İtfaiye eri Hüseyin Gürçay... 17 yıllık meslek hayatında gitmediği şehir, görmediği afet kalmadı. Dev alevlerin ortasında kaldığı da oldu. Bina enkazlarında bir ses, bir nefes aradığı da... Herkesin kaçarak uzaklaştığı yerlere o hep koşarak gitti.
Ölümle yaşam arasındaki o ince çizgide kimi zaman vazgeçmeyi bile düşündü. Ancak kurtardığı canlar, aldığı dualar ona en büyük motivasyon oldu.
"Can kurtarmanın vermiş olduğu bir mutluluğu hiçbir meslekte alamazsınız. İlk yıllarımda 2. katın çatısından 5-6 yaşlarında bir çocuğu vücudunun yarısı yanmış şekilde aldım. Maalesef, nefes alıp veriyordu ama hastaneye gönderdiğimizde vefat etti. Çocuklara asla dayanamıyorum. Ben o çocuğu gördükten sonra 'Bu mesleği yapamam' dedim. Bir hafta kendime gelemedim."
Karargah onun ikinci evi
Ankara İtfaiyesi'nde devriye arkadaşlarıyla 24 saat nöbet tuttuğu karargah, Gürçay'ın ikinci evi. Uzun alarmların çalmaması, kendi tabiriyle 'işlerin kesat' gitmesi ise en büyük duası.
"Bize diyorlar ki nasıl dayanıyorsunuz? Aslında biz dayandığımızı söyleyerek hem kendimizi hem benliğimizi kandırıyoruz. Bilinçaltımıza attığımız bu vakalar gün geliyor bizden hani horluyor diyelim, kalp krizi ya da başka bir şey olarak bizden çıkıyor. Zor, gerçekten çok zor. Çünkü insan hayatını kurtarmak, bir tavuğu bir kediyi, bir köpeği kurtarmak can en nihayetinde bizim için çok değerli."
Haber: Deniz Aslan
Kamera-dron: Mikail Sevinç