İl merkezinde yaşayan, 9 çocuğu, 53 torunu, 123 torununun çocuğu, 11 de torununun torunu bulunan Sabiha Demirkol, 7 yaşında babasıyla çobanlık yapmaya başladığını söyledi.
Kardeşi olmadığı için babasıyla sürekli çalışmak zorunda kaldığını anlatan Demirkol, şöyle konuştu:
"O zaman giysi ve ayakkabı bulmak zordu. 15 yaşında babam beni evlendirdi. Giysi çok bulamadığımız için koyunun yününü elbise olarak kullanıyorduk. Babam köyden merkeze geldiğinde buzağının derisini çarık olarak ayağına giyiyordu. Yoksulluk ve fakirlik vardı. Çok zorluk gördük. Atatürk ve Cumhuriyet'in ilk yıllarını hatırlayamıyorum. Zamanımızda televizyonumuz ve radyomuz da yoktu."
"Çobanlık ve ev işlerini yürütüyordum"
Merkeze bağlı Dörtağaç köyünde 95 yaşındaki eşiyle oğlunun yanında yaşayan Guli Güncü ise 14 çocuğundan 72 torununun olduğunu söyledi.
Geçmişte çok zorluk yaşadıklarını dile getiren Güncü, "Önceden yaylaya koyun sağmaya gidiyordum. Dağdan çalı kesip getiriyordum. Ektiğimiz tarlaları, buğdayları ve otları biçiyordum. Çobanlık ve ev işlerini yürütüyordum. Elimden geleni yapıyordum ancak şimdi yaşlıyım, kulaklarım duymuyor, hatırlamakta zorlanıyorum." dedi.
"Hem Kemal Paşa'yı hem de İsmet İnönü'yü askerlik yaptığımda gördüm"
Otluca mezrasında yaşayan ve 4 çocuğundan 38 torunu, 22 de torununun torunu bulunan Adil Arıcı, Atatürk'ü ve İsmet İnönü'yü gördüğü anları unutamıyor.
Ankara'da askerlik yaptığını dile getiren Arıcı, "Hem Kemal Paşa'yı hem de İsmet İnönü'yü askerlik yaptığımda gördüm." ifadelerini kullandı.
"Bir komutanı kayınpederime 'keşke oğlum olsaydın.' demiş"
Kayınpederinin bakımını üstlenen Zahide Arıcı da 3 yıl askerlik yapan kayınpederinin önceden kendilerine askerlik anlarını anlattığını söyledi.
Arıcı, "Bir komutanı kayınpederime 'keşke oğlum olsaydın.' demiş. Orada kalmasını ve kızıyla evlenmesini istemiş ancak kayınpederim bunu kabul etmeyerek dönmüş. Kayınpederim askerdeyken Atatürk ve İsmet İnönü'yü gördüğünü söylüyordu." diye konuştu.