Başörtüsü yasakları üzerine bugüne kadar yapılmış en kapsamlı araştırma olan Türkiye’nin Örtülü Gerçeği anketine ilişkin, Hazar Eğitim Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Ayla Kerimoğlu, “Çalışmanın amacı o dönemde yaşanan başörtüsü yasaklarının eğitim ve iş alanıyla sınırlı olmadığını, kadınların yaşam alanını daraltan bir hal aldığını, kamu kurumlarından başlayan yasağın sokaklara taştığını, başörtülü eş ya da anne olmanın bile zorlaştığını göstermek; tüm bunların insan haklarına, dini yaşama özgürlüğüne, eşit vatandaş olma ilkesine, eğitim ve çalışma hakkına aykırı olduğunu yüksek sesle söylemekti. Her tanımlama bir şiddet içerir. Türkiye’nin Örtülü Gerçeği de dışarıdan tanımlanmış olmaya bir itirazdı. Kendimizi anlatma imkanı bulmamız, geleneksel değerlerle modern değerlerin nasıl da mecz edilebileceğini gösterme isteğimizdi.” dedi.
Türkiye’nin Örtülü Gerçeği çalışmasının ilki 18-50 yaş arasındaki, lise ve üstü eğitim düzeyinde, çeşitli dönemlerde uygulanan başörtüsü yasaklarından etkilenen kadınlarla yapıldı.
Çalışma 8 Mart'ta başlayacak
Prof. Dr. Ayşen Gürcan danışmanlığında gerçekleşen 2021 Anket Çalışması betimsel tarama modeli olarak tasarlandı. Çalışmanın nicel kısmı online anket portalı üzerinden, niteliksel kısmı birebir mülakatlarla gerçekleştirilecek. İnternet üzerinden gerçekleştirilecek olan anket için belirlenen örnekler Türkiye’de yaşayan ve hali hazırda başörtülü olan sadece Türkiye’de doğmuş büyümüş kadınları kapsıyor. 8 Mart 2021 tarihinden itibaren bir yıl boyunca devam edecek olan çalışma, bu sürenin sonunda raporlaştırılacak.
"Anketi gerçekleştirme sebebimiz halen bir ayrımcılığın yaşanıp yaşanmadığını tespit etmek"
Başörtüsü Ayrımcılığı Anketi proje fikrini geliştiren ve şu an Genç Hazar çalışma ekibini koordine eden Sena Namlu, “Türkiye’de başörtülülere yönelik kurumsal ve toplumsal bir ayrımcılık söz konusu iken, bu denli bir ayrımcılığa karşın konuya olan akademik ilgi ve çalışmanın çok az olduğu görülmektedir. 2002’de muhafazakâr bir partinin iktidara gelmesiyle ve başörtüsüne yönelik ayrımcılık sorununun siyasi düzlemde dile getirilmeye başlamasıyla ilginin beklenenden az da olsa bu tarafa yöneldiği söylenebilir. 2013 demokratikleşme paketi sonrasında başörtülü bir kadının kamusal alanda var olmasına dair engellerin en azından hukuki düzlemde görece kaldırılmasıyla başörtüsüne dair ayrımcılığın da tamamen ortadan kalktığına dair bir algı oluşmuştur. Türkiye’nin Örtülü Gerçeği Başörtüsü Ayrımcılığı Anketini gerçekleştirme sebebimiz halen bir ayrımcılığın yaşanıp yaşanmadığını tespit etmek, eğer yaşanıyorsa da bunu göstermek ve akademik ilgiyi bu alana yöneltmektir.” diye konuştu.
