Türkiye’yi sarsan Kahramanmaraş merkezli depremlerin derinden etkilediği isimlerden birisi de Ahmet Karagöz.
Ankara’da bir çay ocağında çalışan Karagöz, depremle birlikte pek çok kişi gibi yardım etmek için elinden geleni yapmaya çalıştı. Önce topladıklarını yardım kuruluşlarına vermeyi düşünse de deprem bölgesinde ve depremzedelerle birlikte olması gerektiğine karar verdi.
Ankara’dan Hatay’a
“Elimde avucumda ne varsa harcadım, ilk etapta ihtiyaç duyulacak malzemeleri aldım. Sağ olsun arkadaşlar, dostlar da epeyce şey aldılar. Doldurdum arabama. Arabam eski, o kadar yolu gider mi diye merak etsem de ‘Bismillah’ deyip yola çıktım. Önce Maraş’a gitmekti niyetim ama Maraş’a vardığımda kamyonları, tırları, yardım kuruluşlarını gördüm çok kalabalıklardı. Ben de devam edip Hatay’a sürdüm arabamı.”
Hatay’ın Kırıkhan ilçesine gelen ve mahallelere dalan Ahmet Karagöz, yıkıntıların olduğu bir bölgede karar kılmış. Hemen çalışmaya başlamış.
“Her yer karanlık, insanlar paniklemiş, hava soğuk, korku içinde herkes. Baktım bir cami var arabamı çektim bahçesine. Cami sağlamdı. Önce girdim içine sarsıntılarla dökülen saçılanları toplayıp temizledim. Ardından tuvaletlerine baktım tek tuvalet ve perişan haldeydi. Bahçeden bir yerden herhâlde bir su borusu patlamış temiz su çıkıyordu. O suyla tuvaletleri temizledim depremzedelerin kullanmaları için açtım. Sabah olunca caminin imamı geldi. Benim yaptıklarımı görünce hoşuna gitti. Sağ olsun çok destekledi. Yardımları dağıtmaya başladım. Hemen bitti. Sonra Ankara’yı arayıp arkadaşlarımdan dostlarımdan yardım istedim, bölgede gördüklerimi anlattım. Çok zor bir durum. İnsanlar yakınlarını, evlerini, işlerini kaybetmiş. Herkes şok içinde, öyle dolanıyorlar sağda solda.”
Yaptıklarını sosyal medyasında paylaşan Ahmet Karagöz pek çok kişinin bölgeye yardım yapmasını da sağlamış. İnsanların bu ağır felaket karşısında duyarlılık geliştirmekle birlikte deprem bölgesine gelmeden, o atmosferi yaşamadan tam anlaşılamayacağını söylüyor.
“Allah razı olsun bir sürü insan hiç esirgemeden yardım gönderdi. Bunları en çok ihtiyaç sahibine göre taksim yaptım. İnsanlar vicdani bir muhasebeyle yardım yapıyorlar ama buraları görmeleri gerekiyor. Eğer burada yaşananlar tam anlaşılabilirse işte o zaman her şey çok daha kolay olacak. Çünkü bizim insanımız vicdanlıdır, bizim insanımız iyidir.”
Antakya’nın güzel abisi
İyi insanlardan birisi de Ahmet Karagöz. Bölgede depremzedeler için hiç karşılık beklemeden çalışması, insanlarla ve özellikle çocuklarla yakından ilgilenmesi üzerine ona bir de lakap kazandırmış. “Güzel abi.”
“Benim bu dünyaya ait bir şeyde gözüm yok. Ailem ve çocuklarımla kıt kanaat ama şükrederek geçiniriz. Sonra hayat gösteriyor bize ki ne kadar kıt kanaat yaşasak bile bir deprem onu bile elinizden alabiliyor. Bu nedenle şükrümden vazgeçmem. Ben Ankara’daki ailemin bana ne kadar ihtiyaç duyduğuna baktım. Sağ olsun bir oğlum var çalışıyor bekar. Aileye sen bakacaksın dedim helallik istedim ve çıkıp geldim. İnsana el uzatmak, rızasını Allah’tan bekleyerek yardımlarına koşmaktan daha güzelini ben bilmiyorum. Buradaki insanlarla depremin başından beri beraberiz. Birbirimizi tanıdıkça yakınlaştık, kaynaştık; ‘estağfurullah ama bana güzel insan’ diye lakap takmışlar. Ben de onlara; ‘güzel insan sizsiniz’ diyorum, benim kulluk vazifem ve ne olduğumu ancak Allah bilir, ama tabi hoşuma gidiyor sevmeleri.”
