Bir gün sıcak, bir gün soğuk... Kış ortasında kimi zaman bahar aylarını aratmayan günler yaşanıyor. Öyle ki ağaçlar çiçek açıyor. Ertesi gün ise aniden kuvvetli bir yağış başlıyor. Üstelik yağışların karakteri ve bu tür değişimler giderek çoğalıyor. Sebep ise iklim krizi... Başka bir ifadeyle küresel ısınma ve iklim değişikliği… Küresel bir etkiye sahip iklim krizinin ne anlama geldiğini Kandilli Rasathanesi Meteoroloji Laboratuvarı Başkanı Adil Tek, TRT Haber’e anlattı.
Atmosferin sıcaklığı arttı
Adil Tek, iklim krizinin başlıca sebebinin “insan” olduğunu vurguluyor. İnsanların yaptığı hatalar yıllar içerisinde atmosferde değişime neden oldu. Tek, süreci şöyle özetliyor:
“Konforlu, rahat yaşamak istiyoruz ve bunun için enerjiye ihtiyacımız var. Enerji pazarının şu an yüzde 80’i fosil yakıtlardan oluşuyor. Fosil yakıtlar karbon kökenli olduğu için atmosfere karbondioksit salımı yapıyor. Karbondioksit de atmosferin en önemli sera gazlarından bir tanesi… Yani sera etkisi yaparak atmosferdeki sıcaklığın artmasına sebep oluyor.”
Atmosferde artan sıcaklık, hem dünya ve hem de buna sebep olan insanlar için büyük bir sorun. Kandilli Rasathanesi Meteoroloji Laboratuvarı Başkanı Adil Tek, “Atmosferde artan sıcaklığın bir kısmı denizler tarafından emiliyor. Deniz suyu sıcaklıkları gittikçe artıyor” diyor ve şöyle devam ediyor:
“Sıcaklık arttıkça atmosferdeki hareket hızı artıyor. Bu sefer atmosferdeki ‘hidrolojik çevrim’ dediğimiz suyun döngüsü, denizlerin sıcaklığı artıyor ve buharlaşma hızlanıyor. Sıcaklığı artan gaz da hızlı bir şekilde hareket ediyor. En ufak bir soğuk havayla bile karşılaşsa hemen kuvvetli yağışlara dönüşüyor. Atmosferin aşağı seviyesi çok ısındığında, yukarı seviyesi ise çok soğuk olduğunda standardın dışında bir sıcaklık düşüşü yaşıyoruz. Sıcaklık farkı çok yüksekse, dolu şeklinde yağışlar oluşuyor.”
Yağışlar artık çok daha kuvvetli ve seri
Kandilli Rasathanesinin 100 yılı aşkın süredir yaptığı ölçümlerin sonuçları önemli bir veri kaynağı. Bu ölçümlere göre geçtiğimiz yüzyılın başından bu yana yağışlarda 140 kilogramlık bir artış gözleniyor. Bir taraftan artan yağış miktarı bir taraftan kuraklık uyarıları… Tek, başta çelişki gibi görünen durumu şöyle açıklıyor:
“Buna rağmen biz kuraklıktan geçiyoruz diyoruz. Çünkü yağış artmasına rağmen, yağışlı gün sayısı azalıyor ve süreleri kısalıyor. Yağışlar çok kuvvetli ve seri düşüyor.”
Yaşananlara bakıldığında herkes genelde “mevsimler değişiyor” şeklinde bir tespitte bulunuyor. Oysa değişen, mevsimler değil... Adil Tek, “Aslında mevsimlerdeki iklim şekilleri değişmeye başladı” diyor ve ekliyor:
“Yaz sıcaklıklarında genişleme var. Yüksek değerli sıcaklıklar genişleme gösteriyor. Kandilli Rasathanesinin yüzyıllık ölçümlerine göre İstanbul'da sıcaklıkların eksi değerlere düşme miktarları gittikçe azalıyor. Bunda bir parça da şehirleşmenin etkisi var. Ancak asıl sebep küresel iklim değişikliği.”
100 yıl sonrasının hesabı yapılmalı
Önümüzdeki yıllarda iklim değişikliğinin etkisi gerek Türkiye’de gerekse dünyanın diğer bölgelerinde daha fazla hissedilecek. Bu nedenle atılacak her adımda iklim değişimini hesaba katmak gerekiyor. Tek, gelecekte çok daha büyük sorunlarla karşılaşılmaması için bugünden hazırlıklara başlanması gerektiğini söylüyor:
“Su ile ilgili her türlü problemin çözümü için, yağış miktarlarının ve karakterlerinin değiştiğinin göz önünde bulundurulması gerekiyor. Örneğin atık su deşarj sistemlerinden büyük şehirlerdeki yağmur suyu toplama kanallarına kadar her şey hesaplanmalı. Tüm bunların göz önünde bulundurulması gerekiyor. 20-30 yıl sonrası değil, belki de 100 yüzyıl sonrası, olası yağışlara göre planlanmalı.”