Yeni tip koronavirüse yakalanan ve 12 gün entübe olarak kaldıktan sonra iyileşip işbaşı yapan Anesteziyoloji ve Reanimasyon Uzmanı Dr. Volkan Yarar, yaşadıklarını anlattı.
Nefes darlığı ile başladı
Nisan ayı sonunda COVID-19 nedeniyle hastanede yatan bir hemşirenin tedavisiyle ilgilenen Balıkesir Atatürk Şehir Hastanesi Yoğun Bakım Servisinde görevli Anesteziyoloji ve Reanimasyon Uzmanı Dr. Volkan Yarar, bir gece halsizlik, yüksek ateş ve terleme hissetti.
PCR testi pozitif çıkan ve hastanede tedaviye alınan Yarar, 4 gün sonra nefes darlığı yaşamaya başladı.
Yapılan görüntülemede Yarar'ın akciğerlerinde ileri derecede yayılım olduğu belirlendi. Bunun üzerine, Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesinde görevli Prof. Dr. Necati Gökmen, Dr. Yarar'dan İzmir'e gelmesini istedi.
12 gün entübe oldu
Dokuz Eylül Üniversitesi Araştırma Uygulama Hastanesinde önce normal serviste tedavi gören Yarar, nefes alıp vermesi zorlaşınca yoğun bakıma alındı.
Yoğun bakım ünitesinde 4 gün boyunca oksijen maskeyle desteklenen Yarar, son çare olarak solunum cihazlarına bağlanıp entübe edildi.
Entübe durumda 12 gün kaldıktan sonra iyileşen ve bundan 10 gün sonra Balıkesir Atatürk Şehir Hastanesine dönen Yarar'a 3 hafta fizik tedavi uygulandı.
Evinde 1,5 ay dinlenen Yarar, yeniden işbaşı yaparak COVID-19'la savaşan arkadaşlarının yanında mücadelesini sürdürdü.
"Hep kendimi telkin ettim"
Dr. Volkan Yarar, hastalığa yakalandığında virüsün ailesine de bulaşmış olabileceği düşüncesinin kendisini demoralize ettiğini söyledi.
O dönemde ailesinden kimsenin COVID-19'a yakalanmadığını belirten Yarar, şunları söyledi:
"Bu hastalığı geçirenlerin maruz kaldığı yalnız kalma durumu, insanlarda terk edilmiş, yalnızlık, ne olacağını bilememe, sıkıntıyı ve kötü bir şey olacakmış hissini artırıyor. O süreçler de çok ağır ve acı süreçlerdi. Yoğun bakım hekimi olarak orada hasta yatmak ve olabilecek olumsuzlukları bilmek de insanı çok ürkütüyor. Tedavinizi de olumsuz yönde etkileyebiliyor. Hep kendimi telkin ettim, zaten dışarıda arkadaşlarımız ve sevdiklerimiz hep dua ettikleri için orada hep hayata tutunmaya çalıştım ve çok şükür o süreci atlattık."
"Bu süreç beni çok yıprattı, ilk üç günü hatırlamıyorum"
Türkiye Basketbol 2. Ligi D Grubu'da mücadele eden Erzurum Büyükşehir Belediye Gençlik Spor Kulübü'nün antrenörü Zafer Çavuşoğlu, tedavi süresinde çok şiddetli ağrılarının olduğunu söyledi.
Hastalık sürecinde tedavi amaçlı iki kez hastaneye gittiğini, 18 gün kaldığı otel odasında kendini izole ederek COVID-19'u atlattığını belirten Çavuşoğlu, süreci şöyle anlattı:
"Antrenmandan çıktıktan sonra hipotermiye yakalandım ve titreme şikayeti ile hastaneye gittim. Orada serumla müdahale edip test yaptılar. Bu müdahalenin ardından ertesi gün testin pozitif olduğunu öğrendim ama yine hastaneye gitmek zorunda kaldım. Şiddetli cilt döküntüsü, el ve ayaklarımda renk değişikliği, titreme, kaba kulak gibi kulaklarımın arkasında büyük şişkinlikler yaşadım ama en şiddetlisi beden ve baş ağrısıydı. Bu süreç beni çok yıprattı, İlk üç günü hatırlamıyorum. Gece gündüz beslenmem için kapının ağzından verilen yiyecekleri ve ilaçları bile hatırlamıyorum. İlk üç günüm tamamen başka dünyada yaşamakla geçti."