Enkazdaki Mushaflar
Ahmet Karagöz yardım işlerinden fırsat bulduğunda enkazda Kur’an-ı Kerim aramaya çıkıyor. Yanı sıra dini kitapları bularak temizledikten sonra temizleyip ihtiyaç duyanlara dağıtıyor.
“Kutsal kitabımız, içerisinde Allah’ın kelamı peygamberlerimizin adı var. Allah devletimize zeval vermesin, yardımlar, yemek, temizlik hizmetleri bir sistem içerisinde yürütülüyor. İnsanların artık başka ihtiyaçları var. Bir tırnak makası, bir dikiş iğnesi, bir kibrit, bir mum çok sevindirebiliyor insanları. Elbette her şeylerini kaybettiler. Bir gün enkazın birinde Kur’an gördüm. Alıp temizledim, sildim. Yolda yürürken bir kadın elime bakıyor. Sordum meğerse ne zamandan beri Kur’an, Yasin arıyormuş depremde kaybettiklerine okumak için. Diyanet İşleri Başkanlığı pek çok yerde dağıtmış duydum ama tabi her insana ulaşmak mümkün değil. O günden sonra enkazlar, içine girilebilecek binaları dolaşmaya başladım ve kitapları toplamaya başladım. Bazen girmeye korktukları binalardan insanların eşyalarını da çıkartıyorum, çocuğunun bir oyuncağını, bir fotoğraf isteyenler oluyor. Onların da bu taleplerini elimden geldiğince karşılamaya çalışıyorum.”
Bayezid-i Bistami Türbesi
Deprem bölgesinde pek çok türbe de ağır hasar gördü. Hatay'da Kırıkhan-Hassa yolundaki Alabeyli köyünde bulunan Bayezid-i Bistami Türbesi de onlardan biri. Kırıkhan’da yardımına koştuklarından birinin bu durumdan bahsetmesi üzerine Ahmet Karagöz arabasına atlayıp türbeye koşmuş.
“Büyük alim, büyük mutasavvıf. Duyunca doğrusunu isterseniz gücüme gitti. Çıktım yola. Epeyce hasar görmüştü. Dökülen taşları tek tek topladım, içeriyi temizledim halıları silkeledim. Bir gün orada kaldım, elimden geleni yapmaya çalıştım. Yapısına dokunmadım o benim işim değil, zaten hemen ardından vakıfların ekipleri gelip çalışmalara başladılar. Orada çok güzel şeyler yaşadım ama tabi bunu anlatmam mana alemi için doğru olmaz.”
Geri dönüş
Depremle birlikte bölgeye koşan arama kurtarma ekipleri, bazı yardım kuruluşları ve ekipler görevleri sona erdikçe geri dönüyorlar. Enkaz kaldırma çalışmalarının sürdüğü bölgede okullar açıldı, konteyner kentler ve köy evlerinin teslimine başlandı. Yaşamın normalleşmesi adına çok yoğun bir çalışma yürütülüyor. Görevi tamamlanan ve ihtiyaç kalmayan ekipler dönerlerken Ahmet Karagöz’ün planlarında böyle bir şey yok.
“Ben bir anlamda buralı oldum. Buralarda Allah razı olsun devlet tüm imkanlarıyla sahada ve her şeye koşuyor. Bana yardım anlamında çok ihtiyaç kalmadı. İyi kötü bir çadırım var burada. İçerisine kitap ve oyuncak dolduruyorum. Çocuklar ilgiye çok muhtaç. Okulları açıldı, pek çok etkinlik düzenleniyor onlar için ama benim de birkaç kuklam var. Onları eğlendiriyor, kuklaların ağzından hikayeler anlatıyorum. Çok seviyorlar, ben de çok mutlu oluyorum. Büyük, küçük, çocuk, bebek; kimin neye ihtiyaç duyarsa o ihtiyacı karşılamak için elimden geleni yapacak ve burada olmaya devam edeceğim. Bu bir iğne, bir kürdan olsa bile…”
Kamera/Dron: Fatih Karadavut