaki oyuncak değil, hiçbir şey sizin canınızdan kıymetli değil. Yakın, ezin, geçin. Kendinizi kurtarın.' dedi."
Genelkurmay'a terör saldırısı olduğu gerekçesiyle göreve çıkarıldığını ve kandırıldığını öne süren Öner, suçsuz olduğunu iddia ederek tahliye ve beraat talebinde bulundu.
"TSK'daki FETÖ'cüler darbe yapıyorlar"
Eski uzman çavuş Soner Demirci, olay akşamı 21.00 sıralarında üsteğmen Mahmut Onur Uçar'ın telefonuna "Alarm verildi" mesajı geldiğini, telefonla alarmın doğruluğunu teyit ettiğini, Adil Baykal tarafından da cep telefonlarına mesaj atıldığını söyledi.
Uzman Çavuş Vedat İpek ve kendisinin tank sürücüsü olduğunu söylediğini, Uçar'ın da tankların yanına gitmesini istediğini anlatan Demirci, 3-4 aydır bu yönde yaptıkları hazırlık dolayısıyla Suriye sınırına gideceklerini düşündüğünü kaydetti.
Nizamiyeden çıkınca Baykal'ın bulunduğu tankın peşini bırakmadıklarını, telsizden Adil Baykal'ın, "TSK'daki FETÖ'cüler darbe yapıyorlar. Biz de Genelkurmay Başkanını korumaya gidiyoruz" dediğini aktaran Demirci, Genelkurmay Başkanlığına giren üçüncü tankta bulunduğunu anlattı.
İlerleyen saatlerde bir kişinin gelerek Baykal'ın herkesi çağırdığını söylediğini kaydeden Demirci, bir binaya girdiklerinde Baykal'ın birkaç kişiyle konuştuğunu gördüğünü ifade etti.
Demirci, "Ben o ana kadar bölük komutanının dediği gibi TSK'daki FETÖ'cülere karşı Genelkurmay Başkanını korumaya gittiğimizi sanıyordum. Bölük Komutanının emirlerini yerine getirdim. Hiçbir suçlamayı kabul etmiyorum." diye konuştu.
"Yani terörist biz olmuşuz"
Sanık Osman Demirkol da olay tarihinde er olduğunu söyleyerek, askerliğe başlamasından itibaren komutanların emirlerini sorgulamamanın öğretildiğini söyledi.
Olay günü silahlık nöbeti tutarken Baykal'ın erlerin ve rütbelilerin garaj bölgesine toplanma emri verdiğini, kompozit başlık ve silah aldığını anlatan Demirkol, "Genelkurmay Başkanına saldırı olduğu, koruma amaçlı gideceğimiz söylendi" dedi.
Personelin tanklara bindirildiğini, bulunduğu tankta kendisiyle birlikte uzman çavuşlar Ramazan Ulutaş ve Rüçhan Öner ile Adil Baykal ve ismini sonradan öğrendiği binbaşı Abdullah Çakır'ın bulunduğunu ifade eden Demirkol, şunları kaydetti:
"Tugaydan çıktıktan sonra saat 00.00-01.00 gibi Genelkurmaya gittik. Ben, Ramazan Ulutaş ve Rüçhan Öner sabaha kadar araçtan inmedik. Ulutaş ve Öner sabah yanıma gelerek, 'Duydun mu Osman, darbeci biz olmuşuz' dedi. 'Darbe ne? Nasıl oldu?' deyince, 'Yani terörist biz olmuşuz' dedi. 'Nasıl olur komutanım? Biz buraya korumaya gelmedik mi?' dedim. 'Biz de öyle biliyorduk' dediler."
"Komutanım, siz hainmişsiniz"
Sanık T.Ş. de olay tarihinde er olduğunu kaydederek, olay günü dahil, konusu suç olan hiçbir emir ve talimat almadığını ve uygulamadığını ileri sürdü.
T.Ş, "Hiçbir sivil vatandaşa, güvenlik güçlerine, devlet malına zarar vermedim. Araca binmem emredilerek, kışladan ayrıldım." diye konuştu.
Olay gecesi kışladan çıktıktan sonra annesiyle konuştuğunu, darbeyi ilk annesinden duyduğunu anlatan T.Ş, "Anne, söylediğin ne anlama geliyor?" dediğini, ondan da, "Hainlik. Komutanlarına güvenme. Bir an önce oradan çık, emniyet güçlerine teslim ol" yanıtı aldığını kaydetti.