"Hala kendimi toparlamış değilim"
Çavuşoğlu, tedavi sürecinde psikolojik olarak çok etkilendiğini anlatarak, hastalığın dördüncü günü verilen ilaçların etkisiyle biraz kendine geldiğini söyledi.
Çok bitkin olup kilo kaybı yaşadığını belirten Çavuşoğlu, şöyle konuştu:
"Bu aşamada yeniden doğmuş gibi değil aksine üstünüzden kamyon geçmiş gibi oluyorsunuz. İyi beslenemiyorsunuz ve bir odanın içinde sürekli izolasyon içindesiniz. Sürekli aktif ve hareketli olan bir sporcu için psikolojik olarak çok zor ve psikolojik anlamda çok ciddi zarar görüyorsunuz. Bu hastalığı atlatalı 3,5 hafta oldu ve hala merdiven çıkarken veya aktivite yaparken çok çabuk yoruluyorum. Kendimi yorgun hissediyorum, hala kendimi toparlamış değilim."
Çavuşoğlu, herkesten bu hastalığı ciddiye almasını ve ona göre tedbir almasını istedi.
"Ölümle yaşam arasında gittim geldim"
Niğde'de Ulukışla Belediye Başkanı Ali Uğurlu yüksek ateş, vücut ağrısı ve halsizlik şikayetiyle Ulukışla Devlet Hastanesine başvurduğunu ve test sonucunun pozitif çıkmasının ardından aynı gün evinde karantinaya girdiğini ve tedavisine başlandığını söyledi.
O gece şikayetlerinin artarak devam ettiğini anlatan Uğurlu, "Bir ara nefesim kesildi, ölümle yaşam arasında gittim geldim hatta hanıma 'hakkını helal et, alacak vereceğimiz şunlar, bilgin olsun' dedim." diye konuştu.
Uğurlu, ciddi anlamda zarar gördüğünü ve psikolojisinin de bozulduğunu dile getirerek, yaşadıklarını anlattı:
"Vücudunun her yeri ağrıyor, ateşler içinde kalıyorsun, nefes almakta zorluk çekiyorsun. Sağ olsun emektar sağlık çalışanlarımız eve geldi, ilaç ve iğne tedavisine başladık. İlaçları kullandıkça kendime gelmeye başladım. Bu esnada kendime dikkat ettim, maskemizi taktık, 14 gün karantina kaldık. Bu süre zarfında çiftlik evinde kaldım, dışarı çıkıp temiz hava alıyorduk, bunun bana çok faydası oldu. Hızlı bir şekilde atlattık. Allah ölenlere rahmet eylesin, hastalarımızın da yardımcısı olsun."
"Bu hastalık, hafife alınacak bir konu değil"
Tedavi sürecinde ailesi ve çocuklarının gözünün önüne geldiğini aktaran Uğurlu, koronavirüsün Türkiye ve dünyanın başına bela olduğunu belirtti.
Uğurlu, maske, mesafe ve hijyen kurallarına dikkat ederek koronavirüsün defedileceğine inandığının altını çizerek, şöyle devam etti:
"Bu hastalık, hafife alınacak bir konu değil. Bir koronavirüslü maske takmazsa, bu hastalığı birine bulaştırırsa karşıdaki insan 15-20 gün içinde ölecek. Lütfen hepimiz maske, mesafe ve hijyen kurallarına uyalım. Herkes dikkatli olursa kurallara uyarsa hızlı şekilde bu hastalığın ülkemizden de dünyadan da çıkacağına inanıyorum. En önemli şey mesafe, maske ve hijyen, mümkünse evde kalmamız lazım."