Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatıyla 2 yıl önce Ahlat'ta yaptırılan konutlara yerleştirilen 74 Ahıskalı aile, burada huzurlu bir şekilde yaşamlarını sürdürüyor.
Yaşadıkları sıkıntılı günleri anlatan 79 yaşındaki Muhammet İlyas, 4,5 yaşındayken soğuk havada hayvanların taşındığı vagonlarla sürgüne gönderildiklerini aktardı.
Zor koşullarda yaklaşık 40 gün süren yolculukta binlerce kişinin vefat ettiğini belirten İlyas, şöyle devam etti:
"Sürgün aklımdan hiç çıkmıyor, hep o günleri hatırlıyorum. Allah o günleri ve gördüklerimizi hiçbir kula yaşatmasın. Semerkant'a vardığımızda bizi üçer veya dörder aile şeklinde köylere dağıttılar. Özbekleri, bunlar 'adam yiyor' diye kandırmışlardı. Ev, bark, elbisemiz ve odunumuz yoktu. Kışı böyle çıkardık. Kışın da vefat eden çok sayıdaki Ahıskalı'yı kefenlemeden ve yıkamadan elbiseli gömüyorlardı. Yolculuk sırasında ot yiyorduk. Sürgünde 12 yer gezdik. Bir meyve ağacını 12 yere diksen o ağaç meyve verir mi? 12 yere gitmek kolay mı? Gittiğimiz yerler arasındaki en yakın mesafe 600 kilometre. Çocuklar yetim kaldı. Çok zulüm ettiler. 72 yıllık sürgünde çetin vaziyette yaşadık. Şimdi ise Allah'ın birliğine şükürler olsun. Allah Cumhurbaşkanımızı başımızdan eksik etmesin. Ondan çok razıyız. Bizi vatanımıza, yurdumuza ve yuvamıza getirdi."
"Demokrasi nöbetlerine katıldık, meydana çıkıp mitinge karıştık"
Özbekistan, Azerbaycan, Kırım, Ukrayna, Kazakistan ve Kırgızistan'da halen Ahıskalı Türklerin bulunduğunu, bunların da Türkiye'ye getirilmesini istediklerini dile getiren İlyas, burada her türlü ihtiyaçlarının karşılandığını, Ankara'da okuyan iki torununa da yardım edildiğini söyledi.
Türkiye'de herşeyi paylaşmaya ve yaşamaya geldiklerini kaydeden İlyas, şunları kaydetti:
"Bir yerde olmak istiyoruz. Askerlik olsa askere gideriz. Buraya paylaşmaya ve yaşamaya geldik. Baba ve dedelerimin ana vatanı burası. Vatanımız ve kökümüz Ardahan'dır. Burada olmaktan çok memnunuz ve güzel yaşıyoruz. Çarşıya çıkıyorum ihtiyarı, genci ve yaşlısı 'Muhammet amca' diye sesleniyor. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra demokrasi nöbetlerine katıldık. Meydana çıkıp mitinge karıştık."
"Türkiye'yi göreceğimizi tahmin etmiyorduk"
Eflat Tayfur da 72 yıl önce sürgün edildiklerini, iki yıl önce de getirildikleri Türkiye'de Türk vatandaşı olduklarını söyledi.
Tayfur, şunları dile getirdi:
"Bizi Özbekistan'ın Buhara vilayetine bıraktılar. Bir yere gitmememiz için dedem, ninem ve annem her ay gidip imza atıyordu. O günleri hiç unutamıyorum. O dönem dedemin pasaportu vardı. Türk vatandaşı olduğumuzu bilmesinler diye gizliyorlardı. Türkiye'yi göreceğimizi tahmin etmiyorduk. Türküz diyemiyorduk. Sovyetler döneminde 3 yıl askerlik yaptım. Türküm dediğimde, 'Sovyet hükümetinde Türk olmaz' diyorlardı. Ama Türk olarak kaldım. Allah'a şükürler olsun o günler geçti gitti. Allah geride kalanlara da vatanlarına gelmeyi nasip etsin. O dönem unutulmaz ama geride kaldı. 72 yıllık sürgünün ardından vatana kavuşmak çok mutluluk verici. Burada dışarıda selam veriyorsun, kendi dilini konuşuyorsun. Oranın ne dili ne dini doğru geliyordu. Allah'ın yazısıymış gördük."
