Trakya Üniversitesi Doğal Afet Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Musa Uludağ, 22 Mart Dünya Su Günü'nün suyun önemi ve tasarrufu anlamında önemli bir farkındalık günü olduğunu belirtti.
Küresel ısınmayla birlikte iklim değişikliği yaşanmaya başladığını anımsatan Uludağ, son 200 yılda dünya genelinde ortalama sıcaklığın 1,2 santigrat derece arttığını vurguladı.
Uludağ, iklim değişikliğinin etkilerinin Türkiye'de de açık şekilde hissedildiğini, son birkaç yılda yaşanan kuraklığın bunun en belirgin örneği olduğunu dile getirdi.
Kış aylarında dahi yağışların yetersiz kaldığını belirten Uludağ, "Barajlarımızdaki doluluk oranı, akarsularımızın yağışlı dönemdeki debilerinin çok düşük olması, Türkiye'nin ciddi bir hidrolojik kuraklıkla karşı karşıya kaldığını gösteriyor" dedi.
"Su yönetiminin multidisipliner olarak planlanması gerekiyor"
Kuraklığın ciddi boyutlara ulaştığını vurgulayan Uludağ, şunları kaydetti:
"Yağışların az olmasını meteorolojik kuraklık olarak değerlendirirken, yağışların fazla olduğu ancak toprak için uygun olmayan dönemlerde düşmesini tarımsal kuraklık olarak değerlendiriyoruz ama en önemlisi hidrolojik kuraklık. Yani barajlarda, nehirlerde ve yer altı su seviyesinde düşüşlerin meydana gelmesi. Akarsularda yıllık debi oynamalarının ortalamaların çok üstünde olmadığı durumlar bunun örneği. Türkiye'de yaz aylarında karşılaşacağımız düşük su miktarlarını artık kış aylarında en yağışlı dönemde görüyoruz. Bu durum artık Türkiye'nin ciddi bir hidrolojik kuraklığa girdiğini ve su yönetiminin multidisipliner olarak planlanması gerektiğini gelecek 10 yılların hesap edilerek önlem alınması gerektiğini gösteriyor."
"Türkiye'nin net 112 milyar metreküplük su potansiyeli var"
Doç. Dr. Uludağ, Türkiye'nin uzun yıllar yağış ortalamasının 643 milimetre olduğunu belirterek, yağışların son yıllarda azaldığını vurguladı.
Bu yağışlardan yıllık ortalama 501 milyar metreküp suyun ortaya çıktığını anlatan Uludağ, şöyle devam etti:
"Bu yağışın 158 milyar metreküpü yüzeysel akışlarla denizlere gidiyor, 274 milyar metreküpü buharlaşmayla kayboluyor. Sınırı aşan akarsularla komşu ülkelerden 7 milyar metreküp su ülkemize geliyor. Yer altı suyu kaynaklarından beslenmeyle 28 milyar metreküp su gelirken yer altı sularının çekimiyle 14 milyar metreküp su kullanılıyor. Tüm bu çeşitli su giriş çıkışları sonrasında Türkiye'nin net 112 milyar metreküplük su potansiyeli var. Bu potansiyelin 57 milyar metreküpü ise kullanılabilir durumda. Bunun 44 milyar metreküpü tarımda geri kalan 13 milyar metreküpü ise içme, kullanma ve sanayide tüketiliyor."
Uludağ, Türkiye'de kişi başına düşen su kullanımının ortalama 1300 metreküp civarında olduğunu ve su sıkıntısı yaşayan ülkeler kategorisinde yer aldığını söyledi.
Türkiye'nin 2025'te su talebinin mevcut tüketimin yüzde 183'ü kadar olacağının tahmin edildiğini belirten Uludağ, Trakya, İç Anadolu ve Batı Anadolu'da ciddi su sıkıntıları yaşanabileceğini kaydetti.
"Su kaynaklarının sürdürülebilir kullanılması gerekli"
Uludağ, kuraklığın önlenmesi için devletin, yerel yönetimlerin ve vatandaşların alacağı önlemler olduğunu dile getirdi.
Yerel yönetimler ve bireysel olarak alınacak önlemlerin başında su tasarrufunun geldiğini ifade eden Uludağ, "Su kaynaklarının sürdürülebilir kullanılması gerekli. Su kaynakları amaç dışı kullanılmamalı. Sanayi ve evsel atıklar doğrudan su kaynaklarına boşaltılmamalı. Biyolojik ve kimyasal arıtma ciddi şekilde yapılarak bu sular geri dönüştürülerek tarım alanlarında ve sanayide kullanılmalı. Çatılardaki sular toplanıp sulamada kullanılmalı. Tüm bunları uygulamaya döküp, gelecek nesillerimizi doğa ve çevre bilinciyle eğitmeliyiz" diye konuştu.