Çocuklar dünyaya ırkçılık ya da ayrımcılık kavramını bilerek gelmiyor. "İyilik" ve "kötülük" kavramlarıyla, sürekli vakit geçirdikleri ortamlarda ya da faaliyetlerde karşılaşıyorlar. Onların kalbine ekilen bu tohumlar da gelecekte olacakları bireylerin temelini oluşturuyor.
Bu noktada çağın sorunlarından olan internet bağımlılığı kendini yeniden gösteriyor. Özellikle çocukların uzun saatler oynadığı bilgisayar oyunları bu bağımlılığın tehlikeli yüzlerinden biri...
Uzmanlara göre gelişme dönemindeki çocuklar bu durumdan en çok etkilenenler arasında. Zira, aile içinde öğrenilen değerler oyunlarda görülen bir sembolle ya da videolarda izlenilen bir görüntüyle etkilenebiliyor. Örneğin, yoğun savaş oyunları oynayan çocukların davranışlarında agresyon görülebiliyor ya da bu çocuklar ölüm olgusuna karşı daha duygusuz yaklaşabiliyor.
Benlik algısı kaybediliyor
İletişim becerileri gittikçe kayboluyor, sosyal ilişkiler rafa kaldırılıyor… Aslında benlik algısının yok olmasının neden olduğu bu durum, internette geçirilen vaktin kontrolsüz olmasından kaynaklanıyor. Uzman Psikolog Pınar Daldikler, gerçekliğin önüne geçen bir hayatın sonuçları olduğuna dikkati çekiyor.
“Gün içersinde dışarı çıkıp etrafımıza baktığımızda birçok kişinin karşısındaki kişiye bakmaktan çok elindeki telefona baktığını görüyoruz. Birlikte fotoğraf çekip sayfalarına ekleyip beğenileri takip etmek, günlük aktivitelerini beğeni almaya yönelik ayarlamak…
Aslında zihnin hep bir köşesinde bu durumla uğraşıyor. Bu durum hem sosyal ilişkileri hem de kişinin iletişim becerilerini olumsuz yönde etkilediği gibi internete yönelik yoğun uğraşlarda kişilerin benlik algısını olumsuz yönde etkilliyor. Ayrıca internetteki hayat, gerçek hayatın o kadar önüne geçince kişi hem anı kaçırmış oluyor hem de hayata karşı çok daha yüzeysel bakmaya başlıyor.”
Çocuklar için yoğun kaygı nedeni
Yetişkinlerde maddesiz bir bağımlığa neden olan internetin, çocuklar için de yeri büyük. Akıllı telefon ve tabletlerle büyüyen çocuklar için internet keyifli, renkli bir dünya iken ebeveynler için kontrol edilemez bir tehlike faktörü. Daldikler, çocukların internette geçirdiği vakit ne kadar artarsa o kadar yoğun kaygı yaşadıklarını söylüyor.
“Özellikle erken çocukluk dönemi yani 2-6 yaş arasındaki çocuklar ne kadar telefonda, televizyonda, tablette çizgi film, video izlerse o kadar yoğun kaygı korku hissedebilir. Çünkü bu yaş dönemindeki çocukların bilişsel becerileri daha çok somut işlem üzerinden geliştiği için ekranda gördükleri her karakteri gerçek zannedip gerçek hayatta korkabilirler.
Bu dönemdeki çocuklar, neden-sonuç ilişkisi kurmakta zorlanabilir; soyutlama yapamaz; empati yapmakta zorlanır, duygu odaklı tepkiler verebilirler. Dolayısıyla gerçek ve sanalın yani gerçek hayatla ekranda izlediği şeylerin arasındaki farkı anlayamazlar. Ekranda izledikleri her şeyi gerçek olarak görüp korku ve kaygı hissedebilirler. Bu yüzden gece korkularının en yoğun görülen yaş grubu 2-6 yaştır.”
İnsan beyni haz almaya yönelik çalışıyor
Pınar Daldikler, insan beyninin haz almaya yönelik çalıştığı bilgisini paylaşıyor. Yani kişi kendisine mutluluk veren şeye daha kolay yöneliyor. Mesela, internetteki oyunlar ve videolar…
“Kişi yapmak istediği bir şeyin her ne kadar kendisine uzun vadede olumsuz yönde etkilediğini bilse de kısa vadede mutluluk verdiği için bu aktiviteyi yapmak ister. Çünkü beyin buna yönelik tasarlanmıştır. Hele ki çocuklar için renkli bir dünya olan internetteki oyunlar…”
Gelişim süreçlerine zarar veriyor
Bilgisayar oyunlarını oynamak ya da video izlemek gelişim dönemlerinde çocuklar için tehlike oluşturuyor.
“Hem fiziksel hem bilişsel hem de duygusal olarak gelişimleri devam eden çocukların gün içerisinde uzun süreli bilgisayarda oyun oynayıp, video izlemeleri gelişimleri açısından çok tehlikeli.
Uzun süreli ekrana bakmaları sonucu odaklanmakta zorlanma, öğrenme güçlükleri yaşama gibi bilişsel sorunlar yaşamalarına neden olabileceği gibi gerçek hayatın gerekliliklerine uyumlanmakta zorlanma, diğer kişilerle ilişki kurmakta zorlanma gibi duygusal zorluklar da yaşayabilirler.”
