Danıştay 10. Dairesi, Ayasofya'nın camiden müzeye dönüştürülmesine dair 24 Kasım 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararını iptal etti.
Danıştayın bu kararı ile Ayasofya'da ibadetin yolu açılmış oldu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ayasofya'nın Diyanet İşleri Başkanlığına devredilerek ibadete açılmasına yönelik Cumhurbaşkanlığı Kararını "hayırlı olsun" mesajıyla paylaştı.
Karar Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi.
TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Mecliste basın mensuplarına yaptığı açıklama ile kararı değerlendirdi.
"Bizim kuşağımızın ideallerinde yer almıştı"
Ayasofya'nın ibadete açılmasının tarihi bir olay olduğunu ifade eden Şentop, şunları söyledi:
"Ayasofya bizim kuşağımızın, bizden önceki birçok kuşağın ideallerinde cami olarak açılması gereken bir yapı olarak her zaman yer almıştı. Bir hedef olarak, bir hayal olarak, bir rüya olarak yer almıştı. 'Zincirler kırılsın Ayasofya açılsın.' sloganı bizim gençliğimizin, bizden önceki kuşakların en önemli sloganlarından birisiydi. Bu hususta o dönemlerin gençlik liderlerinden sayın Cumhurbaşkanımız da bu konuda büyük gayret gösteren bir kişiydi. Onun Cumhurbaşkanlığı döneminde bu işin gerçekleşmiş olması da ayrıca anlamlı."
"Türkiye'nin burayı nasıl kullanacağına dair karar verme yetkisi var"
Danıştay kararının iç hukuk ve uluslararası hukuk bakımından değerlendirmeler içerdiğini ifade eden Şentop, iç hukuk bakımından Ayasofya'nın, Fatih Sultan Mehmet tarafından kurulan bir vakfın vakfiyesinde cami olarak yer aldığını söyledi.
Vakfiyede, Ayasofya'nın cami olarak kullanılması hükmünün yer aldığının altını çizen Şentop, şöyle devam etti:
"Sultanahmet gibi, Süleymaniye gibi camilerin de kendilerine mahsus vakfiyeleri var. Kullanım amacı da vakfiyede belirtilmiş. Vakfiyede belirtilen bu amacın değiştirilmesi doğru değil. Bu konu Türkiye'nin sadece kendi iç hukukunda değil, mesela Kıbrıs'ta, İngilizlerin yönetimindeyken oradaki vakıf eserlerinin tahsis edilen amaçları doğrultusunda kullanımı yönünde iç hukuk düzenlemeleri yapılmış. Bu bakımdan vakıfta belirlenen esasların, devletlerin hukukları tarafından benimsenmesi tüm dünyada kabul edilen temel kuraldır. Uluslararası hukuk bakımından da bilhassa dünya kültür mirasına dahil olan bir yapı olması itibarıyla bir değerlendirme var. Bu konuda sayıları az olsa da bazı ülkelerin açıklamaları var. O dünya kültür mirasına dahil olan eser sadece Ayasofya değil. Mesela Sultanahmet, Süleymaniye, Şehzade Camisi de var. Demek ki bir yapının, bir eserin dünya kültür mirasına dahil olması için müze olması gerekmiyor. Camiler de var bu mirasa dahil olan.
Burada kastedilen şey, tüm insanlık için kıymetli bir eser. Yoksa kullanım amacının da uluslararası sözleşmelere göre belirleneceği anlamına gelmiyor. Nitekim bu sözleşmede de ülkelerin egemenlik haklarına saygı gösterileceği, ayrıca iç hukuktaki düzenlemelere göre bu işlerin yürütüleceğine dair hükümler var. Uluslararası sözleşmelere göre de Türkiye'nin burayı nasıl kullanacağına dair karar verme yetkisi var ve bu yetki teslim ediliyor. Ayrıca sözleşme yazmaya da gerek yok. Hiçbir ülke kendi toprakları içerisindeki bir yapının nasıl kullanılacağını uluslararası bir yapının, bir kuruluşun inisiyatifine ya da bir sözleşmeye bırakmaz. Bu açıdan da bir problem yok."
Mustafa Şentop, Ayasofya'nın, İstanbul'un fethi başta olmak üzere birçok yönden öneminin bulunduğunu söyledi.
Şair Sezai Karakoç'un bir metafizik yaklaşımının bulunduğunu anımsatan Şentop, şöyle devam etti:
"Ayasofya'nın yapılış tarihi, ibadete açılış tarihi ile Hazreti Peygamber Aleyhisselam'ın doğum tarihi arasında bir ilişki kurarak Ayasofya'nın, İslam Peygamberi'nin getireceği yeni bir dinle eş zamanlı olarak ibadete açıldığı, onunla metafizik bir irtibatının bulunduğuna dair bir yaklaşımı var. Bu anlayış, İstanbul'un fatihi Sultan Mehmet'ten günümüze kadar birçok düşünür tarafından da paylaşılmıştır. Milletimizin gönlünde de Ayasofya'nın nihayetinde bir cami olarak kullanılmasına dair bir arzu, bir karar vardı. Mahkemelerimiz de Türk milleti adına karar veriyor. Danıştay 10. Dairesinin kararı da 'Türk milleti adına' diye başlıyor. Dolayısıyla bu kararla uzun zamandır milletimizin içinde, kalbinde gönlündeki bir hasret sona ermiştir. Milletimiz için hayırlı olsun."
"Ne zaman namaz kılmaya gideceksiniz?" sorusu
Şentop, bir gazetecinin, "Ne zaman namaz kılmaya gideceksiniz?" sorusu üzerine, "En kısa zamanda. Herhalde hazırlıklar kısa bir zaman içinde biter. Muhtemelen önümüzdeki hafta içinde." dedi.
Gazetecilerin "15 Temmuz olabilir mi?" sorusu üzerine Şentop, gelecek hafta içinde, en geç cumaya kadar adım atılabileceğini bildirdi.
Bir gazetecinin, ibadete açıldıktan sonra Ayasofya isminin değişip değişmeyeceğine yönelik sorusuna Şentop, "Hayır. Bu isimle, yıllardır, 1453'ten beri bu isimle 'Ayasofya Camisi' olarak kullanılmıştır. Bu isimlerden bir rahatsızlık yok bizim kültürümüzde." yanıtını verdi.
Ayasofya'nın içinde resim ve işlemeler bulunduğunu, bunların da kırılıp dökülmediğini ifade eden Şentop, "Bizim anlayışımızda bir devamlılık, bütünlük vardır. Önceki kültürün unsurlarını kırıp dökme, yok etme şeklinde bir şey olsaydı Avrupa'nın birçok ülkesinde olduğu gibi, camilerin İspanya'da, Portekiz'de, birçok yerde tahrip edilmesi gibi bizde de eskiye dair eser kalmazdı." değerlendirmesinde bulundu.
Şentop, Ayasofya'nın müze olmasından önce uzun yıllar cami olarak kullanılıp korunduğunu belirtti.