"Ayrımcılığı ortadan kaldırmamız, en azından minimuma indirmemiz gerekmektedir"
Proje Danışmanlarından Prof. Dr. Emel Topçu ise ayrımcılıkla ilgili önemli hatırlatmalarda bulunarak, “Ayrımcılık konusu özellikle Amerika’da siyahilerin beyazlarla aynı haklara sahip olmak için verdiği mücadele sonunda insanların bilincine yerleşmeye; 1980-90’larda da Avrupa’ya giden özellikle Müslüman kökenli insanların o toplumdaki durumları göz önüne alınarak belirginleşmeye başlamıştır. Avrupalılar insanları ayrımcılığa tabi tutarak onların potansiyellerinden tam anlamıyla yararlanamadıklarını fark etmişler ve 2000’li yıllarda uyum yasaları çıkarmaya başlamışlardır.
Bu süreçte “çok kültürlülük” denen bir kavram ortaya çıkmıştır. Bu kavram her türlü kültürün kültür olduğu ve hiçbirinin ayrımcılığa uğramaması gerektiği üzerinedir. Yıllar boyu ayrımcılığa uğrayan insanlarda sonunda çeşitli nevrotik toplumsal hastalıklar ortaya çıkmış, toplumlar yaşanan ayrımcılıkları bir süre tolere edebilmiş fakat en sonunda hep patlamışlardır. Bu sebeple insanların uyum ve huzur içerisinde yaşamasını istiyorsak ayrımcılığı ortadan kaldırmamız, en azından minimuma indirmemiz gerekmektedir. Toplumun asli unsurları olan kadınların dini tercihleri dolayısıyla kullandıkları kıyafet sebebiyle ayrımcılığa uğramaları aynı zamanda cinsiyet ayrımcılığına da girmektedir. Bütün bunların ortadan kaldırılması gerekmektedir.” değerlendirmesinde bulundu.
'Çalışmanın ikinci ayağının 14 yıl sonra yapılıyor olması konu ile ilgili gelinen noktayı da gösterecek, bir mukayese imkanı sağlayacaktır'
Hazar Derneği Yönetim Kurulu, çalışmaya alan açma kararını şöyle özetledi;
"Makbul vatandaşlık söylemi gerilerde kalmıştır. Her vatandaş bu topraklarda eşit vatandaşlık hakkına sahiptir ve toplumca bu bilince varılması gerekmektedir. Toplumda devam eden ayrımcılıklar her kesime zarar verir, toplumsal uzlaşının önünde engel teşkil eder, kamplaşmalara yol açarak sinsice toplumu ifsad eder. Yasakların hukuken ortadan kalkmasıyla her şeyin düzeleceğini varsaymak boş bir iyimserlik. Bazı ayrımcılıklar hiç yasağa dönüşmeden var olmaya devam eder. Başörtüsü yasağı kendini 1997-2013 yılları arasında her alanda fazlasıyla hissettirmiş, birçok hak ihlaline sebep olmuştur.
2013’te mecliste başörtülü milletvekillerinin varlığıyla siyasete katılımın önünün açılması elbette çok önemli bir adımdı. Sonrasında her alanda iyileştirmelerin olmasına rağmen şu anda özel sektör başta olmak üzere birçok alanda hala ayrımcılık hissedilmekte, fakat hukuksal bir engel olmadığı için başörtülü kadınlar ayrımcılığın olmadığına kendilerini inandırmaya çalışmaktadırlar. Türkiye’nin Örtülü Gerçeği Başörtüsü Ayrımcılığı Anketi de yasaklara dair bir araştırma değil, ayrımcılık ölçme anketidir. Anket çalışmasındaki amaç her türlü ayrımcılığa dair olumlu bir perspektif kazandırmak, ayrımcılığın ne olduğunu ortaya koyup farkındalık oluşturmak, her türlü ayrımcılığın önüne geçmek için herkesi olumlu söylemlere teşvik etmektir. Çalışmanın ikinci ayağının 14 yıl sonra yapılıyor olması konu ile ilgili gelinen noktayı da gösterecek, bir mukayese imkânı sağlayacaktır. Yasaklar sonrası ayrımcılığın boyutlarının yasaklara maruz kalmamış nesle mensup Genç Hazar tarafından ele alınması da özellikle önemlidir."