Ardından komutanlarına, "Komutanım, siz hainmişsiniz. Annem böyle söylüyor. Ne oluyor?" diye sorduğunu, komutanlarının şaşırdığını söyleyen T.Ş, beraber olduğu kişilerin telefonlarına baktığını, tanktakilerden Uğur Kaya'nın elektrik akımını keserek, tankı çalışamaz hale getirildiğini anlattı.
"Silahlar tam dolduruş"
Olay tarihinde uzman çavuş olan sanık Halil İbrahim Çubuk da hafta sonu İstanbul'a gideceğini ancak alarm olduğunun söylenmesi üzerine birliğine döndüğünü aktardı.
Kendi bölüğünde Adil Baykal'ı gördüğünü, tekmil vermek için yanına gittiğini söyleyen Çubuk, emir üzerine dört tankı çalıştırıp, tankları eğitim düzenine aldıklarını ifade etti.
Bölük komutanının Genelkurmay Başkanlığına terör saldırısı olduğunu söylediğini ve ikinci tanka binmesini emrettiğini kaydeden Çubuk, tankta Takım Astsubayı Fatih Topal'ın da bulunduğunu bildirdi.
Tanka mühimmat yüklediklerini ve emriyle zimmetli silahları aldıklarını belirten Çubuk, tabur komutanının tankını takip ederek, üç nolu nizamiyeden çıktıklarını söyledi.
Turan Baysal'ın bulunduğu tanktan ateş edildiğini, tabur komutanının aracının iki araca çarptığını, bu araçlardan birinin tanka takıldığını gördüğünü ifade eden Çubuk, Baysal'ın telsizden, "Silahlar tam dolduruş" emri verdiğini belirtti.
Genelkurmay tarafına gittiklerinde babasıyla telefonda konuştuğunu, babasının TSK'daki kişilerin darbe yapmaya çalıştığını söylediğini ve yanlış bir şey yapmamasını istediğini kaydeden Çubuk, babasının talebiyle telefonu Fatih Topal'a verdiğini, onun da babasıyla konuştuğunu ve "Tamam abi, merak etmeyin. Biz öyle bir şey yapmayız" dediğini bildirdi.
Babasının tekrar arayarak, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın sözlerini dinlettiğini, bunu da Topal'a bildirdiğini aktaran Çubuk, Topal'ın ise olaylara karışılmayacağı emri verdiğini öne sürdü.
Çubuk, sabahleyin tanktan çıkınca bir komutanın "Elimde yazılı emir var. Genelkurmayı korumak için buradayız" dediğini belirterek, "Tanka dönerken Fatih Topal, 'Ne olursa olsun tek el dahi silah sıkmayacaksınız. Bizi kandırdılar' türü konuşmalar yaptı." iddiasında bulundu.
Darbe girişiminde hiçbir kastı olmadığını savunan Çubuk, "Kendi desteklediğim bir hükümete asilik yapmayacağım aşikardır." dedi.
Cezaevinde, "Hesabını soracağız" sözleri
Mahkeme Başkanı Mustafa Çorumlu, babasının FETÖ yöneticilerinden Ahmet Kara ile mesaj trafiğinin belirlendiğine dikkati çekti.
Çubuk, konuyu sorduğu babasının, bu kişiyi tanımadığını söylediğini aktardı.
Başkan Çorumlu, cezaevinde bir avukatla yaptığı görüşmeye ilişkin tutanak bulunduğunu kaydetti ve bazı sorular sordu.
Çubuk, görüşmede "Keşke ellerim kırılsaydı da vermeseydim" türü sözler söylediğini kabul ederek, "Yani ne suçum ne günahım var? O an kalbi duygularımı o avukata bildirdim." dedi.
Başkan Çorumlu'nun, "Darbe için 'Hepsi kurgulanmış' diyorsun. 'Devlet biliyordu ama yol verdi' diyorsun. 'Adil Öksüz hem devlete çalışmıştır hem örgüte' demişsin. Darbeci askerler için 'Bana göre onlar ölmedi. Daha şehit onlar' demişsin." ifadelerini kullandı.
Çubuk, "Araçlarında öldüğünü duyduğum erler oldu. Bu adamlara hain olarak toprak yeri bile verilmedi. Kendi iradeleriyle o araçlara binmezlerdi. Bunları kastettim." diye konuştu.
Çubuk, "Rüzgar elbet tersine dönecek. Hesabını soracağız" sözüyle neyi kastettiği sorusu üzerine, "Hesabını soracağımızdan kastım, haksız yere cezaevinde tutuluyorum. İllaki bunun da maddi manevi tazmini olacaktır. Beyanım bu olmuştur." dedi.