Koronavirüsün getirdiği kısıtlamalar nedeniyle evde kapalı kalan pek çok insan için köyde yaşam fikri daha cazip hale geldi. İstanbul, iş imkanları nedeniyle yıllardır göç alırken, göç vermeye başladı.
Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) verilerine göre, İstanbul’un nüfusu 2020 yılında bir önceki seneye göre 56 bin 815 azaldı. Böylelikle megakentin nüfusunda 2000 yılından bu yana ilk kez gerileme yaşandı.
Baki ve Vesile Parçacı çiftçi, Diyarbakır’ın Sur ilçesine bağlı Alibardak köyünde yaşıyordu. Köyde; yol, su, elektrik, okul ve işsizlik problemi vardı. 7 erkek, 2 kız çocukları olan Parçacı çifti, 2005 yılında köylerini geride bırakıp ‘taşı toprağı altın’ gördükleri İstanbul’a göç etti.
Köyünde hayalindeki evi yapmaya başladı
Bağcılar ilçesinde gecekondu olarak tabir edilen bir eve yerleşen 11 kişilik Parçacı ailesini yeni zorluklar bekliyordu. Hiç okula gitmeyen Baki Parçacı, uzun süren işsizliğin ardından bir tekstil fabrikasında işe başladı. Ancak İstanbul’da yaşamak sandığı kadar kolay değildi, 9 çocuğu büyütmek için daha çok çalışması gerekiyordu. Bu nedenle gece vardiyalarına kaldı.
Baki Parçacı, kazandığı parayla ailesini geçindirip çocuklarını okuttu. Köyüne tekrar dönme umuduyla masraflarından kısarak para biriktirdi. Köyde babadan kalma arazide hayalindeki evin temelini attı.
Aradan geçen 15 yılda Parçacı ailesinin çocukları büyüdü, Diyarbakır’daki köyde ise evin inşaatı tamamlandı. Ardından koronavirüsün görülmesiyle işleri aksayan Parçacı ailesi köylerine geri döndü.
Şehir hayatından daha kolay
Baki Parçacı, çiftlik kurmak için inek, tavuk, kaz ve hindi beslemeye başladı. Babasından miras kalan 130 dönümlük araziyi işlemek için elindeki son birikimiyle de bir traktör aldı.
Baki Parçacı tarla ve hayvancılık işleriyle, eşi Vesile ise ev ve bahçe işleriyle meşgul oluyor. Köyde salgın tedbirleri için uygulanan kısıtlama ve yasak yok. Doğal ortamda koronavirüs hastalığı akıllarına bile gelmiyor. Çift, evlerinin alt katına ahır ve kümes yaptı, üst kattaki 350 metrekarelik alanda da yaşamlarını sürdürüyorlar.
Köyde mesai sabah ezanıyla başlıyor. Parçacı çifti ilk iş olarak ahıra inip hayvanlara yem veriyor. Daha sonra ineklerin sütü sağıyor, bahçe işlerini yapıyorlar. Vesile ve Baki Parçacı çifti, köy yaşamının şehir hayatından daha kolay ve daha güzel olduğunu söylüyor.
“Doğal yaşayarak hayatın tadını çıkarıyoruz”
Kendini modern köylü olarak gören 55 yaşındaki Vesile Parçacı, köyde yaşadığı hayatı değişmeyeceğini anlatıyor.
“Çocukluğum köyde, gençliğim İstanbul’da geçti. Öyle görünüyor ki bundan sonraki yaşamım doğduğum köyde geçecek. Biz köyde olduğumuzda yaşam çok zordu. Tek gözlü odada kalıyorduk. İçecek su bile temin edemiyorduk. Artık köy bıraktığımız gibi değil. Elektrikler kesilmiyor, musluktan hem sıcak ve hem soğuk su akıyor. Çamaşır makinesi, bulaşık makinesi, klima ve televizyonumuz mevcut. Sadece özel günler için tandır ekmeği yapıyoruz. Ekmeği bile hazır alıyoruz. Kendi yoğurt, süt ve tereyağımızı imal ediyoruz. Bahçede ise her türlü organik sebze ve meyve üretiyoruz. Severek çalıştığımız için yorulmuyoruz, hatta stres atıyoruz. Doğal yaşayarak hayatın tadını çıkarıyoruz. Artık İstanbul’u köyümüze değiştirmeyiz. Meğer yıllarca megakentte hapis hayatı sürmüşüz. Zaten salgınla birlikte uzun süre evden çıkamadık. Şükürler olsun köyde kalabalık ve gürültüden uzak huzurlu bir yaşam sürdürüyoruz.”
“7-8 yaş gençleştiğimi hissediyorum”
Köyüne döndüğü için çok mutlu olduğunu söyleyen 57 yaşındaki Baki Parçacı ise, “Köyde yaşarken toprağımızın kıymetini bilmiyorduk. Şehir yaşamının zorluğunu görünce neler kaybettiğimi fark ettim. Bu nedenle köye dönmek için çok çalıştım. Köy yaşamı, zevkli ve rahat. Sağlıklı beslendiğim için 7-8 yaş gençleştiğimi hissediyorum” diyor.
Kamera: Necati Seyitoğulları