“Çocukların temel inançları da etkileniyor”
Gelişme dönemlerindeki bazı çocuklar yoğun olarak bilgisayar oyunu oynayabiliyor. Kontrol edilmesi zor olan ise her bir oyunun detayına hakim olamamak. Zira, çocukların ve gençlerin gelişimini olumsuz etkileyen bu oyunlar temel inançları da etkileyebiliyor. Daldikler, savaş oyunlarının ölüme karşı duyarsızlaşmaya yol açtığını anlatıyor:
“Benlik algılarının, kişilik örüntülerinin gelişmeye devam ettiği bu süreçte çocukların izlediği videolar ve oynadıkları oyunlar çocukların hayata karşı bakışlarını, hayatı sorgulama, temel inançlarını da etkiliyor. Ebeveynler için kontrol edilmesi son derece güç olan internet, uygun kullanılmadığında çocukların ve gençlerin gelişiminde son derece olumsuz etki yaratıyor.
Örneğin, yoğun savaş oyunları oynayan çocukların davranışlarında agresyon görülmekte, ölüm olgusuna karşı daha duygusuz yaklaştığı bilinmekte. Bu tür oyunlar çocuğun ya da gencin gerçeklikten kopmasına, insanlarla olan ilişkilerini olumsuz yönde etkilemesine, gerçek hayatta da daha empatiden uzak, paylaşımdan uzak ilişkiler kurmasına neden olabiliyor.”
“Her şeyin başı aile içindeki iletişim”
Daldikler’e göre çocuklar video ya da bilgisayar oyunları üzerinden aidiyetlik de geliştirebilir. Yani çocuklar eğlendiği oyunlar üzerinden kişiliklerini olumsuz etkileyecek bilgiler alabilir. Aile içi iletişimin ise bu noktadaki önemi çok büyük. Daldikler, bu tür durumları kontrol etmenin başında aile içersindeki saygılı, paylaşıma dayalı, açık iletişim içeren ilişkilerin yer aldığına işaret ediyor.
“İnternetteki bazı oyun ve videoların oluşturulmasındaki amaç, maalesef kullanıcıların zevk almasından çok daha farklı amaçlara hizmet edebiliyor. Çocuk ve gençlerin temel inanç ve düşünce sistemlerinin gelişimi aşamasında bu tür oyun ve videolarla ne kadar vakit geçirirlerse etkilenme olasılıkları o kadar artabilir. Bu oyun ve videolar üzerinden bir aidiyetlik geliştirmeleri gelişimleri açısından tehlike haline gelebilir.
Bireyin kişiliğinin gelişimine olumsuz yönde etkileyecek bazı temel yanlış bilgiler çocukların eğlendiği oyunlar üzerinden çocuklara iletildiğinde çocuklar bu durumu sorgulamayıp bu şekilde öğrenebilirler. Ama elbetteki kişinin düşünce ve temel inanç sisteminin oluşumundaki tek etken bu oyun ve videolar değil. Her şeyin başı aile içerisindeki saygılı, paylaşıma dayalı, açık iletişim içeren ilişki.”
"Anne ve babalar kendilerini sorgulamalı"
Daldikler’in işaret ettiği bir diğer nokta ise ebeveynlerin bu ilişkiyi çocuğun kurmasını beklememek. Zira ilişki kuranın anne ve baba olması gerekiyor. Pınar Daldikler ebeveynlerin kendilerini sorgulaması gerektiği konuları şöyle sıralıyor:
“Anne ve babalara önerim şu. Daha önce bahsettiğimiz gibi internet sizlerin çocuklarınızı koruyamadığınız kontrol etmekte zorlandığınız bir alan. Çocuğunuzun internete yönelik uğraşıyla ilgili şu konuları düşünmeniz önemli; ev içerisinde anne ve babanın internetle ne kadar uğraştığı, anne ve babanın ne kadar kitap okuduğu, gün içerisinde ebeveyn ve çocuğun birlikte nasıl vakit geçirdiği, ev içindeki bireylerin arasındaki iletişimin nasıl olduğu, evdeki kural ve düzene ebeveynin ne kadar uyduğu, anne babanın çocuğunu ne kadar tanıdığı ve anne babanın çocuğunun hayatına nasıl dahil olabildikleri.”
"Çocuğunuzun internetle kurduğu ilişkiyi anlamaya çalışın"
Psikolog Pınar Daldikler’in uzun süre bilgisayar oyunlarına ve internete bağlı kalan çocukların ebeveynlerine verdiği bazı tavsiyeler de var. Bunlar arasında ilk olarak, çocukların bu oyunlarla kurduğu ilişkiyi, onlara verdikleri önemi iyi anlamaları gerektiği geliyor. Diğer bir önemli nokta ise çocukların güvende hissedeceği bir alanın olması.
“Çocuklar internette oynadığı oyunlar üzerinden aslında birçok duygusal ihtiyacı besliyor olabilirler. Örneğin başarılı ve yeterli bir insan olduğunu hissetme ihtiyacını karşılıyor olabilir. Ya da bu oyunlar üzerinden bir gruba ya da oyuna ait hissederek aidiyet hissetme duygusunu karşılıyor olabilir.
İnternet üzerinden yeni bir yapılanmaya girecekseniz önce çocuğunuzun internetle kurduğu ilişkiyi anlamandırmaya çalışın. Onun için bu oyunlar ne ifade ediyor olabilir bunu anlamaya çalışın. Ve mutlaka çocuğunuzun kendini mutlu ve ait hissedeceği sağlıklı bir sosyal alan oluşturun. Ama bu alanı siz belirlemeyin, onun kendi alanını oluşturmasına izin verin, sizden destek istediğinde yanında olun.”