Koronavirüs salgını ile birlikte sağlığımızı korumak için kullanmaya başladığımız maskeler… Artık kolay ulaşılabilir ve ucuz. Ancak ağır bir bedel ödetmek üzere. Günden güne artan yoğun maske kullanımı nedeniyle, kullanılmış maskelerin kamusal alanlarda yığılmaya başladı. Maskelerin gelişigüzel çevreye atılması, sağlık açısından risk oluşturduğu gibi doğal hayata da zarar vermeye başladı. Araştırmalara yansıyan rakamlar, çevre sağlığının korunmasının önemini ortaya koyuyor.
Salgın, plastiğe karşı sürdürülen savaşı tamamen kontrolden çıkardı. Salgın sürecinde kullanılan ve gelişigüzel doğaya atılan plastik malzemeler denizlere ulaştı bile. Salgının başında karbon emisyonlarındaki azalma ile doğa için umut ışığı görülse de gözden kaçan bir nokta vardı: Plastik salgını.
Geçen yıl dakikada 3 milyon maske kullanıldı
Yere, denize… Yani olması gerektiği yerin dışına atılan maskeler doğada 450 yılda yok oluyor. Üstelik bu kadar fazla plastik atığın doğamıza verdiği zarar da cabası. Sadece geçen yıl dakikada 3 milyon maske kullanıldı. Araştırmalara göre kullanılan maskelerin en az yüzde 3’ü denizlere atıldı. Bu tıbbi atıkların çevreyi kirletmesinin önüne geçilmezse yediğimiz, içtiğimiz her şeyde nano plastikler vücudumuza girecek.
Kullanılmış maskeler katlanarak atık kutularına atılmalı
Maskelerin çevreye zarar vermemesi için en doğru yöntem biriktirildikten sonra tıbbi atık kutularına atılması. Dışarıda çıkartılan kirli maskeler katlanarak atık kutularına atılmalı. Evlerde çıkan maske, eldiven, dezenfektan gibi COVID-19 ile bağlantılı atıklar için ayrı bir poşet yapılmalı, poşetlerin dörtte üçü dolduktan ve 72 saat geçtikten sonra sıkıca bağlanarak atık konteynerlerine bırakılmalı.
Sağlığımızı korumak adına kullanmaya başladığımız maskeler, sağlığımızı hatta geleceğimizi tehdit edebilir. Bunun önüne geçmek bizim elimizde, hem sağlığımız hem de geleceğimiz için onu kirletici bir unsur olmaktan çıkarmamız gerekiyor.