1989 yılının 29 Mayıs'ında başlayan büyük göçte çocuk, genç, yaşlı on binlerce kişi, adeta evini sırtına yüklemiş, sınırı geçiyor. Araç kuyruğu kilometrelerce uzuyor.
O yıl, asırlar boyu Bulgaristan'da yaşayan Türklerden yaklaşık 360 bini, zulümden kaçarak Türkiye'ye geldi.
"Kendi kafalarına göre, Radi Petkov Filipov adını verdiler"
45 yıldır iktidarda olan Komünist Parti 1980'li yıllardan itibaren Türklere yönelik asimilasyon politikası uygulamaya başladı.
1985'te Türklere zorla Bulgar ismi vermeye başladılar.
Bulgaristan Göçmeni Ramadan Mutlu, "Kitap açtılar ve masanın üzerine bir kitap koydular. Kendine isim beğen dediler. Oğlan titriyor, hanım, hepimiz korktuk. 'Bizim ismimiz var' dedim, Ramazan Hüseyin Fevzi. Kendi kafalarına göre, 'Radi Petkov Filipov' diye yazdılar" dedi.
"Toprağa sarılıp öptüm"
Mutlu, Türkiye'ye gelişi için şunları söyledi:
"Kapıkule'den geçtiğimde toprağa sarılıp öptüm. Buraya ailecek gelebildik. 'Allah'a şükürler olsun' dedik. Ve Atamızın dediği gibi, 'Ne mutlu Türk'üm diyene!' dedik. O yüzden soyadımı 'mutlu' olarak aldım."
Türk kimliği silinmek isteniyordu
Komünist lider Todor Jivkov, Türk kimliğini ve kültürünü silmek istiyordu.
Türkçe konuşmaları yasaklandı, ibadet etmeleri engellendi.
Bulgaristan'dan gelen bir diğer göçmen Ayşe Akgün, "Normalde kayınvalidem sürekli başörtüyle gezen bir kadındır. Ama Bulgar, pasaportlar ve kimlikler için mutlaka başı açık istiyordu. Başı açık olma mecburiyet vardı."
Türkler sesini yükselttikçe şiddet başladı
Bu zulme karşı Türkler sesini yükseltince rejim şiddet uygulamaya başladı. Binlerce Türk için cezaevi ve Belene Toplama Kampı günleri başladı.
Belene Kampı tanığı Seydali Akgün, kamp ile ilgili şunları söyledi:
"Belene'ye gönderdiler, 90-100 kiloluk kişiler 40-50 kilo kaldı. Piliç bitleri duvarlarda gezerdi. Umumiyetle duvarlar, nisan mayıs ayında akşamları parmak gibi büyük sivrisineklerle kapkara olurdu. Yemeğimizde ekseriyetle piliç ayakları, kafası, domuz kulakları, kuyruğu ve bacakları olurdu."
"Annemi Hristiyan mezarlığına gömdüler"
Belene kampında işkence ve ölüm, dışarıdaysa artan bir baskı vardı.
Seydali Akgün, "2 polis vardı. 'Oğlum nasılsın?' kelimesiyle annemi yaka paça kapıdan görüşme odasına çıkardılar. Paza cezası kestiler. Annem öldükten sonra, annemi Hristiyan mezarlığına gömdüler. Annemin saçlarını okşayacağıma, soğuk mezar taşlarını okşadım" dedi.
Türkiye'nin baskısıyla kapılar açıldı
Bulgaristan'daki Türkler, bu zulümden kurtulup anavatana dönmek istiyordu.
Türkiye'nin de baskılarıyla sonunda Jivkov kapıları açtı.
Türkiye'ye gelenlerin çoğu İstanbul ve Bursa'ya yerleşti. Yeni bir hayat kurdu.
Bulgaristan'da rejim değişince Türkler haklarını geri kazanmaya başladı.
Sonraki yıllarda kurdukları partiyle iktidara bile ortak oldular.
Haber: Murat Can Öztürk
Kamera: Ahmet Bağış