Yalova'ya bağlı Güneyköy'deki atölyesinde tek başına çalışan Mehmet Usta, gelen siparişleri yetiştirmek için yoğun mesai harcıyor.
Mehmet Atışan, Kafkas göçmenlerinin kurduğu Güneyköy'de gümüş ve altın işlemeciliğinin yaygın olduğunu söyledi.
İstanbul Kapalıçarşı'da çalıştığı dönemde köylüsü Zeynel Abidin'den boynuz işlemeciliğini öğrendiğini ve ustasından devraldığı mesleği 1969 yılından beri sürdürdüğünü anlatan Atışan, eski geleneksel yöntemleri kullandığını, boynuzdan takı ve süs eşyası üretiminin sabır gerektiren zorlu çalışma vurguladı.
Meşakkatli süreç
Atışan, mezbahadan temin ettiği boynuzları, etsel ve kemiksel dokusundan ayırmak için çeşitli işlemler uyguladığını belirterek, şöyle konuştu:
"Sonrasında 8 aylık bir süre çatı arasında güneş görmeden, hava sirkülasyonu olan yerde dinlendirmeye bırakıyoruz. Öz suyunun alınması gerekiyor. 8 ay beklediğimizde bunun hareketi sınırlanmış oluyor. Ondan sonra kullandığımız Van Gölü'nden çıkan kristal sodayla, başka materyallerimiz de var, onlarla beraber boynuzu bakterilerden arındırıyoruz çünkü doğal malzeme bakteri üretiyor.
Sonradan kesip de düzeltildikten sonra bir ay daha bekliyor çünkü yağ bazlı olduğu için yayılma yapıyor. Isıyla düzeltiyoruz. Dinlendikten sonra şablonlarla çizilip, kıl testere ile kesilip çeşitli şekiller veriliyor."
"Hepsi evladım gibi"
Boynuzun kesilip ürün haline gelmesinin uzun süreç aldığına dikkati çeken Atışan, şöyle devam etti:
"Tam 9 ay. Bir de bunun günleri vardır. 5-6 gün bir takının sürdüğünü yani bir insanın, anne karnındaki süreç kadar süreci var. Yani her takı benim kendi evladım gibi çünkü bazen gelen ziyaretçilerimiz, 'En çok beğendiğin, hoşuna giden takı hangisi?' diye soruyor. Benim söylediğim şu; 'Evlat arasında ayrım olmaz. Hepsi benim kendi evladım gibi' diyorum. Bunlar aylarca çalışılan takılar."
"Her yaptığım ürün tek"
Atışan, çırak bulamamasının kanayan yarası olduğunu dile getirerek, "Çırak yok. Bizden sonra da devam ettirecek kimse yok. Bugün mezbahaya götürüp de hangi delikanlıya, çocuğa söyleriz? 'İşte bu boynuzu keseceğiz. Onu kokudan arındıracağız. Etsel ve kemiksel dokudan arındıktan sonra 8 ay çatıya koyacağız. Bekleyeceğiz bu dinlenecek.' deyince 'Hadi oradan sen de dalga mı geçiyorsun?' diyorlar. Onlar da haklı. Bu işler gönül verme işi" ifadelerini kullandı.
Atölyede çalışmayı 2020'de bırakmayı planladığına da değinen Atışan, şunları söyledi:
"Kültürü olmayan bir milletin yaşaması mümkün değil. Neyle yaşatacaksınız? Hadi biz son nesil dinozor gibi tek kaldık. Bundan sonra neyle yaşatacaksınız? Nasip olursa 2020 senesinde bırakacağım. Atölyeleri bırakıp evimin bahçesinde kendime özgü çalışacağım. Güzel bir koridor teşhir salonu yapacağım kendime.
Her yaptığım ürün tek çünkü ikinci bir örneğini bulmam mümkün değil. Dışarısıyla da bağlantımı keseceğim. Domatesim, biberim çiçeğim ile uğraşıp öyle artık kendimi çekeceğim kenara. Yapacağımız bir şey yok."
Mehmet Usta'nın eserleri kral ve kraliçeye hediye edildi
Atışan, sabah erkenden işe başlayıp gece geç saatlere kadar yoğun bir tempoda çalışarak siparişleri yetiştirmeye çalıştığını ifade ederek, yaptığı birçok çalışmanın devlet büyüklerine hediye edildiğini bildirdi.
Kültür ve Turizm Bakanlığı aracılığıyla 2013 yılında İspanya Kraliçesi'ne hazırladığı takının hediye edildiğini anlatan Atışan, şunları kaydetti:
"İspanya Kraliçesi'nin söylediği 'Hayatımda aldığım en güzel, en değerli hediye' diye. 2014 senesinde yeniden Kültür ve Turizm Bakanlığını sergi düzenlemeleri için Madrid'e davet ettiler. İşte o zaman bakanımız, müsteşarını teşekkür babında yolladı. Yine fuara katıldım. İşte bunlar mutlu olaylar.
Sonra rahmetli Kral Abdullah'a (Suudi Arabistan'ın eski kralı) çift çapraz kılıç ortasına hurma ağacı kök kısımlarına 3 tane zümrüt işledim, yapraklarına yeşim işledim. 3 sefer öpüp de o şekilde teslim almış. Ürünlerimin hediye edildiği devlet büyüklerimiz de var. Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül ve Meclis Başkanımız Binali Bey de var. Bakanlarımızda üst bürokraside ürünlerim oldukça yoğun olarak var."
Kaynak: AA