Tayfur, 3 torununun burada olduğunu, 14 torununun ise Ukrayna'da kaldığını dile getirerek, onların da ülkeye getirilmesi için devletten yardım beklediklerini aktardı.
"İğneden ipliğe kadar devlet yardımcı oldu"
Ahlat'taki Ahıska Türkleri Temsilcisi Mansur Baytaroğlu da 45 yıl Özbekistan ve Rusya'da kalarak çile çektikten sonra ana vatana gelmenin farklı bir duygu olduğunu ifade etti.
"Vatanına geldiğinde rahat nefes alabilirsin. Sonuçta bayrağının altındasın, kendi toprağında ve milletinle berabersin." diyen Baytaroğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Toprağı öpüp bu günlere ulaştık diyen insanlarımız var. Ahlat'taki 74 aile adına bizi buraya getiren ve yardımcı olanlardan Allah razı olsun. Bizi bayrağımızın altına getirdiler. Vatana geldik. Vatan ayrı bir duygudur. Bazı insanlar vatanına kavuşuyor, bazıları kavuşamıyor. Vatan çok güzel bir şey. İnşallah geride kalanlar da buraya getirilir. 72 yıl sürgünde kaldık. 2 yıldır da buradayız. Çok memnunuz. 72 yıl sürgünde çok insanımız kayboldu, vefat etti. Çok zor bir şey. Bunlar Stalin döneminde oldu. Stalin, bunları 'Karadenize atın' demiş. Televizyondan Türkiye'yi biliyorduk. Türkiye'ye döneceğim aklıma gelmezdi. 72 yıldan sonra beklemiyorduk."
Yıllar sonra vatana gelmenin çok güzel ve büyük bir mutluluk olduğuna değinen Baytaroğlu, "Kurban olayım vatana. Vatanımızdaki 2,5 yıl, 72 yıllık sürgünü unutturdu. Toprağımızda, vatanımızda ve bayrağımızın altında Allah'a şükürler olsun 72 yılı unuttuk. Çünkü vatana geldikten sonraki sevinçle yavaş yavaş unutuyorsun. Toprağında ve vatanında ezan dinliyorsun. Burada bize ev verdiler, iğneden ipliğe kadar devlet yardımcı oldu. Çocuklarımızı okula gönderdik. Bizde iyi kötü çalışıyoruz." ifadelerini kullandı.
"Ne mutlu bana ki Türk'üm ve Türkiye'deyim"
Halime Tayfur da vatanına dönmenin mutluluğunu yaşadıklarını ifade ederek, buraya gelmelerine yardımcı olanlara teşekkür etti.
"2,5 yıldır hem söylüyorum hem de ağlıyorum. Vatanıma ve toprağıma geldim. Ne mutlu bana ki Türk'üm ve Türkiye'deyim." diyen Tayfur, konuşmasını şöyle tamamladı:
"Burada torunlarım ana dilinde okuyor. Geride kalan oğullarım ve torunlarım da gelse daha mutlu olurum. Bize ev ve iş verdiler. Oğlum güvenlik korucusu oldu. Vatanını ve bizi koruyor. Biz okuduğumuzda Türkçe konuşmamıza, oruç tutmamıza izin vermiyorlardı, namaz kıldırmıyorlardı. Babamlar gizlice namaz kılıp cumaya gidiyordu. Oruç tuttuğumuzda ağzımıza zorla su akıtıyorlardı. Torunlarım burada oruç tutuyor, namaz kılıyor, kendi dilinde konuşuyor ve okuyor. Erdoğan kardeşimden çok razıyım, Allah'ta ondan razı olsun. Bizi vatana getirdi. Annem ve babam 'vatana ve toprağımıza gidelim, taşında ve toprağında yaşarız' diyordu. Ev de istemiyorlardı. Şu anda Ahlat'ta yaşıyorum. Gelinim hükümetin yardımıyla açtığı restoranda çalışıyor."
Kaynak: AA