İş insanları, futbolcular ve daha bir çokları... Kimlere elbise dikmedi ki? Reşat Yoğurtçu, 70 yıldır aynı tezgahın başında ısmarlama terzilik yapıyor.
2016'da çıkan yangınla dükkanını kaybetse de küllerinden yeniden doğdu.
TRT Haber, duvardaki resimleri, çizgili elleri ve anılarıyla İzmir'de yaşayan bir efsanenin dükkanına konuk oldu:
"Adım terzi Reşat Yoğurtçu. 1940 doğumluyum. Evliyim. Kızım var, tekstil mühendisi. Oğlum var eczacı. Hayat böyle gidiyor. Sabahleyin 9.30-10.00 arası buradayım. Beşten sonra gidiyorum.
Annem okumamı, subay olmamı isterdi. Ama teyzem aklıma girdi. Abimin terzi dükkanı vardı. Futbolu da çok seviyordum. ‘Altay’a seni yazdıracağız’ dediler sonra evirdiler çevirdiler terzi yaptılar.
İpek pazarında abimin kayınbiraderi var, meşhur terzidir: Hasan Azmi Tulpar. Haftada üç defa gidiyordum ders almaya. Her gün pasta, supangle yedirmeden bir şey göstermiyordu. Dükkanımızda kendi paramızla meslek öğrendim. İzmir'de bütün terziler böyle beyefendiydi, milletvekili gibilerdi. Randevularla herkes iş alır. Nasıl doktora randevu alırsın, terziye de öyle.
Çok ünlülere diktik Alsancak’ta. Fransız kolejindeki bütün öğretmenler bizdeydi. NATO kurulduğu vakit bütün subaylar bizdeydi. İtalyan orkestrası bizde. Astardan ceket dikilir mi? Astardan ceket diktirdiler bize. Zeki Müren tipi elbiseler. Daha çok ünlüler geldi.
Ben çırak yetiştirdim. Evli barklı oldu, çocukları bile askere gitti. Şimdi artık yetişmiyor. Eskiden ısmarlama boldu, biz zaten randevuyla iş yapıyorduk. Şimdi artık konfeksiyona döndü. Bütün terziler tadilat yapıyorlar. Devam etmeleri lazım. Bu mesleğin ölmemesi lazım.
Bir arada dükkan yandı bizim burada. İçim yandı. Yeniden yaptık burasını. Arkadaşlar dediler, komşular, herkes kasalarını açtı bana.
Herkes der ki burası çok güzel. Bana büyüklerden kalmış yadigar ama benim değil, Allah’ın, sonra sizin. Ben burada bambaşka bir hayat görüyorum. Boş kalmaz. Hep kapı açık. Selamsız da bir şey yok."