Gökcan, burada evinin bir odasını çevirdiği atölyede, çeşitli müzik aletleri üretmeye başladı. Atölyesindeki aletlerin çoğunu da kendi elleriyle yapan Ali Rıza Gökcan, "Atölyemdeki malzemelerin çoğunu kendim yaptım. Torna, şerit testere, kopyalı pantograf yaptım. Durdukça aklıma bir şeyler geliyor. Tahtadan cep telefonu aksesuarı bile yaptım.
2 çocuğum var, bir kız bir erkek. İstanbul'da çalışıyorlar. Eşimle gelip gidiyoruz. Buraları seviyorum. Allah ömür verdikçe buralara bir şeyler yapmak istiyorum. Biz ailece müzisyeniz, oğlum ve kızım da çeşitli enstrümanları çalıyorlar. Sevdiğim için yapıyorum" dedi.
"Mey ile başladım, zurna ile devam ettim"
Hobi olarak başladığı enstrüman üretiminde para kazanmayı ikinci planda gördüğünü anlatan Gökcan, şöyle konuştu:
"Sevdiğim müzik aletlerini yapmak ve geliştirmek için kendime bir torna yaptım. İstanbul'dan buraya getirttim. Mey ile başladım, sonra zurna yaptım. Geliştirerek kabak kemane ve saz da yapıyorum. Balaban da yaptım.
Hobi olarak başladım bu işe. Para kazanmayı ikinci plana attım, tek amacım Yayladere'de bir şeyler yapmak. Emekli olduğum halde İstanbul Ümraniye'de kalıyorum ve hâlâ orada bir fabrikada çalışıyorum.
Yılda 4-5 defa Yayladere'ye sırf müzik aletleri yapmak için geliyorum. Her geldiğimde 10-15 gün kalıyordum ancak bu sefer biraz daha uzun kaldım. Müzik aletleri için Elazığ'ın Baskil ilçesinden tomruk getiriyorum. Doğradıktan sonra çatlamasını engellemek için tutkallayıp, 6-12 ay bekletiyorum. Çabuk kuruması için de evimin çatısında bekletiyorum."
Kaynak: DHA