Türkiye tarımının yol haritasına katkı sağlamak amacıyla Turkuvaz Medya Grubu ve Para Dergisi'nin Tarım ve Orman Bakanlığı himayesinde "Tarım Ormanın Geleceği Webinar Serisi ve Zirvesi" düzenlendi.
Toprak Mahsülleri Ofisi (TMO) Genel Müdürü Ahmet Güldal, etkinlikte yaptığı konuşmada, tarımın sürdürülebilirliği için üreticinin ürettiği ürünlerden gelir elde etmesi gerektiğini belirterek, "TMO'nun üretimin devamlılığı için, hasat döneminden önce ürün fiyatlarını belirleyip açıklaması elzemdi. Bunu son 2-3 yıldır geleneksel hale getirdik" dedi.
Çiftçilerin maliyetlerini hesaplayarak bu değerleri belirlediklerini anlatan Güldal, "Üreticimizin memnun olacağı şekilde maliyet ve iç-dış piyasa analizlerini yapıyor, bir önceki yılın alım fiyatlarıyla mukayese ediyor, rekolteye bakıyoruz. Üreticinin gelecek sene ekmesini teşvik edecek bir fiyat politikası belirliyoruz." diye konuştu.
"Ortalamanın üzerinde bir verimle karşı karşıyayız"
Son iki yılda üreticilerin açıklanan fiyatlarla ilgili bir sıkıntı yaşamadığını sıklıkla dile getirdiğine işaret eden Güldal, "2020'de bir önceki yıla göre hububat rekoltemiz ürünlere göre değişmek üzere yüzde 5-8 daha yüksek. 2020 yılı geçen yıldan daha iyi bir dönem olacak. İyi bir üretim dönemi geçirdik. Doğal afetlerden fazla etkilenmeden, rekoltelerde büyük kayıplar vermeden, kalitede sıkıntı yaşamadan önceki yılların ortalaması üzerinde bir verimle karşı karşıyayız" dedi.
Güldal, stoklamanın kamuoyunda olumsuz değerlendirilen bir kavram olarak öne çıktığını, ancak tarım ürünlerinin 12 ay boyunca tüketicilerin istifadesine sunulması için belli şartlarda stoklanması ve muhafaza edilmesi gerektiğini vurgulayarak, şu ifadeleri kullandı:
"4,2 milyon tonluk stoklama yapabileceğimiz TMO'nun depo kapasitesi mevcut. Bunun dışında özellikle son yıllarda giderek önem kazanan lisanslı depoculuk sistemi var. Bu, yaklaşık 6 milyon tonluk bir kapasite ulaşmış durumda ve giderek artıyor. 2023 yılına kadar 10 milyon ton civarında depolama kapasitesine ulaşacak.
Bazı ürünlerde ürünü alıp satmamak amaçlı depolamak bizim radarımızda bulunuyor. Biz bu konuda kurumumuzun misyonu gereği izin vermeme noktasında çok ciddi hassasiyetimiz var."
Salgın döneminde dünyada birçok market rafının boş kalırken, Türkiye'de market raflarının ise en fazla yarım saat boş kaldığını vurgulayan Güldal, "Bu Türkiye'nin çok güçlü bir altyapının ve sektörün olduğunu gösteriyor. Üretim devam etti, fabrikalarımız çalıştı. Gıda perakendecisi, nakliyecisi, tedarikçisi üzerine düşen görevi yaptı. Fiyatlarda da herhangi bir anormallik yaşatmadan süreci yürüttüler." dedi.
"Toplam tarım finansmanı miktarı 120 milyar TL"
DenizBank Genel Müdürü Hakan Ateş de gerek bakanlığın gerek halkın sağduyusuyla salgın döneminde tarlada çiftçilerin çalışabildiğini belirterek, "Lojistiğimiz çok iyi çalıştı ve nihai tüketicilere gıdaları ulaştırabildi. Dağıtımda ve benzeri konularda çok büyük bir sorun yaşanmadı" dedi.
Tarımın artı değer veren, ithalatı ihracatından daha az olan bir sektör olduğunu vurgulayan Ateş, "18 milyar dolarlık bir ihracat var. İthalat düştükten sonra 5,5 milyar doların üzerinde net bir girdi kalıyor. Bu çok daha artırılabilir" diye konuştu.
Ateş, Türkiye'de toplam tarım finansmanı miktarının haziran sonu itibarıyla 120 milyar TL olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
"Özel sektörün sağladığı 33 milyar TL'lik bir finansman söz konusu. Gururla ifade ediyorum ki, bu finansmanın 16 milyar TL'sini DenizBank olarak biz temin ediyoruz. 600 bini kredili olmak üzere 1,2 milyon çiftçimizin bankamızda hesabı bulunuyor.
Çiftçilerimizin tarım girdilerine doğrudan ulaşmaları, vade farksız ve önemli maliyetlere uğramadan bunları elde etmesini sağlamak gayesindeyiz. Tarımsız Türkiye düşünülemez. Özellikle ülkemiz için tarım vazgeçilmezdir."
"Nasıl ki KOBİ'ler ekonominin can damarını ve dokusunu oluşturuyor ise tarımda da aile işletmeleri aynı şekilde öne çıkıyor." ifadelerini kullanan Ateş, "Ölçekleri büyütmemiz gerekiyor, daha ileri işlenmiş gıdalarla enlemesine entegrasyonu sağlamamız lazım. Aile işletmelerinden asla vazgeçemeyiz. Onların bilgi birikimini, genç nüfusunu kırsalda tutup üretime katkıda bulunmaları sadece tarım sektörü için değil ülkemizin genel sosyolojik yapısı için de son derece hayati" diye konuştu.